Ağustos enflasyonu açıklandı: Beklenti %1,8 idi, gelen rakam %2,04. Küçük bir fark gibi görünse de piyasalar allak bullak oldu. Türkiye’nin tahvillerinde satış dalgası yaşandı, faizler 38,50’den bir anda 41’in üzerine çıktı.
Merkez Bankası Başkanı son günlerde ekranlarda daha sık boy göstermeye başladı. “Enflasyon hedefimiz tutacak” dedi. Arkasından her zaman olduğu gibi Mehmet Şimşek X’te (eski Twitter) iyimser mesajlar paylaştı. Ona göre her şey yolundaydı.
Ama sokaktaki vatandaş için hiçbir şey yolunda değil. Özellikle gıda enflasyonu dizginlenemiyor. Oysa Türkiye’de Temmuz-Ağustos bolluk aylarıdır; sebze, meyve ucuzlar, enflasyon genelde eksi çıkar. Şimdi ise tam tersi: En sıcak ayda bile enflasyon artıyor.

“BEKLENEN ENFLASYONA GÖRE ZAM” FACİASI

Türkiye’de Mehmet Şimşek’in göreve başlamasıyla birlikte “beklenen enflasyona göre zam” uygulaması başlatıldı. Teoride kulağa hoş geliyor olabilir. Ama Türkiye gibi siyasetin ekonomiyi belirlediği, piyasa mekanizmasının işlemediği bir ülkede bu yöntem adeta bir servet transferidir.
Çünkü geçmiş enflasyona göre zam yapılmadığında, çalışanların kayıpları yok sayılıyor. Enflasyon yüksek seyrederken beklenen rakam üzerinden yapılan zam, halkın cebini boşaltıyor. Bankacılık sektöründen örnek verelim: Temmuz-Ağustos’ta personeline %10-12 arası zam verdi. Aynı dönemde resmi kira artış oranı %41 olarak açıklandı. Çalışanın maaşı artmıyor, ama giderleri dört kat hızla artıyor.
Halk fakirleşiyor, kim zenginleşiyor?
Bugün Türkiye’de neredeyse tüm ücretliler hızla fakirleşiyor. Alım gücü eriyor, mutfaklara daha az et, daha az gıda giriyor. Ama bu model sayesinde belirli bir kesim daha da zenginleşiyor. Bu, iktisadi bir tercih değil; düpedüz adaletsizliktir.
Mehmet Şimşek, “gelecekte enflasyon düşecek” diye iyimser olabilir. Merkez Bankası Başkanı da aynı şekilde. Ama bu halkın her geçen gün kaybettiği alım gücünü geri getirmiyor.
Tarih, bu uygulamayı ve sonuçlarını yazacak.
Ve bu vebal, bu günah, Mehmet Şimşek’in boynunda kalacak.