Her dediği çıkan adam Meriç Köyatası ekonomist gözüyle Rusya ve Ukrayna savaşının bilinmeyen yönlerini anlattı

Her dediği çıkan adam Meriç Köyatası ekonomist gözüyle Rusya ve Ukrayna savaşının bilinmeyen yönlerini anlattı
Ekonomist Meriç Köyatası, Rusya ve Ukrayna savaşı bir ekonomist gözüyle kimsenin bilmediklerini anlattı.

Ekonomist Meriç Köyatası, ekonomide her dediği çıkan adam olarak bilinirken, vatandaşı aydınlatmaya devam ediyor. Köyatası, bu defa Rusya - Ukrayna savaşına değindi. 

Köyatası, Rusya Ukrayna Savaşının siyasi boyutlarını ekonomist gözüyle değerlendirdiğinde, bu savaşın bir işgal mi yoksa bir savunma refleksi mi sorusunu  cevaplardı.

Köyatası''nın Youtube kanalında yaptığı konuşma şu şekilde:

Savaşın piyasalar üzerine etkilerini anlatmaya devam edeceğim. Ama bu videoda iktisatçı gözüyle savunma ve dış politikayı değerlendirmeye çalışacağım. Çünkü bu yaklaşım bize piyasaları daha kolay anlama olanağı sunuyor.  Savaşın ikinci gününde piyasalarda ne oluyor konusunu ise biraz sonra yayınlayacağım ikinci videoda ele alacağım.  
Önce olan biten ne? Bu savaş, saldırı mı, savunma mı? Bir devletin işgali mi, yoksa bir devletin kendi güvenliğini kontrol altına alması mı? İşte bu, olaylara nereden, hangi pencereden baktığınıza bağlı.
ABD ve batı gözlüğü ile baktığınızda bu resmen bir işgal… Rusya’nın gözlüğünden bakarsanız ise bu Rusya’nın NATO’nun kuşatma harekatına karşı kendisini savunma refleksi…
Dürüst ve samimi bir şekilde, bunun işgal olduğunu söyleyebilmek için ABD’nin, Batı’nın ve NATO’nun Irak’ta yaptığını, Libya’da yaptığını, orta Doğu’da yaptığını da işgal olarak
Kabul etmelisiniz. ABD’nin taa 12.000 kilometre uzakta Karadeniz’de hangi gerekçelerle kendi güvenliğini sağlamaya çalıştığını da izah etmelisiniz. 
NATO’nun da gelişmesi Rusya’yı dört bir yandan sarması da Rusya için güvenlik sorunu oluşturmuyor mu? Biri 10 bin kilometre uzaktan tehdit algılıyor, diğeri de burnunun dibinde…

"NATO, RUSYA''YA KARŞI DEĞİL"

Buradan Rusya’yı savunduğum anlamı çıkmasın. Olaylara tüm açılardan bakmakta fayda var. NATO, Rusya’ya karşı değil,

Sovyetler Birliği’ne ve komünist yönetim sistemlerine karşı kurulmuş bir askeri pakt idi. 1989’da Sovyetler birliği ve doğu bloku dağıldı. Batının tehdit olarak gördüğü komünizm kalmadı. Ancak NATO, eski doğu bloku ülkelerini bünyesine aldı. İki kat genişledi. Demek ki konu, komünizm ya da Sovyetler değil. Konu ABD’nin Avrasya’yı kontrol altına alma Rusya ve Çin’i kontrol altına alma operasyonu… 
Peki eski Sovyet ve doğu bloku ülkeleri Sovyetler dağıldıktan sonra ne oluyor, neden korkuyorlar da Rusya’dan kaçıp NATO’ya sığınmaya çalışıyor? Bu sorunun da cevabını bulmak zorundayız. Bu da bir başka açıdan bakmamızı gerektiriyor. Yani olaylar görüldüğü kadar çok da basit değil. Epey karışık. 
Rusya, tarihsel bağım var diyerek çarlık Rusyası ya da Sovyet dönemi sınırlarındaki bağımsız ülkeleri canı istediği gibi alabilir mi? Bu durumda biz de kalkıp balkanlara, orta Doğu’ya mı dalacağız? İkinci dünya savaşından sonra ülke sınırlarının savaşlarla, iç savaşlar ve çatışmalarla değiştirilmesi, iki kutuplu soğuk savaş döneminde bile kabul edilemez bir kuraldı. Dünyada, Sovyetlerin dağılmasından sonra oluşan neo liberal ekonomik düzen çatırdıyor.  Önce 2008 ekonomik krizi ile kayalara çarptı. Sonrasında Cov-id’le iyice sarsıldı. Uluslararası kurumların işlerliği sorgulanıyor, zayıflıyor. Dünya tekrar çok kutuplu bir düzene doğru gidiyor. Ukrayna’daki savaş ya da operasyon belki bu videonun çekildiği sıralarda bitmiş bile olabilir. Ama yeni oluşan çok kutuplu dünya düzeninde Çin’in de oyuna girmesiyle, uluslararası kurumlar da, uluslararası genel kabuller de ve hatta uluslararası rezerv para birimleri de değişecek. Hatta dolar, tek başına rezerv para birimi olma özelliğini de kaybedecek.  Boyutu ne olursa olsun, ekonomik yaptırımlar dünya ekonomisini olumsuz etkileyecek. 
Bu gibi durumda ne yapmak gerekir. İşte yine dönüp gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bakalım. Yurtta sulh, cihanda sulh…

Bu ilkeye sıkı sıkıya sarılacaksın. Bu ilkelerin gereği olarak, tam bağımsızlığını sağlamak istiyorsan, askeri ve siyasi bağımsızlığını sağlamak istiyorsan,  ekonomik bağımsızlığını koruyacaksın. Yani borç batağına saplanmayacaksın. Kendi kaynaklarınla büyüyeceksin. Bunu yaparsan askeri olarak da siyasi olarak da bağımsız olursun. Borç alan, emir alır. Unutma… ikincisi, komşularının iç işlerine, özellikle Arapların kendi arasındaki çatışmalara karışmayacaksın. Ve rahmetli İnönü’nün Amerika ve Rusya’yı kast ederek Süleyman Demirel’e dediği gibi… ayı ile yatağa girmeyeceksin. Bu ilkelerin hepsini terk etmiş olmamız, Türkiye’nin sadece ekonomisi için değil, yanı sıra bekası için de büyük bir tehdit…

Ukrayna devlet başkanı Zelenisky, batı tarafından yalnız bırakıldık diye ağlıyor. Hiç mi tarih bilmezsin be adam… bırak sanayi devrimini, çarlık Rusyası tarihini, birinci dünya savaşını, ikinci dünya savaşını, 14 yıl önce batının dolduruşuna gelen Gürcistan’da olan bitenden de mi haberin yok. Abhazya ve osetya nasıl Gürcistan’dan çıkıp Rusya’nın oldu. Birebir Ukrayna’da şu an olanla aynı hikaye… 

Gerçek hayatı ve tarihi tv dizileri gibi algılarsanız, tarihinizi tv dizilerinden öğrenirseniz, Ukrayna’nın en çok sevilen bir komedi dizisinin başrol oyuncusunu kahraman ilan eder ve başkan seçerseniz,  sonuç bu olur. Ee canım ABD de bir zamanlar Ronald Reagan’ı başkan seçmişti diyebilirsiniz ama, ABD’yi Amerikan başkanları değil ABD derin devleti yönetiyor. Ukrayna’da derin devlet mi var? Bu sözlerimden, sanatçılara ve komedyenlere oturun oturduğunuz yerde demiyorum. Aksine bir ülkede sanatçılar, özellikle mizahçılar en güçlü muhalefeti yapar. Bunların ikisi farklı şeyler.  Maalesef hayatı ve tarihi tv dizisi gibi görme hastalığı Türkiye için de geçerli. Bu ülke Osmanlı tarihini muhteşem yüzyıl dizisinden öğreniyor. Sultan Süleyman’ı başının üstüne koyuyor ama Süleyman’ın boğdurduğu oğlu için aradan 500 yıl geçtikten sonra gıyabında cenaze namazı kılıyor. Para piyasalarında ne olacak diye soruyorsunuz ya. O sorunun cevabına gelmeden, bu soruya cevap vermemiz lazım. İşimiz gerçekten zor. 

Tarih bilmeyen, ekonomi bilmeyen dış politika da bilemez, savunma da bilemez. Bir ülke yönetimini bilimi inkar eden, cahillikleriyle öğünenlere bırakırsanız başınız dertten kurtulmaz. Yoksa sanatçılar ve komedyenler için bir itirazımız yok. Ukrayna’nın felaketi bir komedyen oldu, bir başka ülkede futbolcu ya da marangoz ya da basiretsiz bir tüccar da olabilir. Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine sahip çıkacak, o ilkeleri bilimin ışığında, günün şartlarına uygun olarak yorumlayacak siyasi, bürokratik ve askeri kadrolara ihtiyacı var. Geçenlerde ölüm yıldönümünde saygıyla andığımız hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun ifadesiyle… Atatürk devrimleri, olup bitmiş durağan bir reformlar toplamı değil, çağa dönük bir gelişme sürecidir. Başka bir deyişle Atatürkçülük, devrimciliktir. Atatürk devrimleri sürekli devrimciliktir. 
Savaş ve dünyanın gidişatına bu pencereden bakarsak, ekonomide olması muhtemel gelişmeleri daha doğru tahmin edebiliriz. Bundan hemen sonra yayınlayacağım videoda, savaşın ikinci gününde, döviz piyasalarında ve ekonomide neler olacağı konusundaki tahminlerimi paylaşacağım. Hoşçakalın. Sağlıkla kalın. Youtube kanalıma abone olursanız sevinirim. 

 

İlgili Haberler