Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Dar’ül harpte miyiz dar’ül ahbapta mı?

Kazı-kazan kumpanyası, üzeri bir türlü örtülemeyen o kadar iddiaya rağmen sanki ‘hiçbir şey olmamış’ gibi, kıra döke memleketi turlamaya devam ediyor. 
Her şehirde ahalinin ‘nabzına’, ‘meşrebine’, hatta ‘mezhebine’ göre yepyeni inciler saçılıyor sağa sola. 
Peki, nedir bu utanmazlık?
İslam dininin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’in emredici hükümlerinden biri değil midir?
- “Hırsızlık edenin, yaptıklarına karşılık Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin.” 
Bırakınız İslam’ı, bütün dinlerin ve ‘din benzeri’ inançların temelinde aynı hüküm yok mudur?
- ‘Çalmayınız. 
Madem ki değişmez bir hükmüdür, o halde Türkiye’de ‘din’adına ortaya çıkanlar neden çalıyorlar; neden asla bir araya gelmemesi gereken ‘müslümanlık’ ile ‘hırsızlık’ adeta ikiz kardeş gibi anılıyor?
İşte bu soruyu soranlar, ya ‘içtihatları’ bilmiyorlar veya kardeşlerine ‘iftira’ ediyorlar.
Çünkü onlar çalmıyorlar, ‘ganimet’ elde ediyorlar.
Çünkü Türkiye bir ‘dar’ül harp’ memleketidir ve ‘küfrün’hakim olduğu böyle bir ülkede, elde edilen her şey tıpkı ‘savaşta ele geçen’ düşman malı gibi ‘ganimet’ hükmündedir ve ‘din uğruna’yenilen her halt helaldir.
Siz ne derseniz deyin; adamlar öyle iman ediyorlar.

***

Kumpanya alelacele çadırını, kostümlerini toplayıp başka bir kente yollanıyor. 
Malum,  “Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz”  derler; aslında ‘laflar’ kadar, ‘haramlar’ da o camiadaki ‘vicdan sahibi’ bazı kişilerin yüreğini kanatmıyor değil. 
Bir yandaş gazetenin yazarına ait şu satırların, sizce de hiç önemi yok mu?
- “Sabah ezânının kaçta okunduğunu en iyi mü’minler ve hırsızlar bilir. Biz, sabah namâzının saatini bilen herkesi mü’min sanıp başımıza getirdiğimizde anladık ki aslında bunlar hırsızmış.”  
Atılan nutuklar dikkatlice takip edildiğinde, Türk devletine diş bileyen bir güruhun, hangi ‘bilinçaltı’ kaşımalar, hangi ‘kişisel’ hırslar, hangi ‘intikam’ kışkırtmaları ile ‘aynı çatı altında’ toplandığını ayan beyan ortaya koyuyor. 
‘Altyapı’ sağlam; ‘her döneme’ göre hüküm üreten bir yığın ‘âlimleri’ de mevcut. 
Bir zamanlar  “Türkiye dâr’ül harptir.”  deyip, milleti ‘devlet malına zarar vermek’ için kışkırtanlar, bugün ‘Dâr’ül ahbap’ teorisini geliştirmiş bulunuyorlar.
Kumpanya başının daraldığı her an, ‘ulemaya’ gitme merakı demek ki boşuna değil. 

***

Geçmişte ‘Dar’ül harp’ üzerine teoriler geliştiren sözde bir İslamcı bir zat, bugün bakın neler yumurtluyor:
- “Bugünkü dünya ve Türkiye şartlarında bir partinin İslamcı olması yahut şeriat getireceğim demesi şart değildir. Din özgürlüğünün önünü açması ve insan haklarını güçlendirmesi yeterlidir.” 
Bu satırların aslında meali şu: 
- “Bugün idare bizde, ama dünden de bir takım iddialarımız var. O halde gelin ortasını bulalım. ‘Dâr’ül harp’ile ‘Dar’ül İslam’arasında bir yerde, ‘Dar’ül ahbap’kavramında karar kılalım.” 
İşte tam da bu noktada ‘Baba’ namı ile meşhur Süleyman Demirel akla geliyor.
‘İkbal’ şakirtlerinin yeni ihdas ettik sandıkları ‘Dâr’ül ahbap’ formülünün mucitleri, 30 yıl o Demirel’in peşinde koştu; ‘itibara’, ‘koltuğa’, ‘paraya’ kavuştu. 
O zamanlar Demirel ile birlikte oluşlarını  “Aman sağın oyları bölünmesin” bahanesine dayandırıyorlardı. 
Ne tesadüftür ki, bugün de topyekun bir başka müşterekte ittifak etmiş durumdalar:
- “Aman CHP gelmesin.”  
Ne özgürlükler, ne de milletin durumu; bütün dert, bütün dava, ‘hortumlarının’ kökünden kesileceği endişesidir. 

***

O halde düşün yeniden yollara. 85 yıl önce dedeleri ‘ihanetten ipe gitmiş’, ‘devlete kafa tutup dağa çıkmış’ kim varsa toplayın kumpanyaya.
Milleti kandırmak için de yine  “Biz bu abidik, gubudik, katakulli işleri din uğruna yapıyoruz”  yaygarasını koparın.
Yoksa bu kez vaziyet oldukça vahimdir, haberiniz ola.

Yazarın Diğer Yazıları