Bir tarihte Güneydoğumuz için rapor furyası vardı. Zenginlerimiz, seçtikleri öğretim üyelerine Güneydoğu raporları hatırlatırlardı. İki rapor, büyük ses getirmişti. Biri o sıra başında Selçuk Erez’in olduğu TOBB’un Prof. Dr. Doğu Ergil’e, diğeri o sıra başında Halis Komili’nin olduğu TÜSİAD’ın Prof. Dr. Bülent Tanör’e hazırlattığı rapor.
İki rapor da o kadar tartışıldı ki, TOBB, Prof. Dr. Doğu Ergil’e sırtını dönmek mecburiyetinde kaldı.
Bir başka zenginimiz Sakıp Sabancı da -kim yardım ettiyse- kendisi rapor hazırlamış, Alparslan Türkeş’ten “Sakıp Ağa çizmeyi aşma” azarını işitince raporunu değiştirmek zorunda kalmıştı.
Sakıp Sabancı’nın bir de Diyarbakır Ticaret Odası’da, 29 Eylül 1995 günü yaptığı bir konuşma var ki, insan şaşırıyor doğrusu. Ne demişti:
"Sadece parayla bu sorunlar çözülmez. İspanya'yı bize benzediği için anlatıyorum. İspanya'da BASK işi o kadar büyüdü ki bir milyon insan öldü. Onlardan ders almalıyız. 1945'ten 1995'e kadar 97 savaşın 69'u etnik meselelerden kaynaklandı."
Sakıp Sabancı, Türkeş’in çıkışından sonra değişikliklerle, raporunu “Doğu Anadolu (Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Politikaları) Raporu” başlığıyla yayınlamıştı.
Yeri geldikçe yazarım, İspanya’ya, Fransa’ya gittim, Bask bölgesini inceledim. Pireneler’in Fransa tarafı sakin, İspanya tarafı karışıktı. İspanya hükûmeti amansız mücadele verdi. AİHM, İspanya’nın Bask’ta ayrı dünya kurmak isteyenlerin partisinin kapanmasını yerinde bulmuştu. Ayrıntıya girmeyeyim şimdi. Yine hatırlatacağım. Baskçıların gazetesinin dış haberler müdürü hanımla konuşmuştum. Sonra o hanımın hepse atılmıştı.
Örnek gösterilen Bask Modeli farklı ve İspanya Devleti tavizsiz.
Bizde ise, zenginlerimiz PKK’nın kuyruğunda...
Prof. Dr. Bülent Tanör’ün “Türkiye'de Demokratikleşme Perspektifleri” raporunun TÜSİAD’ın kongresinde nasıl reddedildiğini burada yazmıştım. Rapor için Prof. Dr. Bülent Tanör’e ödenen para ibra edilmemişti. TÜSİAD’ın toplantısını gazeteci olarak takip etmiştim. Ünlü iş adamı Aydın Bolak kongre başkanıydı. Raporu eline almış, “İbra etmiyorum.” diyerek göstere göstere masanın bir tarafına koymuştu.
TÜSİAD’ın o kongresinde Sakıp Sabancı, kendisine has, tebessüm ettiren ses tonuyla konuşmuş, çok şey söylemiş ama hiçbir şey anlatmamıştı. Ramazan ayı idi. Ayrı bir salonda masalar donatılmıştı. TÜSİAD’çılar yemek yiyeceklerdi. İftar saatinde değil, öğle yemeğinde. Beklemediğim için kim yedi kim yemedi, bilemedim!
TÜSİAD, “para” dışında hükûmete nizamat veren raporlarla da ortaya çıkar. Para bizdeyse, söz de bizdedir, demek istiyorlar herhâlde. Haksız da değiller!
Denildiğine göre; enerji dışında dış ticaretin yüzde 80’ini TÜSİAD üyeleri yapıyor. Öyle bir ağırlık ortaya konunca, kurumlar vergisinin yüzde 80’i de onlardan çıkıyor.
TÜSİAD 1979’da “Gerçekçi Çıkış Yolu” başlığıyla Bülent Ecevit Hükûmeti’ne karşı ilânlar yayınlamışlardı.
Eğitimci Zekai Baloğlu’na 1990’da imam hatipler raporu hazırlatmışlardı.
Prof. Dr. Bülent Tanör’e sipariş edilen “parçalama” raporu, Anayasa değişikliği teklifleri, "laiklik" raporu... Paraları var, veriyorlar parayı “istedikleri” raporu hazırlatıyorlar.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’nin Prof. Dr. Doğu Ergil’e sipariş ettiği “Doğu Sorunu Teşhisler ve Tespitler” raporunu zamanında bilenlere sormuş ve ayrıntılı cevaplar almıştım. Bu “bilenler” içinde bir isim de ABD Virginia Üniversitesi'nde Prof. Dr. Vamık Volkan'ın yanında psikanaliz ve politik psikoloji eğitimi gören Prof. Dr. Abdülkadir Çevik’ti.
Prof. Dr. Abdulkadir Çevik, Doç. Dr. Birsen Ceyhun’la birlikte başbakanlığa bağlı Politik Psikoloji Merkezi için “Psikolojik Yönden Kimlik Gelişimi” raporu hazırlamıştı.
Türk Metal Sendikası da 1995’te, şimdi “vatanseverlik” bedeli ödettirilmek istenen Zafer Partisi’nin genel başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın koordinatörlüğünde “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve Doğu ve Anadolu'dan Batı'ya Göç Edenlerde Kültürel Yapı ve Kültürel Kimlik Sorunu” başlıklı 461 sayfalık rapor hazırlatmış, bu rapor üzerine Ümit Özdağ ile ayrıntılı konuşmuştum.
Daha birçok rapor vardı. Adnan Kahveci’ninki de dâhil hepsini “Güneydoğu Raporları ve Çelişkiler” başlığı altında ele almıştım.
Bunlara girmeyeceğim. Yeri geldikçe yine bahsederim.
Zenginlerimiz neden “etnikçiliği”, “bölücülüğü” kendilerine dert edinmişlerdi? PKK’yı destekleyen ülkelerle ithalat-ihracat ilişkilerinden dolayısı mı!?