Adayın kim olduğu gerçekten önemli mi?

Adayın kim olduğu gerçekten önemli mi?

Sayın Kılıçdaroğlu''nun Cumhurbaşkanı adaylığı hakkında yaptığı açıklamanın ardından bu husustaki tartışmalar da yeniden alevlendi. Kılıçdaroğlu''nun adaylığını destekleyen de var, desteklemeyen de. Yavaş, İmamoğlu, Akşener başta olmak üzere pek çok isim telaffuz ediliyor.

Elbet, kazanma ihtimali en yüksek ismi aday göstermek daha rahat bir seçim propaganda süreci geçirmek açısından faydalı olacaktır ancak kazanma ihtimali en yüksek adayın kim olduğu hususunda uzlaşmanın sağlanabilmesi mümkün mü? Altı siyasi partinin liderinin bir arada olması, uzlaşma yoluyla karar vermeye çalışması güzel; ancak farklı ideolojilerden ve farklı geçmişlerden gelen insanların oluşturduğu altı partinin tüm seçmenin memnun olabileceği bir aday belirlenebilir mi? Bırakın altı partiyi, tek bir partinin dahi tüm seçmenlerinin şikâyet etmeyeceği bir adayın belirlenmesi mümkün olabilir mi?

O halde adayın kim olduğunun ötesinde seçmene anlatılması ve daha da önemlisi seçmen tarafından iyi anlaşıldığından emin olunması gereken şeyler var.

Parlamenter sistem mi başkanlık sistemi mi?

Her şeyden önce, bu seçim aslen parlamenter sistem ile halihazırda uygulamada olan kendine has özellikleri barındıran atipik başkanlık sistemi arasında bir tercih, bir nevi referandum olacak.

Millet İttifakının en başından beri en büyük vaadi, güçlendirilmiş parlamenter sistem olarak adlandırdıkları, parlamenter sistemin tıkanıklarının giderildiği rasyonelleştirilmiş parlamenter sistem vaadi.

Bu hususta Millet İttifakının oldukça kararlı olduğunu söylemek mümkün. Bir araya geldikleri her anda öncelikli vurguları bu sistem değişimi oluyor.

O halde 2018 yılında gerçekleştirilen referandum sonucu geçilen ve 4 yıldır tecrübe edilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine son mu verilecek, yoksa parlamenter sisteme dönüş mü yapılacak? Seçmenin kararını, bu soruya vereceği yanıt belirleyecek.

Hedefe odaklanmak

Seçimin Millet İttifakının galibiyetiyle sonuçlanması, geçiş dönemi yaşayacağız anlamına geliyor. Bu geçişte ise, farklılıkları, farklı fikirleri, aykırı tepkileri uzlaşmacı bir şekilde yönetebilecek, uyum ve anlayış içerisinde süreci yönetebilecek kişi, elinde Cumhuriyet tarihinde görülmemiş yetkileri haiz cumhurbaşkanı yetkileri olmasına rağmen, bu yetkileri kullanmayacak veyahut yalnız kendi iradesi ile hareket etmeksizin birlikte seçimi kazandığı liderler ve meclis ile uyum içerisinde hareket edecek bir cumhurbaşkanlığı rolü üstlenecek.

Ancak bu hususlar seçmene doğru anlatıldığı takdirde, adayın ismi üzerinde yapılan tartışmalar bastırılabilir ve esas hedef olan hukukun üstünlüğü, liyakat, liberal demokrasi gibi unutulan kavramları tekrar uygulamaya sokan yönetim anlayışı ve parlamenter sisteme dönüş yapılması yolunda gereken birliktelik yakalanabilir.

Yazarın Diğer Yazıları