Bunu mecazi anlamda söylüyorum ama içimdeki isyanı başka türlü ifade edemiyorum: Emekli ölsün! Ölsün ki bu ülkenin sırtındaki yük de kalksın, devlet de, iktidar da rahat etsin… Çünkü belli ki hükümetin gözünde emekli yaşadıkça bir dert, bir yük, bir fazlalık.
Eylül ayı enflasyonu açıklandı. Beklentilerin üzerinde geldi. Ama ben enflasyondan çok kira meselesine dikkat çekmek istiyorum. TÜİK her ay enflasyonla birlikte kira artış oranını da açıklıyor. Buna göre Eylül ayında ev sahipleri kiraya %38,36 zam yapabilecek. Yani siz iş yerinizden en fazla %12,5 zam alıyorsunuz ama ev sahibiniz gelip “Devlet %38 diyor” diyerek kira artışı istiyor.
Peki nasıl olacak bu iş? %12,5 zam alan emekli %38 kira zammını nasıl karşılayacak? Bir yandan gıda fiyatları uçmuş gitmiş, pazar fileleri boş. Et, tavuk, pirinç zaten lüks. Fakirliğin sembolü sayılan makarna bile artık lüks hâline gelmiş.
Mehmet Şimşek’in, hükümetin hiç mi vicdanı sızlamıyor? Göreve gelirken “beklenen enflasyona göre” zam yaptılar. Ama gördük ki enflasyon beklendiği gibi çıkmıyor. O zaman emeklinin kaybını kim telafi edecek? Emeklinin her geçen gün daha da yoksullaşmasının vebalini kim ödeyecek?
Devlet kendi alacaklarını, cezaları, harçları “gerçekleşen enflasyona” göre ayarlıyor. Ama emekliye sıra geldi mi “beklenen enflasyona” göre zam veriyor. Bu nasıl adalet? Merkez Bankası “2026’da enflasyonu %10 bekliyoruz” dese, emekliye de %10 mu zam yapacaksınız? Bu, düpedüz vicdansızlık değil mi?
Soruyorum size: 16 bin lirayla bu emekli nasıl yaşayacak? Kuru ekmekle mi? Bir parça peynirle mi? Çocuğuna, torununa harçlık veremeden, pazara çıkmaya utanarak mı? Barınma sorununu hiç söylemiyorum bile; kiralar zaten yangın yerine dönmüş durumda.
Sonunda insanın içinden “tek çare emeklinin ölmesi” demek geliyor. Çünkü bu düzende yaşayan değil, adeta sürünen bir kitle yaratılmış durumda. Hükümet acımıyor, vicdan yok, çözüm yok. Bari Allah acısın da bu emekliyi kurtarsın!
Ama ben biliyorum ki bu sözlerim aslında bir feryat, bir çığlık. Emekli ölmesin elbette… Ama bu ülkenin yöneticileri, yanlış politikalarıyla emekliyi hayatta değil, hayatta kalmaya mecbur bırakıyor. Asıl öldüren de bu.