Terörü destekleyen ülkeler listesi

Mısır’da olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo oynanıyor. Avrupa’nın petrol ihtiyacını karşılayan Süveyş Kanalı’nın ulaşıma tamamen kapanması gündeme gelebilir. Körfez’in, Libya’nın ve Doğu Akdeniz’in (Suriye, Lübnan ve Filistin’in) karışmasından sonra Mısır’daki kanlı olaylar petrol fiyatlarını yükseltecektir. ABD’nin bölgede etkinliği artarken dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Rusya da hazinesini doldurmayı sürdürecektir.
Soğuk Savaş, Avrupa ve SSCB’de, 1990’larda sona erse de yıkılan duvarların harekete geçirdiği sosyal faylar 20 yıl gecikmeli olarak Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’yı vurdu. Ne yazık ki, süper güçlerin strateji oyunlarından habersiz saf kesimler yaklaşan dalganın ilk esintilerini  “Arap Baharı” nın müjdecisi sandılar. Hazan rüzgarları eserken, yazın hasadı toplarız düşüncesiyle toprağı gelişigüzel eşelemeye kalkıştılar.
Müslüman halkların yaşadığı ülkelerdeki insanlık dışı olaylar dünya kamuoyunda İslam’a yönelik olumsuz algıyı güçlendirirken kimi Müslümanların da özbenliğine duyduğu inancı sarsıyor. Oysa üst üste gelen felaketlerin nedeni dinleri olmadığı gibi aksine kendi kültürlerini Batı’nın ölçüleriyle değiştirmeleridir. Saddamların, Esadların, Mübareklerin yönettiği ülkelerin Müslüman kalması mümkün mü? İki Malta Zirvesi arasındaki Soğuk Savaş dönemlerinin ardından yeni dünya düzeni kuruldu. Bizimkiler bu yeni düzenden bir  “Yeni Türkiye” çıkarırız ümidine kapıldılar ancak bunu gerçekleştirecek ne maddi güçleri ne de insan kaynakları vardı.
ABD’nin  “Terörü Destekleyen Devletler”  listesi saçmalığı eşliğinde yaşanan zulümleri inceleyelim. Liste ilk kez 1979’da hazırlandı. Libya, Irak, Güney Yemen ve Suriye ile başlayan listeye 1982’de Küba ve 1984’te İran (Şer Ekseni açıklamasıyla) eklendi. İlginçtir büyükelçiliği basılmasına ve diplomatik ilişkilerini kesmesine rağmen İran listeye 5 yıl gecikmeyle girebildi.
1980’de başlayan ve 8 yıl süren İran-Irak (Körfez) Savaşı’nda ’teröre destek veren’Saddam’ı affederek listeden çıkardı. BM’de kitle imha silahları kullanmakla suçlandığı zaman kınanmasını engelledi. Körfez Savaşı bitip de Saddam bu kez Kuveyt’i işgale girişince listedeki yerine iade edildi. ABD kitle imha silahları ürettiği gerekçesiyle işgal ettiği zaman Irak’ı yine liste dışına çıkarırken, Saddam’ı da kendi halkına astırdı.
11 Eylül 2001’deki saldırıların faili El Kaide terör örgütünü, Suudi Arabistan’dan gelen paralarla CIA’nın Afganistan’da yetiştirdiğini artık sokaktaki vatandaş dahi biliyor. Elebaşı Usame Bin Ladin ise Pakistan’da yakalanıp infaz edildi. Ancak Afganistan, Pakistan ve Suudi Arabistan hiçbir zaman terörü destekleyen ülkeler listesine giremedi.  Kuzey Kore ise 1988 ile 2008 yılları arasında listeye dahil edilirken Sudan, Küba, Suriye ve İran hâlâ listedeki yerlerini koruyor.
Anlaşıldığı kadarıyla ABD’nin terörü destekleyen ülkelerle pek bir sorunu yok. Aksine demokratik denetim mekanizmalarının kurumsallaşmasından korkuyor. Müslüman ülkelerde demokrasinin doğal seyrinde gelişmesini engelleyecek komplolarla; İran, Türkiye ve şimdi Mısır’daki askeri darbeleri desteklediler. Komuta kademeleri silah temini için Batı’ya muhtaç olduğundan, haliyle yönlendirmelere de açıktı. Mısır’da darbenin lideri General Sisi bugün dahi Amerikalı meslektaşlarıyla devamlı görüşmektedir. ABD’li sözcüler Sisi’nin yol haritasına verdikleri desteği defalarca açıklamıştır.
Halkı Müslüman ülkeler, dinlerine göre yaşadıkları için değil, aksine Batı’nın değerlerini herhangi bir filtreden geçirmeden adapte ettiklerinden dolayı facialarla karşılaşıyor. Batı Orta Doğulu diktatörleri, yeraltı kaynaklarını koruduğu için seviyor. Bölgeye ne zaman başka bir devlet girmeye kalkışsa, güzergah yeni alt yapı düzenlemeleri nedeniyle tadilata alınıyor.
Batılı ölçüler doğuyu zehirledi. Terörün dini olmaz. Bırakın Afrika çöllerindeki Uganda’da, “Tanrı’nın Direniş Ordusu” adlı Hristiyan fanatik örgütün binlerce kız çocuğunu kaçırıp tecavüz etmesini, Avrupa’nın orta yerinde Sırp kasaplarının işlediği cinayetleri hatırlatmaya gerek var mı? Kuzey Amerika’da Hristiyan ve yerel dinlerden onlarca örgüt uyuşturucu ve silah ticaretiyle ayakta duruyor. En sakin bilinen Budistlerin bile Myanmar’da insanı katlederken gözü dönüyor. Maalesef şiddet ve öfke, insanın ilkel benliğinin bir parçası. Dinler ve ahlaki öğretiler terbiye etmeye çalışsa da dışarıdan tahriklerle harekete geçirilebiliyor. İtiraf etmek gerekir ki vahşet noktasında hiçbir kültür Batı ile rekabet edemez. 2. Dünya Savaşı’nda yeryüzündeki ilk savaştan günümüze yaşanan bütün katliamların toplamından daha fazla kan akıttıklarını unutmadık.

Yazarın Diğer Yazıları