Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Üniversite sınavları hangi yapıya ihale?

Ne yapıp etmeli, şu üniversite sınavlarına ‘köklü’ bir çare bulmalı artık. 
Durun, hemen aklınıza ‘şaibeler’, ‘dolambaçlı işler’, ‘kuşkulu sorular’ nedeniyle böyle bir teklif ortaya attığımız gelmesin. 
O işe çare bulmak imkansız. 
ÖSYM’nin el atıp da bugüne kadar ‘alnının akı’ ile üstesinden geldiği kaç sınav hatırlıyorsunuz Allah aşkına? 
Ama hazretlerde maşallah dana derisi gibi bir suret var, bir türlü kızarmak bilmiyor. 
Millet artık sınav sonuçlarından çok, merkezi idare eden muhteremlerin tepkiler karşısında ‘ne söyleyeceğini’ merak eder oldu. 
Sorular çalınıyor, cevaplar hazır; sınav kağıtları orada burada bulunuyor, savunma beş saniyede yetişiyor. 
Belli ki üstlendikleri misyon şu:
- “Söylenenlere kulak tıka. Kul hakkı filan fasarya. Bizim çocuklar mutlaka her yerde en önde olmalı. Bu bir hileişeriyedir. Kutsal savaşta her yol mübahtır.” 
Madem hangi şanslı çocukların, ‘hangi bölümlere’ gireceği önceden belli, o zaman sınavlar ne için yapılıyor? 
Yüz binlerce gencin emeği ve zamanı niçin heba ediliyor?
Minarenin üzerini örtmek için mi?

***

Peki, ya ‘ar damarı’ çatlamış şebekenin bir takım ‘avuç yalayıcılarına’ ne demeli?
Öğrencilerin puanlarının hesaplanması unutuluyor, onlardan tık yok; iddialar ayyuka çıkıyor, hepsi ‘üç maymun’. 
Ama beri yanda öyle bir tablo çiziyorlar ki güya sınava giren herkes ‘üniversiteli olma’ hakkı elde ediyormuş; ‘taban puanlar’ düşmüşmüş, ‘dışarıda kalanların’ sayısı bu yıl biraz daha azalacakmış vesaire, vesaire. 
Anadolu bozkırlarında kiralanan bir kaç katlı apartmanlara, hayatları haybeden geçmiş; ‘onun bursu’, ‘bunun himayesi’ ile fakültelere sızmış ve doğru dürüst ‘öğretim elemanı’bile olamamış; ‘göbeğinden bir yerlere bağlı’ bir takım tiplerin doldurulduğu ‘lise bozması’okullara ‘üniversite’ deniliyorsa, ne ala; lafımız yok. 
Bu durumda tabii ki kimsenin ‘dışarıda kalma’ ihtimali yok.
Hangi sokağa bakarsanız ‘sürücü kurslarını’ çağrıştıran üniversite tabelaları. 
Ha, işin bir de öbür yanı var. 
‘Hazine arazilerinin’, ‘kamu binalarının’, ‘tarihi yapıların’ üzerine çökmüş bir takım menfaat kenelerine ait kaç ‘üniversitecik’ var, hiç aklınıza getirdiniz mi?
Sınavlardaki şaibenin ‘bin misli’, bu yerlerin o üniversitelere tahsisinde mevcut. 
‘Kim’, ‘hangi gerekçeyle’, ‘nereye’ konmuş bilene aşk olsun.

***

Hayli iddialıyız, bu soruna bir çözüm bulunması gerekiyor; hem de çok basit. 
Bilumum sınavlar ‘AB’ gözetiminde yapılmalı, onunla kalmamalı, tartışmalara da ‘ABD’ tarafından son nokta konulmalı. 
Bu işler öyle boş verilip geçilecek işler değil; yüz binlerce gencin geleceği söz konusu. 
‘Bir hatalı soru’, ‘bir yanlış yerleştirme’, ‘bir yanlış puanlama’ kimi nereden alır, nereye götürür biliyorsunuz herhalde. 
Zaten ‘katakulli’ içeren bazı şeyler bilerek yapılmıyor mu? 
İnsanı çileden çıkaran da işte bu ‘bile bile yapılan’ yanlışlar ve her konuda ‘vicdan dersi’ vermeye kalkan bir takım çakalların bu hususta ‘dilsiz şeytana’ dönüşmeleri. Ağızlarına mühür vurulmuş adeta.
Sam Amca’nın kulaklarına üflediği tevatürleri ballandıra ballandıra anlatıp, ‘komplo teorileri’ üreten güruhtan birisi çıkıp da, onca şaibeye karşı tek bir laf dahi etmiyor; doğru ya da yanlış herhangi bir yorum getirmiyor. 
Bu nasıl bir kepazeliktir ki bir kurumun imza attığı her sınavda söylentiler, iddialar ayyuka çıkıyor da ‘haktan’, ‘ahlaktan’ söz edenler sus-pus kesiliyor.

***

‘Yüzsüzlük’ katsayısı tavana vurduğu için birileri kalkıp şu savunmayı yapabilir:
-  “Efendim o işler paralel yapının işiydi. Onlar artık kurumdan temizlendi.” 
İşte o zaman vatandaşa da şu soruyu sorma hakkı doğar:
- “Peki ya, o temizlenenlerin yerine hangi yapının adamları yerleştirildi?”

Yazarın Diğer Yazıları