Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Halil Kağan ÖYKEN

Halil Kağan ÖYKEN

Çalışma Gündemi

Tavuğun sadakası bir yumurta imiş

31 Mart Mahalli İdareler Seçiminden sonra 5 Nisan 1994 kararlarının bir benzerini bekleyenler vardı. Derken, 31 Mart’ta sandıktan Türk Milletinin kararları geldi. Milletin bir oyu vardı. Teşbihte hata olmazmış; tavuğun bir yumurtası olduğu gibi. Sonuçları uzun süre konuşulacak bir seçim oldu. Sandıkta atılan çıpa; sadece belediye başkanlarını, iç politikayı belirlemedi, her geçen dakika harareti artan bölgemizde izlenecek politikaların çapını da belirledi.

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıkan tabloda, izlenen sosyal güvenlik politikalarının katkısı çok büyüktü. Emeklilikte yaşa takılanlar düzenlemesi ve en düşük aylığın 7.500 TL yapılması, sandık sonucuna doğrudan etki etmişti. O günden bugüne seçmenin dikkatle izlediği; Bağ-Kur’luların, SSK’lılar ile günlerinin 7.200 prim ödeme gün sayısında eşitlenmesi düzenlemesi gelmedi. Ev hanımları ve annelerin emeklilik koşullarında da iyileştirmeler olmadı. Tamamlayıcı emeklilik çıkmadı.

Bir de bunların yanına yeni vaatler geldi. Yetkili ya da az yetkili ağızların hatta belediye başkan adaylarının bile sosyal güvenlik alanını, yerel seçimlere taşıması nafile oldu. Bayram ikramiyelerindeki 1.000 TL’lik artış ve banka promosyonlarındaki yeni düzenleme dışında; somut adımlar ya da net bir takvim göremedi seçmen.

Kademeli emeklilik, Bağ-Kur tescil mağduriyetinin giderilmesi, en düşük aylık uygulaması ile bozulan emekli aylığı dengesinin intibak yoluyla sağlanması, 3.600 ek gösterge düzenlemesi ile mağdur olan yüksek ek göstergelilerin durumu, emekli memur ve memur aylıkları arasındaki oranın tekrar eskiye döndürülmesi vb. birçok soruna ilişkin beklenti yanıtsız duruyor.

Dolayısıyla seçmen, sorunlara yanıt bulmadan gitti sandığa. Bu şartlarda doğan seçim sonuçları, yürütmenin kucağından düşüremeyeceği bir yumurta oldu. Ta ki bir sonraki seçime kadar.

BİR SORU BİR YANIT

İşçilerimize zimmetli malzemelerde hasar ya da eksik olması durumunda ne yapabiliriz? İşçinin ücretinden tamir ya da satın alma bedelini kesme olanağımız var mı?

İşçi, işvereni gerek kendisine zimmetli malzemede gerekse de iş yeri demirbaşında zarara uğratabilmektedir. Bu durumda çalışma mevzuatına göre zarar olayının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yapılacak değerlendirme sonucuna göre yürütülecek işlemlere karar verilecektir. İşçiye zararın rücu edilmesi ve/veya disiplin cezası verilmesi olasılıklarını meydana gelen zararı doğuran olay belirleyecektir.

4857 sayılı İş Kanununun “İşverenin Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı” başlıklı 25’inci maddesinin (ı ) bendinde: “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” hükmü gereğince işverence, iş sözleşmesini haklı feshi yoluna gidilebilir. Bunun için:

*İşçi tarafından verilen zararın tutanak ile belirlenmesi,

*İşçinin zarar olayında kusur oranının tespiti,

*Zarar tutarı ve kusur oranı tespitlerinin alanında uzman bilirkişilerce incelenmesi,

*Kusur oranına göre hesaplanan zarar tutarının, işçinin 30 günlük ücretinin üzerinde olması gerekmektedir.

Yapılacak değerlendirmede; işçinin kusurunun belli bir oran belirlenmesi, zarar tutarının kusur oranına göre hesaplanması, akabinde bulunacak rakamın işçinin 30 günlük brüt ücretini geçip geçmediği görülecektir. Brüt ücretin üstünde bir zarar tutarı ile karşılaşılıyorsa, iş sözleşmesi haklı olarak feshedebilecektir.

4857 sayılı İş Kanununun 26’ncı maddesinde: “24 ve 25’inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz.’’ hükmü yer almaktadır. Buna göre zarar olayının öğrenildiği tarihten itibaren 6 iş günü içinde iş sözleşmesinin feshedilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla fesih yapılacak ise yürütülecek işlemlerin 6 iş gününü aşmaması gerekmektedir.

İşçinin kusurlu olduğu ve zararın 30 günlük brüt ücretin üstünde olması nedeniyle belirlendiğinde, işveren tarafından yapılan fesih haklı olacak; ihbar ve kıdem tazminatı doğmayacaktır.

Zararın işçinin ücretinden kesilmesi…

İşçi tarafından verilen zarar, yönetim hakkına göre işverence tazmin ettirebilecektir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun “Ücretin korunması” başlıklı 407. maddesi kapsamında şu şekilde düzenlenmiştir: “İşveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar, ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir. Ücretin işveren lehine kullanılacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.” Hükmü doğrultusunda işveren tarafından dava açılmamışsa işçinin ücretinden kesinti olabilmesi için zarar veren işçinin yazılı onayının gereklidir. Onay verilmemesi karşısında işçi aleyhine icra takibi ile zararın tazmini yoluna gidilecektir.

Öncelikle zarar olayına binaen işçinin ücretinde kesinti yoluna gidilecek ise:

*İşçiye yazılı olarak bildirilmesi,

*İşçinin kesintiyi yazılı olarak kabul etmesi gerekmektedir.

İşçinin 6 iş gününde kabul etmemesi ya da yanıt vermemesi durumunda; ücretten kesinti yapılabilmesi için mahkeme kararının bulunması şarttır. İşçinin onayı olmadan kesinti yapılması durumunda bu sefer işçi için haklı fesih koşulları oluşabilecektir. Diğer taraftan İş Kanununun 35’inci maddesi uyarınca haczedilebilecek tutar, ücretin dörtte birini geçemeyecektir.

Sorularınız için e-posta adresi: hkaganoyken@gmail.com

Yazarın Diğer Yazıları