Yeni açılımı ABD mi başlattı?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 6 Kasım sabahı, grup konuşmasını yaparken, ABD Dışişleri Bakanlığı henüz, "PKK terör örgütünün üç yöneticisinin yakalanmasını sağlayacak bilgiler verenler için" ödül koyduğunu ilan etmemişti.

Bahçeli, şöyle diyordu:

"Görünüşe bakılırsa, ABD aynı anda hem Türkiye'yi idare etmekte, hem de PKK/YPG'yi kullanmakta, daha doğru bir ifadeyle korumaktadır. Güçlü ihtimaldir ki, ABD yeni bir aldatma ve oyalama sürecini devreye almıştır. PKK ile YPG'nin birbirinden ayrılacağı, YPG'nin Suriye örgütü haline getirileceği, sonra da YPG'nin diğer gruplar içinde eritilerek tedavülden kaldırılacağı iddiaları dillendirilmektedir. ABD'nin Türkiye'yi meşgul ederek stratejik amaçlarını gerçekleştirmek, Suriye'nin kuzeyinde terör devleti tesis etmek için her yol ve yönteme müracaat ettiği açıktır, aşikârdır. PKK, YPG'den nasıl ayrılacaktır? Dahası PKK, PKK'dan nasıl ayrıştırılacaktır? Böylesi bir hezeyana, böylesi muhal bir hayale hangi mantıkla inanmamız beklenmektedir? Türkiye'yi kurnazca ve kurulan tuzaklarla yeni bir çözüm sürecine çekme, yeni bir çözülme fırtınasına sokma arayış ve çabaları varsa, bilinmelidir ki, Türk milleti altın kâse içinde servisi yapılan öldürücü zehri asla içmeyecek, bu oyuna kesinlikle gelmeyecektir."

Bu konuşmadan, Bahçeli'nin, PKK ile YPG'nin ayrıştırılması girişimi ile Türkiye'ye tuzak niteliğinde somut bir adım atılacağından önceden haberdar olduğu net bir şekilde anlaşılıyor.

***

Bahçeli, sabah bu şekilde herkesi uyarırken ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcısı Matthew Palmer, Ankara Büyükelçiliği'nin İnternet sitesinden saat 15.19'da bir açıklama yaptı ve "Ankara'ya ilk ziyaretimi gerçekleştirmekten büyük mutluluk duydum. İki gün süren ziyaretim kapsamında Türk hükümetinden üst düzey yetkililer, iş dünyasından temsilciler ve milletvekilleri ile bir araya gelerek ülkelerimizi ilgilendiren ve ortak menfaatlerimize ilişkin konularda görüş alışverişinde bulunma fırsatını yakaladım. Ziyaretim kapsamında, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 'Adalet İçin Ödül' programının PKK terör örgütüne mensup üç üst düzey ismi hedef aldığını duyurmaktan mutluluk duymaktayım." dedi.

***

Bu açıklamadan kararın "ziyaret kapsamında" verildiği anlaşılıyor.

Saatler sonra Fatih Altaylı'nın Habertürk'teki Teke Tek programına katılan Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Bizi 'YPG'yi, PYD'yi PKK'dan ayırıyoruz' diyerek kandıramazlar. YPG ve PYD'yi perdelemek içinse yakında ortaya çıkar. İhtiyatla karşılıyoruz. Faydadan hali değildir, geç kalmış bir şeydir. Türkiye'nin Fırat'ın doğusu politikasını değiştirmez" dedi.

Karar gerçekten "ziyaret kapsamında" verilmişse, perdeleme ve Türkiye'yi kandırma işini sadece Amerika mı yapmış oluyor? Bahçeli'nin bahsettiği tuzağı kuran kim oluyor?

Esasen Serdar Turgut, 2 Kasım tarihindeki yazısında, "Amerika ile ilişkilerde bundan sonra Matthew Palmer adını sıkça duyacaksınız, hatta kendisi bir heyetle gelecek hafta Türkiye'de olacak. Palmer'ın ilk ziyaretinin karşılıklı ilginç diplomatik manevralara sahne olması beklenebilir. ABD ile ilişkide yeni başlayan sürecin bundan sonra nasıl gideceğinin bu ziyarete bağlı olduğunu söylemek mümkün." demişti.

"Karşılıklı manevralar", yeni açılım sürecini de başlatmış oluyor!

***

Anlaşılıyor ki Türkiye yönetimi, mahalli seçimlere PKK'dan üç kelle alarak girecek! ABD'ye ne verdiler peki? "Fırat'ın doğusu" ne olacak? ABD ve Türkiye yönetimleri, Türk ve dünya kamuoyuna "PKK ile mücadele ediyoruz" görüntüsü vererek, Fırat'ın doğusundaki devlet hazırlığını "perdelemiş" olmuyor mu?

Tabii bir de "Cumhur İttifakı" için kullanılan "Türkiye'nin bekâsı" bahanesi var! Cumhur İttifakı sayesinde Türk milletine "altın kâse içinde öldürücü zehir" sunuluyorsa, bu kimin bekâsıdır?

Yazarın Diğer Yazıları