Bu yol, yol değil!

Suriyeli göçmenlerle ilgili eleştirel konuşmak cesaret işi… Sonra ne ırkçılığınız kalıyor ne faşistliğiniz… Sanki 'ensar-muhacir' klişesiyle bu problemi ortadan kaldırabilmişler gibi, farklı düşünenlere hücum ediyorlar…

Halbuki bu konuda itirazı olan ve başka yöntem önerenlerin büyük çoğunluğu ne doğuştan Suriyeli düşmanı ne Esat rejiminin yanında…

Dertleri, Türkiye'nin geleceği… Türkiye'de nüfus yapısı Türklerin aleyhine, Suriye'de ise Arapların aleyhine gelişiyor… Suriye topraklarında bambaşka bir alan açılırken, Türkiye'nin kucağına onlarca yıl uğraşacağı, ekonomisini emdireceği bir kâbus bırakılıyor…

***

Savaştan, zulümden, ateşten kaçana kapılarını kapatamazdı Türkiye… Mazlum ve masumların her dönemde sığınağı olmuş Türkiye, kadına, yaşlıya, çoluk çocuğa, hastaya sınırda duvar öremezdi… Kısa sürede büyük kamplar kurdu ve bunu dünyaya gösterdi…

Hastane hizmetlerinden okullara, yemekten giysiye kadar her alanda yardım yetiştirdi… Ama o kamplar şimdi bomboş… Batıdan başlamak üzere Türkiye'nin çeşitli illerine dağıldılar ve buna göz yumuldu…

Batı dünyası bundan son derece memnundu… Türkiye, sığınmacı akınına karşı dünyanın en büyük duvarını oluşturdu onlar için… Buna karşılık küçük Dolar desteleri uzattılar Türkiye'ye, tabii topraklarını 'savunsunlar' diye değil, 'avunsunlar' diye…

***

Batı dünyası, kamplardaki milyonlarca Suriyeli'nin varlığından belki rahatsız olurdu da, Türkiye'de yerleşik hayatın içine girmiş, eğitim, ticaret ve iş gibi konularda imtiyazlı konumu dolayısıyla artık 'kalıcı' hale dönüşmeyi düşünen Suriyeliler tablosundan memnun olurdu…

"Şu kadar para harcadık, kapıları açarız" tehdidi eskisi kadar iş görmüyor… Zaten Batılı resmi-yarıresmi fonlar Suriyeli istihdamına yarayacak projelere para gönderiyor…

Esas tehlike şurada… Kamuoyundaki Suriyeliler hassasiyeti sıkıntılı noktaya doğru bileniyor… Suriye topraklarından gelen her şehit cenazesi, hiç suçu olmayan masum Suriyeli sığınmacıları da vurabilecek şekilde öfkeyi arttırıyor… "Onların savaşacak durumdaki genç erkekleri burada huzur içinde yaşarken, bizim gençlerimiz kırılıyor" psikolojisi yayılıyor…

Konu çoktan Türkiye'nin 'iç güvenlik' meselesi hâline geldi ama ilgililerce bu tehlike ya görülmüyor veya umursanmıyor… Sığınmacı sayısı arttıkça temasın ve öfkenin de artacağı, tehdidin daha da büyüyeceği fark edilmiyor… İsrail baskınının oluşturduğu göçler ve ortaya çıkan Lübnan krizi biliniyor oysa…

***

Bunları yazdığımız için muhtemel 'ırkçı-faşist' ithamlarına karşı ürkerek sürekli söylüyoruz: Kimse 'Suriyelileri vagonlara doldurup sınır dışı edelim' filan demiyor… Çünkü bu insanlığımıza da millî karakterimize de aykırı… Fakat artık herkes, bu meseleyi yok saymanın veya hafife almanın doğru olmadığını, Türkiye'nin geleceğini, nesillerin sağlığını çok yakından ilgilendirdiğini biliyor…

Bu yol, yol değil… Sürdürülemez… Taşınamaz… Göz yumulamaz… Meseleyi sloganlarla geçiştiren siyasetçi ve Suriyelilere 'ucuz iş gücü, kiraları yükselten müşteri' gözüyle bakan ahmaklık, ülkeyi sosyal maliyeti çok büyük krize sürüklüyor…

***

Sığınmacıları kamplarda tutmak ve hayat şartlarını insanî düzeyde korumak en doğru çözümdü… Şimdi tehlike tanımlanamıyor bile… İş, yükü 'ensarca' paylaşmaya geldiğinde ensarlığı devletin sırtına salanlar, iş, din kardeşliği üzerinden edebiyat üretmeye geldiğinde son derece rahatlar…

Devlet kesesinden ensarlığa can kurban değil mi? Kamplarda insanca şartlarda, yaşlıyı, kadını ve çocuğu ağırlamak bize bu coğrafyanın biçtiği kaderdi... Onların dışındakilerin ülkeleri için gayrete sevk edilmeleri gerekiyordu...

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları