Cem Gürdeniz yeni milletvekili seçilenlerin geçmişle bağlantısını açıkladı. Okudukça hop oturup hop kalkacaksınız

Cem Gürdeniz yeni milletvekili seçilenlerin  geçmişle bağlantısını açıkladı. Okudukça hop oturup hop kalkacaksınız
Cem Gürdeniz 2023 TBMM’nin 1908 Osmanlı Meclisi Mebusanı'nın karmaşık kadrolarına benzediğini anlattı.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalırken milletvekilliği seçimleri netleşti. AKP 268 milletvekili, CHP 169, MHP 50, İYİ Parti 43, Yeniden Refah Partisi 5, Yeşil Sol Parti 61, TİP 1 milletvekili çıkardı.

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’den dikkat çeken bir yazı geldi.

“Meclise girenlerin yelpazesine bakıldığında 2023 TBMM’nin 1908 Osmanlı Meclisi Mebusanı'nın karmaşık kadrolarına benzediğini söyleyebiliriz.” diyen Gürdeniz “Üzerinde yaşadığımız mükemmel bir gemiyi kayalıklar,sisler&fırtınalarla dolu bir dar boğaza bu kadrolar sevk edecek.” İfadelerini kullandı.

“15 MAYIS 2023 YENİ BİR DÖNEMİ AÇTI”

Öte yandan Gürdeniz yazısında “15 Mayıs 2023 sabahından itibaren, yeni bir dönemin kapısı açıldı. Yeni dönemde öncü ve çok sert bir jeopolitik fırtına ile karşılaşılacak. Öncü fırtına jeopolitik düzlemde Ukrayna steplerinden, Güney Çin Denizi kayalıklarına; Arktik buzullarından Afrika’nın çöllerine uzanan büyük bir jeopolitik fırtınanın yıkıcı rüzgarlarını taşıyor olacak.” dedi.

c.jpg

2023 TBMM’Sİ 1908 OSMANLI MECLİSİ MEBUSANU GİBİ

Gürdeniz’in yazısından ilgili bölüm şu şekilde:

Tarihimizin en zor dönemlerinde namuslu, onurlu, milli benliğine sahip fedakâr ve fedailer her zaman ortaya çıktı. Bugün siyasetin sahte kasetler yaratılacak derecede kirli, siyasete doğrudan veya dolaylı bulaşanların niteliğinin son derece yetersiz ve niteliksiz olduğu bir dönem yaşıyoruz. (Küçük bir azınlığı tenzih ediyorum.) Bu kadrolar ve şartlar altında yeni kurulan bir Meclis ile 150 yılda bir değişen yeni küresel düzen ve öncü jeopolitik fırtına dönemine giriyoruz. Meclise girenlerin yelpazesine bakıldığında 2023 TBMM’nin 1908 Osmanlı Meclisi Mebusanı ’nın karmaşık kadrolarına benzediğini söyleyebiliriz. Üzerinde yaşadığımız mükemmel bir gemiyi kayalıklar, sisler ve fırtınalarla dolu bir dar boğaza bu kadrolar sevk edecek.

"1946’DAN BU YANA TOPRAKLARIMIZI KUŞATAN MANDACILIĞIN GELDİĞİ SON NOKTA"

Diğer yandan 2002’de iktidara gelenlerin 2014 yılına kadar devam ettirdiği iddia ve argümanları ile ana muhalefetin bugünkü jeopolitik iddiaları kelimesi kelimesine aynı. 21 yıldır yaşanan fırtınalardan sanki hiç ders çıkarılmamış. Sanki ABD güdümündeki FETÖ denen kanser metastaz yapmamış, devleti mahvetmemiş; ABD ve AB korumasındaki PKK denen illet devletin kanını kurutmamış gibi davranılıyor. FETÖ ile iş birliği yapan ve orduya kumpas kuran üst seviye iktidar/muhalefet siyasetçilerine ya da yurt dışına kaçanlara dokunan yok. FETÖ iltisaklılar ya görevde ya da Millet Vekili yapılabiliyor. Kumpas döneminin Adalet Bakanı inadına muhalefet cephesinin Çankaya’dan vekili yapılabiliyor. Balyoz kumpas belgelerini Amerikalı senatörden aldığı iddia edilen üst seviye iktidar partisi siyasetçisi hakkında savcılığa kendini rapor eden ve suç duyurusunda bulunan kişinin varlığına rağmen savcılıklar işlem yapmayabiliyor. Hala ABD, NATO ve AB’ye bel bağlayan, muhteşem coğrafyamızı ve kaynaklarımızı Anglosakson emperyalizmi emrine peş keş çekmenin Türkiye’yi daha iyiye daha güzele götüreceğine inanan siyasetçiler çoğunlukta. Atatürk ve Cumhuriyetin olmadığı yeni anayasa gündemden düşmüyor. Meclise Türk milleti ya da Atatürk diyemeyenler vekil olarak girmiş durumda. Güneydoğuda özerkliğin kapısını açacak ikiz yasalar hem iktidar hem muhalefetin gündeminde.

Ege ve Doğu Akdeniz’den yani Mavi Vatandan uzaklaşmak; KKTC’yi değil tanıtmak, yeniden Federal Çözüme geri dönmek; Karadeniz’de Rusya ile düşmanlaşmak ve hatta FETÖ’nün kaset kumpasını panikle Rusya’ya yıkmaya çalışmak ve ABD istihbaratının aparatı olmak muhalefetin gündeminde. Bir Emekli Büyükelçi ve muhalefetin Milletvekili diyor ki, ‘’Rusya ile ilişkilerimizi eşitler arası bir anlayışla sürdüreceğiz’’. Ben de soruyorum: ‘’Neden aynı hedefi ABD ve AB için koymuyorsunuz?’’ İşte 1946’dan bu yana topraklarımızı kuşatan mandacılığın geldiği son nokta.

167474.jpg

SEÇİM SONRASI YENİ ROTALAR

Türkiye, seçimini 15 Mayıs sabahı geçici olarak yapmıştır. Asıl seçimi yapacağı koşullar dışarıdaki jeopolitik fırtınanın sonucuna göre belirlenecektir. 14 Mayıs seçim sonuçları Türkiye’nin batı tarafından tehdit edilme ve meydan okunma yaklaşımından menfi yönde etkilendiğini ortaya çıkardı. Meclis aritmetiği toplumun sınıfsal değil kültürel siyasi yaklaşımını tekrar ortaya çıkardı. Türkiye emek ve sermaye yapılanması yerine dinsel ve etnik ayrışmaya göre bir parlamento ortaya çıkardı. Bunda Atatürk’ün kurucu prensipleri ve cumhuriyetin temel gücünden uzaklaşmanın rolü büyük oldu. Buna rağmen İslamist iktidar partisi %35 bandına geriledi. Muhalefet Partisi deprem, ekonomik kriz ve yolsuzluklara tepki ile az da olsa artan oyuna rağmen yanlış ittifak stratejisi ile başarısını meclis aritmetiğine yansıtamadı ve meclise cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının girmesinin yolunu açtı. Bu kadar olumsuz koşullarda muhalefetin daha büyük oy oranına erişememesinin asıl nedeni Türk halkının Balkan Savaşından bu yana sergilediği dış ve iç tehdit karşısında milliyetçi duruşunu sergilemesi oldu. Örneğin Yunan işgali gerçekleşip Batı Anadolu çiftçi ve köylüsü sahip olduğu her şeyi; Doğuda toprak ve yurtlarının Fransa, İngiltere ve ABD yardımıyla Ermeniler tarafından ellerinden alınacağını anlayan Türk halkı kısa sürede Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde önce Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri sonradan da Kuvayı Milliye çevresinde örgütlendiler.

2023 TEMMUZ

Bugün muhalefet, FETÖ ve bölücülüğe uzak durması gerekirken batı tesiri ile aksini yaptı. Bu yönü ile Türk halkı batının tehditlerine tepki oyları ile cevap vermiş oldu. Batı istihbarat ajanslarının güdümündeki FETÖ kaçaklarının yoğun propaganda faaliyetleri de henüz 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü travmasının atlatamamış kitleler üzerinde ciddi güvensizlik ve endişe iklimi yarattı. Bu endişe Ukrayna Savaşına vassal statüdeki AB ülkeleri gibi dolaylı müdahil olma ve zaten bozuk olan ekonomik dengelerin Rusya’ya ihracat ve yaz başlangıcında turizm gibi sektörlerde kayıp riskinin yarattığı menfi psikolojiyi körükledi. Bu kapsamda her ne olursa olsun Türkiye, seçim sonrası ekonomik ve diğer baskılarla (ABD’de iktidar aleyhine devam eden hukuk davaları vb.) ABD/AB eksenine vassal statüde geri dönerse aktif tarafsızlık politikasından vaz geçmek zorunda kalır. Bu durum Türkiye’yi gerek askeri gerekse ekonomik perspektifte zayıflatır. Türkiye Rusya ilişkilerinin kötüleşmesi Ankara’yı jeopolitik fırtınanın merkezine taşır. Durumun vahameti ortadadır. NATO Genel Sekreteri 21 Nisan 2023 tarihinde bir basın konferansında 2023 Temmuz’unda Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesinde Ukrayna’nın NATO üyeliğini birinci gündem maddesi yapacaklarını deklare etti. Bu sonucun Türkiye’yi ne duruma sokacağı izahtan varestedir. Bunun sonucunda Türkiye’nin Rusya ile Karadeniz’de çatışmaya zorlanması ya da düşmanlaştırılması kaçınılmaz olacaktır. Türkiye’nin bu konjonktürde NATO ittifakı içinde her geçen gün gerileyen ABD kararlarına ne kadar ve nasıl direnebileceği siyasetin ağırlık merkezi olacaktır. Diğer yandan Muhalefetin 2002 model iktidar taktik ve ABD/AB desteği ile hareket etmesi yaklaşan fırtınada ülkemizi çok zora sokar. İktidarın da 21 yıllık İslamizasyon ve kutuplaştırıcı politikaları ile devlet üzerinden zenginleşme pratiğini devam ettirmesi aynı derecede yıkıcı olacaktır.

ATATÜRK RESTORASYONU

Bu koşullarda seçimin sonucu ne olursa olsun tarihin yaratıcılığı ve jeopolitik koşulların yakıcılığı Türkiye’yi Atatürk kuruculuğu ve restorasyon dönemine illaki sokacaktır. Zira bu coğrafyada hiçbir bloka bağımlı olmadan ayakta kalabilmek, yolsuzluk, usulsüzlük ve nepotizmden uzak kalarak çağdaşlaşmak ancak Atatürk’ün 1923-1938 arasındaki kurucu felsefe ve sosyal mutabakatı ile mümkündür. Bu seçimler gerçekte iki Atatürk karşıtı ve çoğunluğu Amerikan mandacılığına yakın gruplar arasında gerçekleşti. Ancak gelecek dönem yaklaşan jeopolitik fırtına ve içerdeki çok ciddi ekonomik deprem nedeni ile Anglosakson emperyalizmi ile Atatürk; gerçek demokrasi ile parti liderliği sultası altındaki demokrasi arasındaki mücadele olacaktır. Bu nedenle 14 Mayıs seçimleri bir sonucu değil, yeni bir dönemin başlangıç sürecini; Türkiye’nin 72 yıllık Atlantik kabuğunu ve 1946 sonrası kemikleşmiş siyasi parti lider merkeziyetçiliğini değiştirme sürecini tetikleyecektir.

238109.jpg

"TARİH TARİHİ BİLMEYENLERE ACIMASIZ DAVRANIR"

Türkiye sahip olduğu güç unsurları ile çok taraflı dış ve ekonomik politikalar ile hem jeopolitik çıkarlarını karşılayabilir hem de refahını artırabilir. Atlantik sisteme bağımlılık güçlü bir bedenin elini ve kolunu bağlamaktadır. 85 milyonluk ülkenin meclise gönderdiği vekillerin durumu ve iç siyasetin kalitesi ortadadır. 2002 yılında iktidar partisini muhafazakâr demokrasi ambalajı ile pazarlayan ve 2002-2014 arasında Amerikan jeopolitiğinin aparatına dönüştürenlerin NATO müttefiklerimiz olduğunu hatırlamak gerekir. Türkiye kendi gücünü batı mandacılığı altında keşfedemez. Sahip olduğumuz coğrafya, içi doldurulmuş altı oktan enerjisini alan milli güç unsurları ve tarihsel birikimimiz yeni rota çizmemize yeterlidir. Atlantik ve Asya arasında oluşacak yeni denge, Türkiye’yi hiçbir askeri bloka dahil olmadan ancak dengeli iş birlikleri kurarak tarafsız ve bağımsız rotada tutabilecektir. Bu durum ayrıca Türk dünyası ile bütünleşmeye büyük katkı sağlayacaktır. Geleceği Atatürk gibi düşünmeli, tasarlamalı ve bağımsız hareket etmeliyiz. 21. Yüzyılı Türk ve Deniz Çağı yapmak elimizdedir. Tarih tarihi bilmeyenlere acımasız davranır. 14 ve 28 Mayıs Seçimleri ve sonuçları ülkemize hayırlı olsun.

İlgili Haberler