‘Vatan’ kavramında birlik miyiz?

Türkiye’de yaşayan herkes temelde fikir birliği içinde olmalıdır. Hale etnisiteler öne çıkarılarak bölünmek isteniyorsa, Türkiye/Türk birliğini sağlamak için, farklı alanlara inilmemeli, farklı kavramlar, farklı adlandırmalar asla kullanılmamalıdır.

Mustafa Kemal, elinde silah savaştığı kadar, elinde kalem, önünde defter, yanında kitap; yazan, düşünen bir askerdi.

“Türkiye’de yaşayan herkese Türk denir”i, ne maksatla kullandığını derin derin düşünmeliyiz.

M. Kemal de bir insan. Yetiştiği dönemi dikkate almadan yorumlayamayız. Yanlışları olmaz mı? Geleceğin ne getireceğini ne kadar bilebilir? Temel fikirde bir sapma görülmüyor. Boşluklar ister istemez ortaya çıktığında, bu alanlar, temel fikir “birlik” ve “vatan” kavramları çerçevesinde dolduruluyor.

Şunu mutlaka akılda tutmalıyız... Osmanlı’nın son dönemi çok sancılıdır. İttihat ve Terakkî Cemiyeti, sonra fırkası (partisi) zuhur etmiş, Ermenici Taşnakçılara varıncaya kadar, bir arada ülkede rejimi değiştirmek için işbirliğine gidilmiş, fikirler üretilmiş, birlik nasıl sağlanacağı üzerinde kafa yorulmuş, ayrılmak isteyen, eline silah alıp dağa çıkmış, birlik olmak isteyen, bir araya gelmiştir.

Bir tarafta da kalem tutanlar, ister istemez “Türk”ü öne çıkarmışlardır.

“Türk”ün neden öne çıkarıldığı hiç muhakeme edildi mi?

Osmanlı Devleti’nin kurucuları Türklerdir. Bulundukları alanları “vatan” edinmişlerdir.

Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, TDV İslâm Ansiklopedisi’nde “vatan” kavramını yazmıştır. Bize temel fikri verecek satırları aktaracağım:

“Vatan kelimesinin İslâm dünyasında bugünkü siyasal-sosyolojik içeriği kazanması Batı kaynaklı ulus-devlet fikrinin tesiriyle XIX. yüzyılın başlarından itibaren ortaya çıkmıştır. Osmanlı ülkesinin parçalanıp müslüman topraklarının saldırılara ve işgallere uğramaya başladığı bu dönemde vatan, vatan severlik, vatan savunması gibi kavramlar İslâm toplumlarının siyaset, eğitim, edebiyat, askerlik, ekonomi, ahlâk, din gibi alanlara dair literatüründe geniş yer tutmuştur. Her ne kadar Ahmed Cevdet Paşa gibi ilim ve fikir adamları, “bizim kültürümüzde vatan kavramının dar kapsamlı olup bütün ülkeyi kuşatmadığını, bu kavramın askerleri savaşa teşvikte yetersiz kalacağını, bunun yerine gayret-i dîniyyenin daha etkili olacağını” ileri sürmüşse de (Ma‘rûzât, s. 114) başta Nâmık Kemal olmak üzere Osmanlı aydınlarının büyük çoğunluğuna göre vatan kavramı giderek güçlenen bir enerji kaynağıdır. Özellikle ilk zamanlarda, “Vatan sevgisi imandandır” hadisinin -zayıf veya mevzû olduğu kabul edilmesine rağmen (Abdülmüteâl M. el-Cebrî, s. 98)- müslüman toplumlarında vatandaşlık duygusu ve milliyetçilik ideolojisinin güçlendirilmesi için kullanıldığı görülmektedir. Bu arada okul müfredatına ma‘lûmât-ı vataniyye, vatandaşlık/yurttaşlık bilgisi gibi isimlerle dersler konulduğu; [Kitap adları ve yazarları sıralanıyor. A. T.] pek çok eserde vatandaşlık bilgisinin öğretildiği ve vatan sevgisinin güçlendirilmeye çalışıldığı görülmektedir.”

***

Bana gelen bir mektubu vereceğim. Maili gönderenin iznini almadığım için ismini yazmayacağım.

Vatanda birlik için asıl nelere dikkat etmemiz gerektiğini bu not ortaya koyuyor:

“Sayın Tekin,

Kaleminize sağlık, ama bazı soruları sormadıkça milletimiz uyumaya devam edecek:

“RTE, doğduğu yeri neden Türkçe adı ile değil de, Rumca uydurma adı olan Potamya ile anıyor?

“Abdullah Gül, neden Güroymak yerine Ermenice Norşin adını kullanmayı tercih ediyor?”

Kılıçdaroğlu, neden “Tunceli” yerine “Dersim” demekte ısrar ediyor?

Bir soru daha: Gayet başarılı bir petrol keşfi yapılan dağın adı valilikteki haritada bile “Küpeli” olduğu halde, neden “Gabar” ismi tercih edilmiştir? Gabar ismi, Süryanice “Gabbare” isminin Kürtlerin kısaltıp söylediği şeklidir, “Gabar” denilerek kimler onurlandırılmak istenmiştir, ya da “Küpeli” adının kullanılmamasını, Türk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir tavır olarak mı görmeliyiz?

Soykırım olayında da, tüm dünya, özellikle de Batı, Türklerin asla soykırım yapmadığını bizden iyi bilir, ama planlarına ters: Öldürülmeden 15 gün önce rahmetli Üzeyir Garih, İstanbul ODTÜ Mezunlar Derneği toplantısında, kendi ailesinin de Avrupa soykırımından kaçıp Türklere sığındığını anlatmış, özellikle üstüne basa basa “Dünya tarihinde soykırım yapmamış bir millet varsa o da Türklerdir” demişti. Ardından da, “Bugün rüzgâr eken Şaron, yarın fırtına biçmek zorunda kalacaktır, İsrail'in yaptığı da soykırımdır” demişti. Artık bilinmez Türkleri savunduğu için mi, Filistinlilere sempati duyduğu için mi öldürülmüştü.

Saygılarımla.”

***

Notta “Şaron” ismi geçiyor. Siyonist Ariel Şaron (1928-2014) baş katliamcıdır. İsrail’in eski savunma bakanı, eski başbakanıdır. Hitlar’in eline su dökemeyeceği Netanyahu’nun örnek aldığı ustasıdır.

***

“Vatan”da “bir” olmazsak, vatanı parçalamaya kalkanlardan medet umar, onu/onları baş tacı eder, aman yetişin deriz.

Yazarın Diğer Yazıları