Türkiye 1 değil, 2 değil, 3 değil… Tam 7 yıldır derin bir ekonomik krizin içinde yaşıyor.
Yedi yıldır nefesimiz kesildi, umutla bekledik. “Az kaldı, bitti, bitecek” denildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her konuşmasında bu sözleri duyduk. Ama krizin bittiği falan yok.
Ekonomi yönetiminin değişmesi de bir şey fark ettirmedi. Yıllardır Mehmet Şimşek’in her faiz ve enflasyon kararından sonra attığı tweetleri okuyoruz. “Tünelin ucundaki ışık” masalları dinliyoruz. Peki soruyorum: Dünyanın neresinde 7 yıl süren bir kriz var? Bu artık kriz değil; bir yaşam biçimi haline geldi.
Türkiye, krizde yaşamayı kabullenmiş bir topluma dönüştü. Emekli üç kuruş için el açıyor, çalışan çaresizce bekliyor. TÜİK’in kendi bile inanmadığı, masa başında üretilmiş enflasyon verileriyle insanlar kandırılıyor. Yüzde 10 zam nedir Allah aşkına?
Bir ürünü bugün not edin, bir ay sonra aynı ürünü yüzde 5 zamlı göreceksiniz. Yani 2 aylık fiyat artışı, memura verilen yıllık zamma eş değer! Emekli ve memura verilen zam oranları ise trajikomik: %10, %15… Ama kira artış oranı %40–41. İnsanlar bunu nasıl karşılasın?
Düşünün: Beyaz yakalıya temmuz ayında yapılan en yüksek zam %12,5. Ev sahibi ise karşısına geçip, “Yasal zam %41” diyor. Bu insanlar nasıl ödesin? Neden bu hale getirildik? Vicdan nerede?
Bu bir tesadüf değil, sistematik bir fakirleştirme operasyonudur. Bir kesim var ki bankada milyarları var, lüks içinde yaşıyor. Milli gelir artıyor ama halka yansıyan hiçbir şey yok. Çünkü milli gelirin en büyük payını kaymak tabaka alıyor. Bankalardaki mevduatın %80’i, nüfusun %2’sinin elinde. Geri kalan büyük çoğunluk ise devlete el açıyor, %10’luk komik zamları bekliyor.
İki yıldır “enflasyonla mücadele” adı altında yüksek faiz politikası yürütülüyor. Sonuç? Mehmet Şimşek göreve geldiğinde enflasyon %39’du, bugün %35. İki yılda sadece 5 puan düşmüş! Bunun neresinde başarı var?
Fakirleşen kesim toplumun %80’i, zenginleşen kesim ise %10’u… Bu mudur adalet?
Artık bu dünyada adalet beklemekten vazgeçtim. Görünen o ki, umudumuz da ahirete kaldı.