Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Diyanet, TRT'ye sıçrama tahtası mı?

Cambaz, 'inişi olmayan' ipte birbiri ardına hünerlerini sergilemeye devam ediyor.

Ahali, gözlerini dikmiş, pür dikkat cambazın hareketlerini seyre koyulurken, aleni bir şekilde bir takım eller tarafından 'ceplerinin' nasıl boşaltıldığının, 'geleceğinin' nasıl karartıldığının farkına dahi varamıyor.

'Kul hakkı' makamından koltuklara kurulanlar, 'haramın tadına' ekmek bandıkça daha bir hırsla ve daha gözü kara bir şekilde yapışıyorlar 'beytülmal'in boğazına.

Siz hiç, bilir misiniz bir zamanlar şube sayısı üç beşi geçmediği halde, 'milletin sırtında kambur' olarak görülen ve her fırsatta 'kapatılması' talep edilen bir takım kurum ve kuruluşların bugün itibariyle 'bilmem kaçı aşkın' şubeye kavuştuğunu?

İsterseniz, Sultan hazretlerinin arkasından 'timsah gözyaşı' dökebilmek için zaman zaman malzeme olarak sarıldığı bir şarkıcının lisanı ile cevap verelim bu suale:

- "Bilemezsiniz, nerden bileceksiniz?"

Zira, 'bilmemeniz', 'görmemeniz', 'duymamanız' için her türlü 'kamuflaj' işi itina ile yapılır.

Sizi temin ederiz, rakam vermeye kalkışsak amiyane tabirle "buradan köye yol olur" türünden.

Yol dediysek öyle şose, keçi yolu, patika değil, son yılların modası 'duble' yollardan.

***

Memleket, adeta 'yolunu bulanların' cambaza odaklandığı bir sirk haline dönüştü.

Mesela, iki camili küçük bir Anadolu kasabasını canlandırıverin gözünüzün önünde.

Her namaz vakti tek safın bile tamamlanamadığı bu iki caminin içler acısı halini gören hazretlerin aklına birden dahiyane bir fikir geliyor:

- "Devletten maaş almayan birkaç görevli olmadan bu camiler temiz kalamaz."

İki caminin ve müftülük binasının temizliği için bir kalemde tam 20 kişiyi işe alıyorlar.

Tabii kimse aklına getirip sormuyor:

- "Yahu biz yıllardır işsiz, güçsüzdük. Şimdi seçim öncesinde bu temizlik merakı nereden nüksetti?"

Bırakınız sormasınlar, devletin verdiğini hiç tereddüt etmeden alıp ceplerine koysunlar; zira bu toprakları 'düşman ülkesi' ile eş belleyerek 'dar-ül harp' ilan eden zihniyetin son fetvası budur:

- "Devlet malı helaldir; alın, yiyin."

Eyvallah, alalım ve yiyelim; ama yemenin bile bir haddi, hududu yok mu bu alemde?

Yani ne kadar yiyebiliriz, nasıl yiyebiliriz, yerken başkalarıyla da üleşebilir miyiz?

Bütün bu soruların mantıklı bir cevabı olması gerekmiyor mu?

Asıl olan, 'değirmene' bir damlacık da olsa su taşıyanların semirmesi, palazlanması, plazalanması mıdır yoksa?

***

Birileri için ihtilal, devrim, darbe adı verilen şeyler; birileri için 'altın fırsata' dönüştü.

'Sinsi' ve 'planlı' operasyonlar ile çaresiz bırakılan kitlelerin sırtından 'mağdur edebiyatı' yapanlar ülkeyi ele geçirdi.

Birdenbire öylesine bir 'İmam-hatip' furyası başladı ki neredeyse 'önünüze çıkan her okul' imam-hatip.

Varsın olsun, vatandaş istiyorsa eğer, hiç kimsenin bir diyeceği olamaz değil mi?

Ama bakın gelinen netice nasıl?

- "Diyanet kadrolarının neredeyse yarıya yakını, başka kurumlara geçiş yaptı?" 

Bir Bakan da haliyle, "Herhangi bir kişi Diyanet'ten başka kuruma geçerse veba mı bulaştıracak?" sözleri ile bu tür eleştirileri göğüslemeye çalışıyor.

Elbette öyle bir şey olması mümkün değil, ama ister istemez 'lanet şeytanın' da dürtmesi ile şunu sorgulamaya başlıyor insanlar:

- "Neden Diyanet kadrosundakiler parada ağır, işte hafif kurumların peşinde?" 

Öyle ya, 'kutsal' bir görev için yola çıkıp, yolun yarısında "Şimdiye kadar Allah için çalıştım, bundan sonra da biraz kendim için çalışayım" noktasına gelen insanların, o 'kutsiyet' atfedilen eğitimlerine ne kadar sadık kaldıkları tartışılmaz mı?

Mesela birileri çıkıp da sormaz mı?

- "İmam olacağım diye yola çıktın da ne işin var senin art direktörlükte?"

***

Milli Eğitim Müsteşarı'nın "İmam-hatip okullarına öğretmen bulamıyoruz" sözleri, olup bitenlerin adeta çarpıcı bir özeti niteliğinde.

Madem imam-hatipler bu denli kutsanıyor; o zaman neden bir şekilde Diyanet'e kapağı atmış olanlar, oralara değil de TRT'ye yöneliyor?

Bütün imam hatipli kardeşlerimizin 'sanat yönetmeni' olması şart mıdır?

Yoksa o kurumların 'ballı börekli' şartları mıdır imamların aklını çelen?

Ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları