Trabzon'da sela okunurken
Trabzon’da, bir sela okunuyor şu an uzaktan...
Gecenin bir yarısı, denizden esen yıldız, Holamana’nın bostan tarlalarını yalayıp geçiyor...
Balıkçılar ağ sarıyor Söğütlü’nün açıklarında. Yine gözlerini son kez yumdu biri bu şehir de, yine acılara ev sahipliği yapıyor musalla taşında bir mevta.
Sargana’nın doğusunda, Faroz’un batısın da.
Uzaktan şehrin yanan sokak lambaları görünüyor…
Yoroz Burnu’nda fener, göz kırpıyor gelip geçen gemilere, çiçekleri açmış mezarlıklar yine sessiz, sedasız.
Kumrular şakırdıyor sabahı görünce yırtarcasına, uyuyoruz, uyuyorsunuz!
Bu kent; Akyazı’nın etekleri altında Papara Park Stadyumu’nu gözlüyor. Temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp her sefer önümüze getirilen raylı sistemi, yıllardır beklerken sahil kıyısında eski siyah kumsalını arıyor!
Çimento fabrikası sökülerek veda ediyor nasır tutmuş toprağına! Uzayıp giden araç konvoylarının daracık çember kavşaklarında, trafiğe kitlenmiş bir yaşam.
Bir sela okunuyor şu an uzaktan…
*
Hastane avlusunda insanlar, acil kapısının koltuğunda endişeyle kestirenler, herkesin ilaçları ceplerinde, Numune ve Fatih Hastanesi full olunca, Farabi Hastanesi’ne koşanları izliyorum...
Hastanelerin isim tabelaları dama taşı gibi yer değiştiriyor.
İnsanlar deniz memleketinde, şehrin kıyısında denize giremeyince “Gülcemal” projesini soruyor, plajı, lunaparkı, dönme dolabı da var mı diye?
Yaşam mı bizden alacaklı? Biz mi yaşamdan bilmiyorum.
Puşt zulasında yine engerekler, çıyanlar.
Alaca karanlıkta; Polita’nın çamlarında, fısıldaşan ağaçlara yaslarken sırtımı, yemlenmek için yer değiştiren havadaki çulluğu izlemekteyim.
Yürekte yara açan acı, keder ve sevinçleri , bu şehri seyrederken düşlemekteyim...
İçeride kurunun arasında yaşta yanmış 250 binin üzerinde hükümlü ve tutuklu.
Bir sela okunuyor, şu an uzaktan…
*
1952’den beri sırtımızda bir kalleş sülük.
Ne kadar daha ruhumuzu çalacak bu Sam Amca!
Yığdı sınıra silahlarını, bombalarını, tetikçi kullanıyor üstelik! Şehitler geliyor ardı sıra, tarifsiz acılar içinde, umutlu, umutsuz, mutlu, mutsuz insanlar.
Kendi kendimle konuşmakta, kendi kendimle yine dövüşmekteyim.
Sarı guduklu erkek Karatavuk kuşunu dinlerken dikenli gafulluk yuvasında, Trabzon’un parçalı bulutlu ve bezdiren nemli havası altında;
Bir sela okunuyor yine, şu an uzaktan.