‘Ülkücü Şehitlerin Evlatları’

PKK’ya hürriyet tanıma yarışına girildiği, PKK/DEM’in “milletvekili” sıfatlı yanaşmaları parti parti, il il, ilçe ilçe dolaşıp yıkıcı/bölücülerin propagandasını yaptığı şu zamanda “Ülkücü şehitler”i hatırlatmamıza bilmiyorum, “biri” dudak büker mi?

Farklı bir çalışma önümde. Adı “Ülkücü Şehitlerin Evlatları”, Ülkücü camiada yakından tanınan Yusufiye Vakfı Başkanı Recep Küçükizsiz’in kaleminden çıktı. (Yusufiye Vakfı Yayınları, 375 s., dağıtım: Libra Kitap Yayınları)

Recep Küçükizsiz, 12 Eylül darbesinden sonra hapse atılıyor. ”MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda yargılanıyor. Mamak Mahkemeleri’nde ”iki idam, bir müebbet hapis” cezasına çarptırılıyor. 11 yılı aşkın değişik illerde hapis yatıyor. İktisat fakültesini hapishanede bitiriyor. 1991’de ”Şartlı Salıverme Kanunu” gereği serbest bırakılıyor. Yargıtay’ın her idam cezası için 10 yıl yatılacak kararı yüzünden Almanya’ya iltica ediyor. Uzun yıllar Almanya’da Avrupa Türk Federasyonu’nda yönetimde bulunuyor.

Bütün kitapları Ülkücülere dair: Bu Davaya Can Verenler, Şehitler Ölmez, Kalemimden Kan Damlattım, Ülkücülerin Çilesi, Ülkücülerin 12 Eylül Anıları...

Recep Küçükizsiz’in son eseri bu yılın başında çıkan “Ülkücü Şehitlerin Evlatları”. Farklı bir çalışma...

“İçindekiler”e bakacağız.

“Ülkücü şehit aileleriyle yapılan görüşmeler:

Halit Özkan’ın Kızı Aysel Özkan / Cevat Kurt’un Oğlu Avukat Bahtiyar Kurt / Mehmet Kandemir’in Oğlu Cumali Kandemir / Nusret Seven’in Oğlu Doğan Seven / Yaşar Akgül’ün Kızı Emine Akgül / Cemal Gülbay’ın Oğlu Hakan Gülbay / Hulusi Balkıs’ın Oğlu Prof. Dr. Hüsamettin Balkıs / Ömer Atılgan’ın Oğlu Kemal Atılgan / Fatma Yılmaz’ın Oğlu Kemal Yılmaz / Ahmet Ata Üzümkuşu’nun Oğlu Kubilay Üzümkuşu / Hüseyin Tarhan’ın Torunu Mevlüt Tarhan / Mehmet Ali Çilesiz’in Kızı Nazan Çilesiz / Fehmi Kasanoğlu’nun Oğlu Selçuk Kasanoğlu / İsmail Gerçeksöz’ün Oğlu Sinan Gerçeksöz / Arif Üzüm’ün Oğlu Ş. Üzüm

“Ekler” bölümünde uzmanların yazdığı değerlendirmeler veriliyor:

Atıf Şenel: “Ülkücü” Görev Şehidi/ Sivil Terör Şehidi Kavramları Üzerine / Doç. Dr. Ömer Özbulut: Ülkücü Şehit Ailelerinin Yaşadığı Mağduriyetlerin Ruhsal ve Toplum Psikolojisi Yönünden Değerlendirilmesi / Dr. Osman Aydın: Ülkücü Şehit Çocukları / Uz. Dr. Tahir Özakkaş: Çalışmanın Psikolojik Değerlendirmesi

***

Recep Küçükizsiz “Tekdim” yazısında “12 Eylül 1980’e kadar bu memlekette ülkücü olmak, millî ve manevî değerlerimize düşman olanlar tarafından öldürülmek için yeterli bir sebepti.” diyor ve devam ediyor:

“Gün geldi ülkemizin üstündeki kara bulutlar azaldı. Ortalık sükûnet buldu. Teşkilâtlar yeniden kuruldu, yeniden gönül sefer­berliğimiz başladı. Lâkin ülkücülerin, şehitlerle ilgili ilmî ve ede­bî çalışmaları onlara sevgileri kadar olmadı. Bugün hâlâ bütün şehitlerimizin bir listesinin olmaması bile ne demek istediğimizi çok iyi anlatır. Şahsî gayretlerle yapılmış birkaç eksik çalışma ve mahallî boyuttaki birkaç araştırmadan başka ortada bir şey yok­tur. İsimleri bilinmeyen, mezarları hiç ziyaret edilmemiş ülkücü şehitler az değildir.”

Recep Küçükizsiz, neden böyle bir çalışma yaptığını anlatıyor:

“Bu kitap, ülkücü hareketin varlık mücadelesinin en önemli şa­hitleri olan ülkücü şehitlerimizle ilgili çok yönlü, farklı boyutlu ve geniş kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiği düşüncesi ile ha­zırlandı. Ülkücü şehitlerimizin emanetleri olan çocuklarını konu edinen bu kitap onlarla görüşülerek yazıldı. Onların şehit çocuğu olarak yaşadıkları çileli hayatları ve bugünkü beklentileri tespit edildi. Sahasında yapılmış ilk çalışma olması yanında bu kitap­la ülkücü hareketin tarihini yazacaklara farklı bir sahih kaynak daha oluşturulduğuna inanıyoruz.”

Kitabın “Ön Söz”ü Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne’den,

Hatırlatmak isterim... Mümtaz’er Türköne’nin yazısı “Ön Söz” değil “Takdim”, Recep Küçükizsiz’in yazısı ise “Takdim” değil, “Ön Söz”dür. Yer değiştirmesi gerekirdi.

Mümtaz’er Türköne “Takdim”inde “Tarih yapmakla yazmak arasındaki derin uçurumun iki kena­rında duruyoruz. Yaşadıklarımız tarih oldu. Ama o tarihi yazan­lar biz olamadık.” diyor ve büyük acısını hepimizle paylaşıyor:

“Benden iki yaş küçük kardeşim, 1979’da tam 21 yaşında iken tek kurşunla hayata veda etti. Çok zeki, yetenekli birisiydi. Resim yapar, saz çalar, şiir yazardı. Yaşasaydı belki de Türkiye’nin gurur duyduğu sanatçılardan, çığır açan dehalardan biri olacaktı.

Çok arkadaşımı toprağa verdim. Üzerlerine toprak atarken en çok, bu ülkenin onlara çok ihtiyacı olduğuna hayıflanırdım. Ülkücülük, bizim gençliğimizi idrak ettiğimiz yıllarda toplumun en yetenekli, cesur ve ahlaklı neslini temsil ediyordu. Türkiye bir nesli kaybetti onların şahsında.

Bugün, ilerleyen yaşında hayatını kaybeden solcularla ilgili de benzer hayıflanmaları hissediyorum. Tezgâha düştük, birilerinin iktidar oyununa, şartları olgunlaştırma senaryolarına aracılık ettik. Yine de aradan sıyrılanların omuzlarında yoluna devam etti bu ülke.”

Recep Küçükizsiz, farklı bir çalışmayla karşımızda...

Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları