Güç(lü) algısı

Güç(lü) algısı

Semerkant''taki Şanghay işbirliği Teşkilatı 22. Devlet Başkanları Zirvesi''nde Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın katılımı sonrası servis edilen fotoğraf üzerinden yapılan tartışmaları ülke siyaseti için endişe verici buluyor ve üzülüyorum. Siyasette ve toplumda kültürel olarak güç kavramı ve kime güçlü denilebileceği hususunda ciddi bir yanılgı var.

Toplumbilimci değilim, burada psikolojik çözümleme yapma niyetim de yok ancak siyaset ve hukuk bilimleri açısından güç kavramının toplumda yanlış algılandığı yönündeki gözlemimi paylaşmak isterim.

Güçlü olmak mı, güçlü görünmek mi?

Erdoğan''ın "Ey Yunan!" çıkışının ardından, Yunanistan Başbakanı Miçotakis de sessiz kalmayarak sert söylemlerde bulundu ve Erdoğan''ın "Bir gece ansızın gelebiliriz" sözlerine ithafen "Gündüz gözüyle, adalet ve gerçek gücün kimin tarafında olduğunun belli olduğu zaman gelmelerini bekliyoruz" diyerek adeta kafa tuttu.

İki lider de seçmenlerine "güçlü" bir imaj çizmek için sokak jargonunu siyasete taşıdı.

Peki sokak jargonuyla, halkın aşina olduğu üslupla sert söylemlere başvurulduğunda gerçekten güçlü ülke olunur mu? Siyasette gücü belirleyen kıstas masaya yumruk vurmakla ölçülebilir mi?

Siyasette güç

Uluslararası ilişkiler teorisyeni Hans Morgenthau, "milli güç" unsurlarını şu dokuz başlıkta kategorize eder: 1. Coğrafya, 2. Doğal kaynaklar, 3. Endüstriyel kapasite, 4. Askeri hazırlık, 5. Nüfus, 6. Milli karakter, 7. Manevi değerler, 8. Diplomasinin kalitesi ve 9. Hükümetin kalitesi.

Konuya dair pek çok çalışmada da siyasi gücün savunmaya ayrılan para miktarı ve askeri teknik yapı büyüklüğüyle ilgili olarak askeri kapasiteyle; gayrisafi yurt içi hasıla, sahip olunan uluslararası firmalarla, dış borçla ilgili olarak ekonomik kapasiteyle; nüfus ve konum açısından coğrafi kapasiteyle ve de tüm bunların yanında demokrasi kültürü, bilimsel araştırmalara ayrılan kaynak miktarı gibi pek çok değerle ilişkili olarak kültürel ve bilimsel kapasiteyle ilişkili olduğu belirtilir ve ülkelerin milli gücü, bu unsurlar üzerinden ölçülür.

Bunlarla birlikte, siyasi güç, ülkenin milli menfaatlerine uygun bir dış siyaset yürütmesiyle de ölçülür.  Bu açıdan ülkelerin, üyesi olduğu uluslararası ittifaklardaki ve kuruluşlardaki konumu, taraf olduğu uluslararası anlaşmalardaki yeri, uluslararası alandaki itibarı büyük önem arz eder. İç politikasının ise, çağın gereklerine uygun olması gerekir. Burada hukuk sisteminin işlevselliği ve güvenilirliği siyasi gücü pekiştirmede etkili rol oynar. Milli kaynaklardan milletin tamamının faydalanabilmesi, devlet kurumlarının uyum içinde çalışabilmesi, yasaların tavizsiz uygulanabilmesi, uyumlu söylem ve icraatlar ile tutarlı bir devlet yönetiminin sağlanabilmesiyle eriştiği milli hedeflerini koyabildiği ölçüde siyaseten güçlü olunur.

Güç, "Eyy!" demek de değildir, "Höyt!" demek de. Sandalyeye oturmak da değildir, koltukta oturmak da. Önce bunun anlaşılması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları