Yolsuzlukla Mücadele (2): Medya

Yolsuzlukla Mücadele (2): Medya

Yolsuzluk mücadelesine Pazar günü kaldığımız yerden devam edelim…

Yolsuzluğun en öz tanımı, kamu gücünün (maddi veya manevi) özel bir çıkar için suistimal edilmesidir.

Ancak takdir edersiniz ki, bürokrasiler gizlilik içerisinde çalışırken, yozlaşmanın ortaya çıkarılması da oldukça zor. Dolayısıyla yozlaşmış kamu görevlilerinin araştırılması ve tespiti için denetimin önemi büyük. Medya da şüphesiz en önemli denetim araçlarından biri.

Zira, medya, öncelikle yolsuzluğun varlığını duyurarak toplum tarafından bilinmesini sağlar. Böylece eleştirinin yolunu açarak, yolsuzluğa karşı bir kamuoyu oluşturur. Yolsuzluğun toplumsal etkileri, ancak ona karşı toplumsal kınama ve baskı ortamının oluşturulmasıyla bertaraf edilebilir ve ancak bu yolla, bireylerin yolsuzluğa bulaşmasını engelleyecek caydırıcılık yakalanabilir.

Pek tabii yapılan yolsuzluğa dikkat çekilmesiyle birlikte, soruşturmanın başlatılması, yolsuzluğa zemin oluşturan politika veya yasaların değiştirilmesi, ilgililerin istifaya zorlanması da yine medyanın yolsuzlukla mücadelede yaptığı katkılardandır.

Ama bugün Türkiye''de görüyoruz ki, yolsuzlukla mücadelenin başlıca araçlarından olan medyanın en çok susturulduğu alanlardan biri, yolsuzluk.

Medya ve yolsuzluk haberleri

Medya Araştırmaları Derneği''nin (MEDAR) sene başında yayınladığı Ekim 2020''de yürürlüğe giren 5651 Sayılı Yasanın etkilerinin araştırıldığı "Sosyal Medya Yasasının Basın Özgürlüğü Üzerindeki Etkileri İzleme Araştırması", medyada içerik kaldırma kararlarını da kapsayan raporunda dikkat çeken bulgulardan biri şuydu:

"İçerik kaldırma kararlarının 675''i ''yolsuzluk ve usulsüzlük'', 466''sı ise ''görevin kötüye kullanılması'' konusunda verildi."

Ekim 2020 ile Ekim 2021 dönemini konu edinen araştırma, bu dönemde en az 1197 haber hakkında içerik kaldırma kararı verildiğini, 675 içerik kaldırma kararıyla da medyanın en çok sansüre uğradığı alanın yolsuzluk olduğunu ortaya koydu.

Susturulan medya ve denetimsizlik

Bugün Türkiye''nin geldiği noktada bir bakan, kendisine soru yönelten gazetecinin sorusunu cevaplamaya tenezzül etmek şöyle dursun, sorulan soruyu ve hatta soruyu yönelten gazeteciyi küçümseyici bir tavırla "canım benim" diyerek, gazetecinin çenesini okşayabilecek otoriter bir tutuma erişmiş; gazeteciler, iktidarın beğendiği (övgü dolu) soruları yöneltip eleştirmeden her yapılanı tasdik ettiğinde "gereğini yapan gazeteci" olarak görülür olmuştur.

Oysa gazeteci, medyanın denetim işlevini yerine getirerek sorguladığında, eleştirdiğinde, halkın şikayet ve taleplerini dile getirdiğinde gereğini yapandır.

Bu açıdan, bir yanda yolsuzlukla mücadele edeceğiz derken, diğer yanda bu mücadelede en çok ihtiyaç duyulan araç olan medyanın daha da sansürlenmeye çalışılması çelişmektedir.

Yapılan yolsuzluğun ortaya çıkarılmasından duyulan rahatsızlık ve bu yolsuzlukları duyuran haberlerin kaldırılması, yolsuzluğun artma hızını pekiştirmektedir.

Ancak unutmayalım, yolsuzluğun varlığı kadar tehlikeli bir şey daha varsa, o da yolsuz eylem ve işlemlerin hasıraltı edilmesi ve cezasız kalmasıdır.

Medyaya uygulanan sansür yasası, Türkiye''de yolsuzlukların artmasına zemin oluşturacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları