Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR

Sabahattin ÖNKİBAR

Yeni bir kapatma davası mı?

Abdurrahman Yalçınkaya hedefte! Hem yandaş yargı hem de AKP güruhu topa tutuyor!
Oysa Yargıtay Başsavcısı, Haşim Kılıç misali açıktan siyaset değil, görevi gereği Anayasal hatırlatmalar yapıyor!
Haşim Kılıç’a susanlar Yalçınkaya’yı taşa tutuyor!
Peki Abdurrahman Yalçınkaya’nın sözlerinden yeni bir kapatılma davasının mesajı çıkarılabilir mi?
Geçmişe dönük cevap verirsek çıkarılabilir.
Birincisi, Yalçınkaya’nın AKP için açtığı malum kapatma davasının hemen öncesinde yaptığı ikazla, önceki günkü ikazı aynı mesajları taşıyor.
İkinci husus ise Fazilet Partisi için açılan kapatılma davasının emsal olması!
Hatırlanacağı üzere Refah Partisi’nin kapatılması sonrasında kurulan Fazilet Partisi de türban bağlamında aynı çizgiyi fiili olarak sürdürünce dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş ona da kapatma davasını açmış ve Fazilet de kapatılmıştı.
Üçüncü husus; Başbakan Erdoğan, Marmara Üniversitesi’nin açılışında ettiği sözlerle aslında AKP hakkında yeni bir kapatılma davasına gerekçe yaratmıştır.
Hatırlanacaktır, Tayyip Bey o konuşmasında Türkiye’de yaşayan bütün azınlıklara ayrı yargı sisteminin özlemini dile getirmişti ki böyle bir ifade başlı başına dava konusudur ve Refah’ı kapattıran davanın iki numaralı gerekçesiydi!
Diyeceksiniz ki görüldüğü kadarı ile şartlar tamam, o zaman kapatılma davası eşikte!
Ona zerre ihtimal vermem zira artık kapatılma davalarının hiçbir anlamı ve geçerliliği kalmamıştır.
Tersine kazara böyle bir dava açıldığı an AKP’ye artı 10 puan daha bahşedilecek, çünkü AKP davayı haliyle istismar edecek ve mağdur pozlarına bürünecektir.
Dahası AKP Türkiye’nin bütün sorunlarını bu dava ile gizleyecektir!
En önemlisi, bu davanın pratik hiçbir sonucunun olması mümkün değil!
Sakın parti kapatılma konusu Anayasa paketinden çıkarıldı ya demeyin, parti kapatma işi paketten çıkarılsa dahi bitti artık geçmişler ola!
Verilen evet oyları ile Türkiye’de parti kapatmanın fiiliyatta hiçbir geçerliliği kalmamıştır tersine sadece o partiyi mağdur konumuna sokar!
Birinci husus Abdurrahman Yalçınkaya kazara böyle bir dava açsa bunu görüşecek olan Anayasa Mahkemesi’nde artık (referandum sonrasında) üçte iki çoğunluk gerekiyor ki son düzenleme ile yani üye sayısının 17’ye çıkarılması ile değil üçte ikiye, yarıya bile ulaşılması imkansızdır.
Olması asla ve kat’a mümkün değil ya, farz edelim ki Anayasa Mahkemesi üçte iki ile hükmünü verdi ve AKP’yi kapattı, bunun yine bir geçerliliği olmaz!
Niçin mi ve nasıl mı?
Yeni düzenlemede partiler kapatılsa bile milletvekillerinin vekilliği düşmüyor, dolayısı ile kazara  AKP kapatılsa bile hükümetin bundan etkilenmesi bahis konusu değil, dolayısı ile böyle bir şey olacak olsa bile hemen ertesi gün “Yeni AKP” diye başka bir parti kurulur ve o milletvekilleri oraya katılır, yani kapatılma olsa dahi sadece tabela değişir. Dolayısı ile parti kapatma olayı Türkiye’de artık tarih olmuştur. Bu durum sadece AKP için değil bölücü partiler için de geçerlidir!
NOT: Saygı Öztürk’ün
 “Okyanus Ötesindeki Vaiz”  kitabı gerçekten belgesel hüviyetli bir eser.

 

TEBRİKLER...
Talabani: AKP, Kürtlerin en esaslı müttefikidir!

Evet peşmerge Talabani pardon Irak Cumhurbaşkanı PKK’ya kızıyor.. Niçin mi? AKP ile sarmaş-dolaş olmadıkları için... Talabani’ye göre PKK, AKP’yi hemen kucaklamalı zira AKP, Kürtlerin en esaslı müttefikidir.. Akşam gazetesinden Hüsnü Mahalli’ye konuşan Talabani önceki gün aynen bu ifadeyi kullanıyor... Peki yakın geçmişte Türklere bir Kürt kedisini bile vermem deyip postalar atan Talabani’nin bu sözü ya da bakışı ne anlama mı geliyor? AKP’nin K.Irak’ta kurulacak bir Kürdistan’a evet dediği yani ABD’nin yeni bölge dizaynı planını kapalı kapılar ardında onayladığının duyurulmasıdır. Bravo AKP’ye, peşmerge önderinden esaslı müttefik diye övgüler almak bu ülkede hiç kimseyle nasip olmamıştı!

 

BU NASIL İŞ...
Cindoruk’a şantaj mı?

Anlatacaklarım aynıyla vakidir ki Hüsamettin Cindoruk’a yazılan uzun mektup elimde... Necdet Basa diye biri var. Aslında basit bir florklorcü ama Rizeli olması hasebiyle Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığında önemli görevlere geldi. TBMM Genel Sekreterliği görevinde iken  TBMM’deki malum büyük yolsuzluk davasında Kalemli ile beraber davanın en önemli sanığıydı. Mesut Yılmaz o dönem, o iddialar üzerine Necdet Basa’yı yanından uzaklaştırdı ve yüzüne hiç bakmadı. Basa yıllar yılı Yılmaz’a mesaj gönderdi ama sonuç alamadı, derken 2009’da DYP ile ANAP birleşmesinde Yılmaz, yapılan yakarmalara dayanamayıp Necdet Basa’yı 100 kişilik parti listesine aldı. Dahası onun DP’de ANAP kontenjanından Genel Başkan Yardımcısı olmasını sağladı. Derken tam o günlerde Cindoruk’la Yılmaz’ın birleşme ile ilgili olarak araları açılınca Mesut Yılmaz, DP’nin yönetiminde bulunan bütün ANAP kökenlilere yönetimden istifa edip çekilin mesajını gönderdi.. Bir kişi hariç herkes buna uydu... O bir kişi kim midir?.. Mesut Bey’e ulaşmak için 14 yıl kapısında bekleyen Necdet Basa!.. Mesut Bey şaşırdı ve Basa’yı üst üste 4 kere aradı ve talebini yineledi!.. Sonuç aynı, Basa, Mesut Bey tarafından göreve getirilmesine rağmen istifa etmedi ve hemen Cindoruk kanadında saf tuttu... Aradan birkaç hafta geçti ve Cindoruk ile Yılmaz, Demirel’in araya girmesi ile barıştı. Barış olunca da DP yönetiminden istifa eden ANAP’lı üyelerin DP yönetimine girmesi için referandumdan sonra yeniden bir planlama yapıldı... Necdet Basa bu planlamada Mesut Yılmaz’ın listesinden olamayacağı gibi Cindoruk’un listesinde de yer bulamadı, çünkü Hüsamettin Bey bugün Yılmaz’a ihanet edenin, yarın kendine de ihanet edeceğini biliyordu... Necdet Basa bunun üzerine iki şey yaptı. 1) Cindoruk’a benim elimde olan mektubu yazarak güya DP içinde var olan yolsuzluğu bildirerek aklınca gözdağı verdi. 2) Oradan sonuç alamayınca DP yönetiminden atıldığını gizleyerek Sabah’dan Mahmut Övür’ü arayıp yolsuzluklardan ötürü yönetimden istifa ettiği gibi bir yola başvurdu...
Sorarım size böylelerinin değil siyasette, herhangi bir kurumda bulunması kabul edilebilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları