Tatilci vicdanı 2
Pazar günkü yazımda bir anne kedi ve dört eniğinin dramatik macerasını, kendi dramlarına beni nasıl kattıklarını anlattıktan sonra bu yavrucaklara yer bulmak için sosyal medya dâhil bütün iletişim kanallarını kullanacağımı yazmıştım. İsimlerini yazmaktan her defasında imtina ettiğim bu mecralardaki çağrıma cevap gelmedi. Oysa paylaştıkları görsel ve vidolarda mangalda kül bırakmayan "influencer" yani etkileyenler bu tür yardım çağrılarından “etkilenmemek” için sanıyorum özel eğitim alıyorlar. Hiç ses yok.
Bu sebeple neredeyse, “Orada kimse var mı?” ilanları vereceğim. Nasıl mı? Bütün sosyal medya platformlarında sponsorlu gönderiler yayınlayabiliyorsunuz. Günlün bilmem kaç dolar olursa şu kadar takipçi, biraz fazla olursa bu kadar takipçi gibi kademeleri olan bu tür ücretli gönderileri de düşünüp gündemime aldım. Çare yok, bu enikler buradan ayrıldığımda kurda kuşa yem olmasa bile köpekler tarafından her an her dakika taciz edilecekler. Yaşama imkânları bilhassa sonbahardan sonra her geçen gün azalacak.
Kara kara düşünürken komşum içimi karartan başka bir şey anlattı. Meğer her yıl yazlıklarına gelen tatilciler yanlarında kedi ve köpeklerini getiriyorlar fakat giderken bunları kasıtlı olarak bırakıyorlarmış. Belalar okuyarak anlattığı hikâyeleri “Ettiklerini bulsunlar, Allah gönüllerine göre muamele etsin!” dualarımla dinledim! Komşum gittikten sonra internette yüzeysel bir araştırma yaptım ve onuna anlattıklarını doğru olduğunu, bu vahşetin çok ciddi boyutlara ulaştığını öğrendim.
Üstelik sadece Türkiye de değil Fransa gibi “medeni” memleketlerde tatilcilerin on binleri bulan sayılarda evcil hayvan terk ediyorlarmış. Amerika’da ve dünyanın pek çok ülkesinde sahiplenilip, “bağ kurulduktan sonra” sokağa atlan bu masum hayvanlara devletler yasa çıkararak çare bulmaya çalışıyorlarmış. Elbette ortada bir devlet var ve kanunlarla hükmediyorsa, her alanda yasalar yapılmalı ve uygulanmalı. Yasaya rağmen sorun çözülemiyor ve Orta Koy’dan Malkara Çanakkale Otoyolu’na kadarki Güneyli Köy Yolu boyunca arabaların peşinde çaresizce havlayıp koşuşturan cins köpekler vicdan paralıyorsa sorunu çözmenin yolu tektir! Kısırlaştırmak ve zaman içinde (en az on-on beş yıl) sayıyı azaltarak Allah’ın bu “Konuşamayan ümmetlerine” hak ettiği hürmeti göstermektir. Böyle yapmak en basitinden insan şeref ve haysiyeti için, insanların kendilerine saygısı için de şarttır!
Şu anda, şimdi bu çareden mahrumuz ve mesela benim dört yavru konusundaki çabalarım böyle mutlu bir gelecekten mahrum devam ediyor. Ama tam tükenmişlik havasına girecekken muhteşem ve muhterem bir hayvan dostu olan, Türkiye’nin ilk hayvan çiftliğini açan, Şile’de yıllarca itilip kakılmış, sokağa atılmış pek çok köpeğe babalık yapmış olan Kutsi Hoca aradı. Gazetedeki yazımı okumuş ancak arama fırsatı olmuş. Zira Kutsi Hoca, bundan 20 gün kadar önce Çapa Nöroloji bölümünde sihirbazları kıskandıracak kabiliyete sahip Türk cerrahlar tarafından beyninden ameliyat edimli ve nekahet dönemindeydi. Bir yandan yürüme temrinleri yaparken bir yandan da “hayvanlar âleminde” olup bitenleri takip etmekten geri durmuyormuş!
Kutsi Hoca’nın İtalyan opera sanatçılarını kıskandıracak nitelikteki sesi çınlıyor ve bana iltifatlar yağdırıyordu. Ama asıl söyleyeceğini meğer sonraya saklıyormuş! Yavrulara isim koyup koymadığımı sordu. Tamamen gri siyah olanın adının “Duman”, gri beyaz ve sarı olanın adının “Alaca”, anneleri gibi her tür renge bürünmüş diğer ikisin adlarını da “Kestane” olduğunu söyledim. “Nasıl? İkisinin adı da Kestane mi?” diye sordu. “Hele erkek mi dişi mi anlayalım, birine Kestane deriz diğerine de Fıstık,” dedim. Kutsi Hoca meşhur kahkahasını atarak beni çok mutlu eden cümlesini patlattı: “Coşkuncuğum, ikisi benim!” Derin bir oh çektim, sorunun yüzde ellisi çözülmüştü.
Şimdi, kedi ve köpek alerjimi atlatmamda bana destek veren, içimdeki hayvan sevgisini fark etmemi sağlayan Ömür Gedik’ten haber bekliyorum!
Tatilci vicdanı 2
Tatilci vicdanı
Nostaljik tarihi değerlerimizi yaşatmak için ne yapıyoruz?
Ömer Onay, yolun kutlu olsun…
Kahramanmaraş gezi notları
Türkçü yazar Alper Aksoy farkı
Görevimiz: Tehlike - The get lan!
Denizle göğün öpüştüğü Sinop’ta Film Festivali
Özgürlük, hayal ve gerçek
Festivaller için hayat öpücüğü









