Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Buruk ama onurlu direniş...

Tarihi ve coğrafyasıyla Ergenekon’a benzeyen Erciyes’e gazetemizin yazarlarından İsrafil Kumbasar ve muhabirimiz Fatih Erboz ile giderken Rize-Erzurum hattından İsrafil ile Rize-Kayseri-Erzurum rekabeti yaparak keyifli bir yolculuk yaptık. Şehirdeki turumuz sırasında benim nüfusa kayıtlı olduğum Talas ilçesini gören arkadaşlarım, “Bu Talas’ın Kırgızistan’daki Talas ile, Talas Savaşı ile ilgisi var mı” diye sordular. Söz konusu memleket olunca aldım sazı elime. Erciyes Üniversitesi’nden öğrenciler ve genç asistanlara kısa bir Türk Dünyası turu attırdım.
Evet: Emevi orduları İslam adına iktidarlarını pekiştirmek için Kırgızistan’da Talas’ta Kırgız Türklerini katletti. Ve ünlü Manas Destanı yazıldı. Tıpkı Hz. Peygamberimizin torunları Hasan ve Hüseyin’i Kerbela’da hunharca katlettikleri gibi.

Coğrafi yer adları gibi efsane kahramanlarımızın adı da birdir Türk’ün yaşadığı coğrafyada. Saraybosna’da, Moldova’daki Hıristiyan Gagavuz Türklerinin bulunduğu yerde, Azerbaycan’da, Türkmenistan’da, Özbekistan’da, Kazakistan’da, Afganistan’da, İran’da, Irak’ta ve Kırgızistan’da “Çamlıbel” adlı dağların arasından geçen yolların adı birdir. Anadolu’da Bolu Beyi’ne isyan eden Köroğlu’nun adı da birdir. Bizim Nasreddin Hoca’nın, Molla Nasreddin, Hoca Nasreddin gibi isimlerle anılması gibi...

Erciyes ile Ergenekon isimlerinin ortak özelliklerini doğrusu araştırmadım. Ama gönül bağı kurmak yetti bana. Malum, Ergenekon Destanı’ndaki tarihi gelişimle Anadolu Türklerinin yeniden mücadelesi arasında kendince hep bağlantı kurmuşumdur. Erciyes’te 19 yıl önce başlatılan Zafer Kurultayı, kısa sürede Türk milliyetçilerinin derlenip toparlanmasını sağlamıştı. Yılda bir yapılan kurultaya sadece Türkiye’den değil, başta Avrupa’daki gurbetçilerimiz olmak üzere Türk Dünyası’ndan da konuklar geliyordu. Organizasyonda elbette aksaklıklar vardı. Ama Erciyes, hazırlığı ve bitişiyle beraber en az 3-5 ay heyecan yaratır, neredeyse bir yıl boyunca konuşulurdu. Orada ayrıca yıllarca birbirini görmeyen dostlar buluşur. Orada yeni arkadaşlıklar, gönüldaşlıklar başlayıp, ülküdaşlık hukuku doğardı. Bundan en fazla Türk milliyetçilerinin hasımları endişe ediyordu. Teşkilatın diri tutulması, bir araya gelmenin gücünden, istişareden rahatsız olanlar da “kontrol” ün elden çıkmak üzere olduğunu fark edip, Erciyes’in tıpkı Ergenekon’daki “Kara Kaan” a isyan edilip devrilmesinden korkarak Erciyes’e getirilmesi kanaati doğdu bende.
Tekir Yaylası’nda görüştüğüm samimi ülkücülerin hemen hepsi parti içindeki mücadeleden korkan mevcut yönetimin tüm Türkiye’ye heyecan veren kurultayın yasaklanmasını buna bağlıyor. Sabahın ilk ışıklarına kadar çadırlarda buz gibi dağ havasına karşı sıcak sohbetler yapanların yorumları da aynı doğrultudaydı.

“Buruk ama onurlu bir başkaldırı” olarak özetleyebileceğim Erciyes manzaralarını uzun uzun anlatmaya gerek duymuyorum. Erciyes Kurultayı’nın yasaklanmasında en fazla AKP yöneticilerinin sevindiğini, Kayseri’deki yerel gazete ve televizyonlardan öğrendim. Evet yasağa rağmen Alparslan Türkeş’in fikri mirasına sahip çıkmak için gayret eden hemşerilerinin üstün gayretlerine rağmen “güvenlik, altyapı ve zaman darlığı” gerekçesiyle izin verilmeyen kurultay her şeye rağmen gerçekleşti. Resmi rakamlara göre, bir dönem 870 bin kişinin katıldığı, 300 bin kişinin altına pek düşmeyen kalabalık bu defa yoktu. Ama önümüzdeki yıl evvelkilerden daha fazla katılım için şimdiden çalışmaların başlatıldığını da belirtmeliyim.
Çadırların arasında yakılan ateşin başında ülküdaşlarıyla kucaklaşan Ozan Arif buruk ama görevini yerine getirmenin mağrurluğunu yaşadı.
İsrafil Kumbasar’ın “Kürşat da 40 çerisiyle Çin Ordusu’na isyanı başlattığında kimse inanmamıştı. Ama Kürşat ismi başkaldırının, işgale direnişin yüzlerce yıldır sembolü olarak yaşıyor” sözlerine şapka çıkardık.
Kısaca Erciyes’te buruk ama onurlu bir direniş ateşi yakıldı. Bu ateş Anadolu’nun her yerindeki çoban ateşleriyle birleşerek kutlu bir yangına dönüşecek!..

Yazarın Diğer Yazıları