Suriye’de ‘Öcalanistan’a adım adım...
Ardına ABD’yi, İsrail’i almış bir örgüt asıl hedeflerinden vazgeçebilir mi?
Suriye’de SDG dedikleri -daha başka harf yığınları da var- aslı PKK olan örgütün başı Mazlum Abdi, törenle Şam’a gidiyor, kendisini Suriye’nin cumhurbaşkanı ilan eden Ahmed Eş-Şara ile masaya oturuyor, antlaşma imzalıyor.
Dünkü yazımın başlığı “Suriye PKK’sıyla Şam’ın antlaştığına inanalım mı?!”
Hakikaten inanabilir miyiz? Mümkün mü?
Almadan verebilir misin?
Daha net yazdım:
“Karşılıklı masaya oturmak da bana tuhaf geliyor. Altından bir şey çıkacak gibi. Sanki iki ayrı ülke. Masanın bir tarafında Suriye’nin kuzeyinin başı gösterilen “Mazlum Abdi” dedikleri kişiyle diğer tarafında Suriye’nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara antlaşma metinlerini imzalıyor.”
Türkiye Abdi’yi adım adım takip ediyor. Adam, Kuzey Suriye’de ABD’nin korumasında. ABD’nin askerî kampında yatıp kalkıyor. Şam’a ABD’nin helikopteriyle gidip geliyor. (Benim ABD diye yazdığımı siz İsrail diye okuyabilirsiniz.) Böyle destek almadan kıpırdayabilir mi?
Abdi’nin basın yayın organlarına yaptığı açıklamalara göre entegrasyon söz konusu değil. Diyor ki:
“Mevcut sınırlar korunarak tek bir çatı altında idarî, askerî ve güvenlik konularında mutabıkız. Diğer noktalara gelince, açıklamalarımızda da belirttiğimiz üzere, mutabık olduğumuz noktalar var ama uygulama mekanizmasının ve zamanlamasının tartışılması ve belirlenmesi gerekiyor.
Şu anda sonuç almak ya da devam etmekte olan diyalog ve müzakerelerin başarılı olmasını bekliyoruz. Bizim için asıl mesele bu. Detaylarda konuşulması gereken pek çok nokta var. Orduya gelince, bence şu anda orduyu yeniden yapılandırmanın bir yolu var ve biz SDG güçleri olarak ordunun yapılandırıldığı temel yola kesinlikle bağlı kalacağız.
Bu bölgenin kendine has özellikleri bulunuyor. Bu da askerî kurumların birleştirilmesi konusunu incelerken ele alacağımız bir konu. Askeri meselenin, daha önce de ifade ettiğim gibi, uygulama mekanizması ve zamanlaması açısından tartışılması gerekiyor. Temel ilke olarak iki ordu değil, tek bir ordu olması gerektiği üzerinde mutabıkız.”
Bu sözler çok açık. Abdi, “Birlikteyiz. Kendimizi siliyoruz. İç içeyiz.” demiyor.
Hâmileri Abdi’ye “Şam’a gideceksin, eline tutuşturduğumuz şu maddelerde Ahmed’le mutabakat sağlayacaksın.” dedi. Sonra helikoptere bindirip Şam’a indirdi.
Abdi El-Mecelle’ye “Amerika’nın teşvik ettiğini ve arabuluculuk yaptığını” açıkça söyledi.
Bu antlaşmadan asıl ne çıkıyor ortaya biliyor musunuz... Türkiye’ye tavır.
Türkiye’de Abdullah Öcalan’a itibar yarışına girildiği şu zamanda, Suriye’nin PKK’sı, bir harekette bulunmayacaktır. Şam’ı kafakola alsın, sonra göreceğiz.
Türkiye bilmem kaç yıldır aranan bir teröristin izini Kuzey Suriye’de buluyor, hemen bir SİHA kaldırıyor, o teröristin başına bomba yağdırıyor. Sık sık bu tür “etkisizleştirme” haberlerini, dinliyoruz, okuyoruz.
Abdi’nin Ahmed’le imzalaşmasından sonra, saldırı PKK’lıya değil, Suriye’ye karşı yapılmış sayılacaktır, ister istemez. Şam Türkiye’ye hemen bir nota gönderecek, “Saldırıya karşı misilleme hakkımızı saklı tutuyoruz.” diyecektir.
Türkiye’yi yakından ilgilendiren bu imzalaşma karşısında Recep Tayyip Erdoğan’nın ne diyeceği akla geliyor. Konuştu ama lafı yuvarladı:
“Dün varılan mutabakatın eksiksiz uygulanması Suriye’nin güvenliğine ve huzuruna hizmet edecektir. Bunun da kazananı Suriyeli kardeşlerimizin tamamı olacaktır. Her zaman üzerine basa basa söylüyorum. Araplar, Türkler, Kürtler olarak kardeşliğimizi yücelttiğimiz ölçüde oyunları bozar, geleceğimizi güvence altına alabiliriz. Birbirimizin elini tutmaktan, birbirimize sıkıca kenetlenmekten, birbirimizin hassasiyetlerine saygı göstermekten başka kurtuluş yolunun olmadığını aklımızdan lütfen çıkarmayalım.”
Şu görüntüde başa türlü de konuşulmazdı. Ankara mutlaka, olup bitenleri ayrıntılarıyla tahlil ediyordur.
Herkes barıştan bahsediyor ama asıl tehlike, PKK’nın Suriye’nin bütününde yuvalanmasıdır.
Dediğimiz gibi bir antlaşma olunca, karşılıklı çıkar var demektir.
PKK, Şam’la anlaşarak, Türkiye’ye karşı bütün Suriye’yi kendisi görecektir.
ABD/İsrail, PKK üzerinden Suriye’nin bütününe nüfuz etmeyeceğini söyleyebilir miyiz?!
Kendil’dekiler, tepelerinde Türk SİHA’sı uçmaması için, ABD’nin himayesinde kongrelerini toplarlar, fesih kararı alırlar, sonra topluca Suriye’ye geçerler, Türkiye düşmanlığına yeni sayfa açarlar.
Şimdilerde “PKK’nın kurucu önderi” diyerek yere göğe kondurulamayan ağamız, paşamız Abdullah Öcalan PKK fesih edilecek dememiş miydi? Böylece feshedilmiş olur. O da hapisten çıkar, TBMM’de “Demokratik Kürdistan” nutukları atar. Kim bilir, belki, Suriye’nin kuzeyinde “Öcalanistan” bile kurulur. ABD/İsrail sağ olsun… Tabiî bir de Ahmed eş-Şara sağolsun!
‘Bak Postacı Geliyor’
Turpun büyüğü İmamoğlu mu?
Gözaltılarla karanlığa koşar adım
Yuh olsun İslâm ülkelerine!
Çanakkale Savaşı'nda Yahudilerin yeri
Trump Gazzelileri Uganda’ya sürmeli!
‘Gönüllerdeki Mehmet Gül’
Orta Doğu’da yeni devlete hazır olun!
Suriye’de ‘Öcalanistan’a adım adım...
Suriye PKK’sıyla Şam’ın antlaştığına inanalım mı?!









