Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

İleri demokrasinin tartışılmaz imamı

Tamam; söyledikleri her türlü saçmalığı bir ölçüde içinize sindirebilirsiniz; ama ikide bir lafı evirip çevirip ‘demokrasiye’ getirmeleri yok mu, işte burası insanı çıldırtıyor. 
Daha yola çıkarken ‘araç’ olarak gördükleri, orasından burasından yontarak ‘kendi istikbal savaşlarına’ göre biçimlendirdikleri bir keyfilik düzeni olup çıktı demokrasi. 
Hani gören de ülkeden ülkeye değişse de esasen ‘yasama’, ‘yürütme’ ve ‘yargı’ üçlüsünün omuzlarından yükselen bu yönetim biçimini bir ‘oyun hamuru’ sanacak.
Alın elinize ve kafanıza göre eğip, bükün; ‘rengiyle’, ‘hacmiyle’, ‘şekliyle’ ve ‘şemaliyle’ dilediğinizce oynayın. 
Yeter ki gönlünüz hoş olsun, yüzünüzde güller açsın, ayaklarınız yerden kesilsin. 
Bu tespit bize ait değil, bizzat ‘saltanat kayığında’ oturan sultan şakşakçılarının ifadelerini yansıtıyor. 
Ne zaman ol muhteremlerden biri eline mikrofonu alsa, ne zaman birine yandaş ve yanaşma medyadan bir köşe açılsa hep aynı terane alıp başını gidiyor. 
Hayır; Allah için biri kalkıp farklı bir kelam etse, “Eh be içlerinde vicdan taşıyan biri çıktı” deyip kendinizi avutacaksınız. 
Ama nerede?

***

ir muhalefet lideri çıkıp da ülke gündemi ile ilgili bir iki laf mı etti, hemen yafta hazır: 
- “Bunlar 90 yıldır hep aynı. Hiç değişmediler. Zaten bunlar din düşmanı.” 
Bir yere yaslanmadan gördükleri, duydukları ve yaşadıklarıyla bir kalem erbabı iki satır yazı mı karaladı; vurun abalıya: 
- “Bunlar var ya bunlar.” 
Ee ne olmuş bunlara? 
Ne olacak Sultan hazretlerine körü körüne biat etmedi; yaptıklarını onaylamayıp eleştirdi; çizin üstünü, vurun kellesini. 
Sivil toplum kuruluşları meydanlara mı indi; kesin, arkalarında bir ‘dış lobi’ vardır. 
Bilim dünyasından, sanat çevresinden, işverenden, esnaftan, işçiden, köylüden, memurdan hiç söz etmiyoruz zaten. 
Onlar peşinen ‘umacı’ olarak addedilmiş; sıkı mı biri ağzını açıp da ‘iki kelam’ etmeye kalkışsın. 
Akıl almaz bir ‘yıldırma’ve ’sindirme’ politikası ile kitleler neredeyse yok sayılıyor. 
Söyleyecek sözü olanlar “Acaba başıma ne gelir?” endişesiyle çoğu zaman seslerini çıkaramıyor. 
Yalakaların beyanlarından anlıyoruz ki, Sultan hazretlerinin kafasında şekillenen ‘ileri demokrasiye’ aykırı bir söz söylemek insanın ‘bugününü’ değilse de ‘yarınını’ karartmaya yetecek. 

***

Bırakın aydınını, alimini, sanatçısını, gazetecisini, ‘kahvehane eşrafından’, ‘ev hanımına’ kadar aklınıza kim gelirse susmuş, pusmuş.
Buna rağmen birileri kalkıp “Hadi canım sen de, ağzı olan konuşuyor” diyebilir. 
Peki sonra ne oluyor, konuşanın yanına kalıyor mu; yapılan yanlışlar üzerine hiç kafa yoruluyor mu? 
Acaba, “Gerçekten de hata mı yapıyoruz?”  sorusu gündeme dahi geliyor mu?
Haşa; olan bir tek şey var; o da her kim ağzını açıyorsa hemen ona bir ‘kulp’ takmak. 
‘Söylenene’ kimsenin kulak astığı yok, ‘söyleyen’ kimse, hemen o ‘hedef tahtasına’ oturtuluyor. 
Ne ‘hainliği’ kalıyor, ne ‘ajanlığı’ne ‘kafirliği’ ne de ‘pişmiş aşa’ su katması. 
El hasılı vel kelam, adamların kafalarındaki demokrasi anlayışı en somut şekli ile şu: 
- “Millet mührü bize verdi mi, o halde yargı da biziz, yürütme de, yasama da.” 
Hani Temel fıkrası vardır ya “Tam kafama göre imamı buldum” ; aynen o hesap. 
Öyle bir ‘demokrasi imamı’ buldular ki, onun ‘sözünün üstüne’ asla söz söylenmeyecek. 
Onun ‘hiçbir icraatı’ eleştirilmeyecek, ‘hiçbir yanlışı’ gösterilmeyecek.
Neden? Çünkü mührü ona millet vermiş, işte o yüzden.

***

‘Mühürü’ elinde taşıyor olması Sultan hazretlerine ‘bütün kapıları’ açıyor. 
Gazeteciler ‘zabıt katibi’, Genelkurmay Başkanı neredeyse ’emir eri’, yüksek yargı organlarının başındaki insanlar ise hazretin ‘memuru’. 
Onun üstünde hiç kimse yok mu derseniz, var gibi ama onun da ‘konumu’ tartışmalı.
Amiyane tabirle ‘noter’ kıvamında.

Yazarın Diğer Yazıları