Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR

Sabahattin ÖNKİBAR

Zeybek DP'nin başına, Kesici MHP'ye!

Demokrat Parti kongresine bir hafta kala durum raporu özetle şöyledir:
Tansu Çiller ne varım, ne de yokum diyor.
Çiller’in bu durumunu bazı ağır top DP’liler, AKP ile pazarlığını sürdürmesi olarak yorumluyor.
İlginçtir, meğer Tansu Hanım politikaya girerken de böylesi pazarlıkların içinde olmuş.
Çiller’i 1990’da DYP’ye kazandıran Orhan Keçeli dün bana Tansu Hanım’ın o yıllarda ANAP’dan
Maliye Bakanlığı’nı istediğini ve alamayınca da DYP’ye katıldığını  söyledi.
Çiller bağlamında söylenen bir başka şey de Tansu Hanım’ın kendisini kendisine rağmen seçtirmek istemesi yani kongrede delegasyonun adaylık ilanı olmaksızın kendisine oy vermesiymiş!
Bu hiç mantıklı değil ama Tansu Çiller bu, ondan her şey beklenir.
Gelelim ikinci ağırlıklı isim olan İlhan Kesici’ye!
İlhan Bey’le dün konuştum ve izlenimim, DP’den siyaseti aklından çıkardığıydı. Öyle ki dünkü sohbetimizde Twiter’den mesaj bile verdiğini söyledi bana.
Kesici’ye DP’den uzaklaşmanızın Şevket Bey’le bir alakası var mı dedim ve sorumu şöyle açtım:
- “Diyorlar ki Şevket Demirel, TMSF ipoteğinde olan mallarına el konulması noktasında AKP’den çok korkuyor ve damadının Tayyip Bey’in karşısına dikilmesini istemiyor. Bu doğru mu?”
İlhan Kesici:
- “Asla ve kat’a doğru değil.. Birincisi Şevket Bey’in o bakışta olması mümkün değil, velev ki öyle olsa bile bu beni hiç ama hiç alakadar etmez.”
Evet dün itibarı ile İlhan Kesici cephesinden durum budur.
Ancak Kesici bağlamında sürpriz bir haberim var.
Bilgilerime göre İlhan Bey, MHP ile dirsek temasında ve önümüzdeki seçimde büyük ihtimalle bu partiden aday olacak... Bu bağlamda İlhan Bey ile Bahçeli arasında bir köprü bile kurulmuş.
Ve son haber:
Önceki akşam telefonum çaldı ve kamuoyunda ismi bilinip tanınan bir grup DP ve MHP’li benden randevu istedi ve buluştuk.
Söyledikleri şuydu:
- “Biz, Namık Kemal Zeybek’in bir hafta sonra yapılacak olan DP Kongresinde aday olmasını istiyoruz.”
Doğrusu şaşırdım zira bu haber benim için sürprizdi...
Bu randevu sonrasında Namık Kemal Zeybek’le iki kere konuştum.
Zeybek, DP’ye aday mısınız soruma “hayır”  demedi, tersine parti ve delegasyon uygun bulursa sorumluluk üstleneceğini söyledi.
Ülkücü kökenden gelen Namık Kemal Bey, hem ANAP hem de DYP’de politika ve bakanlık yaptığı için merkez sağın yadırgamayacağı bir isim... Zeybek’in adaylığı noktasında şu birkaç gün önemli, zira Namık Kemal Bey zemin yokluyor.
DP’de ben lider adayıyım diyen bir başka isim malum Ahmet Özal’dır... Özal, Tansu Hanım’ın çıkmaması durumunda onun oylarını alacağını düşünüyor.
Ve sürpriz bir aday da eski Sağlık Bakanı Rıfat Serdaroğlu’dur ki çevresi ona aday olması için ısrar ediyor..
Kuşkusuz Sayın Demirel için birleştirici misyonuyla gelse ve toparlasa diyenin sayısı hayli çok!
Bütün bunların yanında bilge ve uzlaştırıcı kişiliği ile Hüsamettin Cindoruk’un kalmasını isteyen önemli ve etkin bir kesimin olduğu da  vakıadır!
Görüyorsunuz DP’de seçenekler çok, lakin Çiller dalgasını geçer gibi susarak DP’yi ve hatta  ülkenin geleceğini sabote ediyor.
NOT: Bu konudaki son kulis bilgileri ve gündemin diğer konularını bu akşam Ulusal Kanal’da saat. 21.00’deki Alternatif Programımızda anlatacağız. Hepinizi bekliyorum...



DÖRT MESAJ...
Apo ve Meryem Ana!

Dünyaca ünlü New York Times gazetesi, muhabirlerini PKK üssü Kandil’e göndererek Murat Karayılan’la geniş bir röportaj yaptırdı ve terör üssündeki yaşamı aktardı. Bu bağlamda çekilen bir fotoğraf  fevkalade manidardır... Öcalan’la Meryem Ana’yı yan yana gösteren bu resmin analizi ya da anlamı bize göre şudur: 1) PKK’nın içinde Hıristiyan kökenlilerin, mesela Dürzi, Süryani ve Ermeni militan  unsurların bulunması. 2) Hıristiyan dünyasına sempatik görünmek için  röportaj öncesinde özellikle Meryem Ana resimlerinin duvarlara asılması. 3) Marksist-Leninist PKK’nın ilk kez din üstünden politika yapmaya başlaması yani inanç sembollerini kullanması. 4) Meryem Ana’nın güçlü kadın özelliği sebebiyle kadınlara mesaj verilmesi.



DEZENFORMASYON...
Osmanlı ve harem!

Show TV’de Kanuni Sultan Süleyman dönemini yansıttığı iddia edilen dizi, emin olun daha çok tartışılacaktır, zira bu yapım, reytingi amaçladığı için harem gibi bazı unsurları fazlasıyla öne çıkaracaktır. Kuşkusuz tarihi irdeleyen dizilerde hakikatler tahrif edilmemeli, lakin bu  dizi sonuçta bir belgesel değildir ve abartıların olması bu işin doğası gereğidir... Dolayısı ile iki tarafın da hadiseyi doğru yere oturtmaları gerekiyor. Evet illa da izlenme adına tarihin tahrif edilmesi ve dimağlara farklı sunulması açık bir dezenformasyon faaliyetidir. Ama öte yandan, Osmanlı’daki harem olgusu, çok tartışılan ve bir yere oturtulamayan bir gerçektir. Osmanlı’yı minnetle yad ederken, onun harem gibi kurumlarını kutsamamız gerekmiyor!

Yazarın Diğer Yazıları