İsrail vahşetinin yansımaları

İsrail vahşetinin yansımaları

Çevremizde olan olaylara bigâne kalmamız mümkün değil. Çünkü olaylar bizi de etkiliyor. İlla direkt müdahil veya muhatap olmaya gerek yok. Her savaşın size de ulaşan şu veya bu ölçüde kalıntısı var.

İsrail hiçbir insani, hukuki değer dinlemeden Filistin’i vuruyor.

Her gün milyonlarca insan bu vahşet manzaralarını seyrediyor. Bir şekilde etkileniyor. Batı’nın tavrının bu insanlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığını söylemeye gerek var mı? Hristiyan dünyası bir taşla iki değil bir çok kuşu vuruyor! Batı özellikle ABD, İsrail vahşetini alkışladıkça bu İslam dünyasına radikalizm olarak yansıyor. İnsanlar Batı ile dost olunamayacağını, insan hakları ile ilgili bütün söylemlerin yalan olduğunu, dünyanın hâlâ din farklılığı üzerinden ayrıştığını düşünmeye başlıyor. Savaş olduğu yerde kalmıyor, rüzgârı, her toplumda böyle farklı yansımalara neden olabiliyor.

***

Etki sadece din ayrılığına odaklı düşünmeyle kalsa iyi, bu ülkelerin siyaset biçimlerine de etki ediyor. Radikalleşme ile demokrasi birbirinin zıddıdır. Demokrasi çoğulcu, radikalizm tekçidir. İçe kapanma ve radikalleşme başlayınca demokrasiden uzaklaşma da başlıyor. İsrail vahşetini kullanan siyasetçiler toplumu biat kültürüne daha çok zapturapt ediyorlar. Devletsiz veya yönetimsiz kalmaktansa zalimlere biat edelim düşüncesi yaygınlaşıyor.

Sokaktaki insanların tepkilerinde samimi olduğundan hiç şüphem yok, ama aynı inancı ülkeyi yönetenler için rahatlıkla söyleyemiyorum. İsrail’e ilk destek açıklamasını yapan ülkelerden İsveç için neler söylenmişti, değil mi? Bu can bu bedende oldukça İsveç, NATO’ya giremeyecek çok kıymetli hükûmetimiz buna geçit vermeyecekti. İsveç ikinci Kandil ilan edilmiş, terörün merkezi olarak lanse edilmişti. İsveç’in Kandil’in şehirdeki uzantısı olduğu bir gerçek. Çözüm süreci devam ederken HDP milletvekilleri periyodik olarak İsveç’i ziyaret edip oradaki kaçaklardan talimat alıyorlardı. O İsveç’te kaç defa yüce kitabımız yakıldı, iktidar esip gürledi ama sonunda CB Erdoğan İsveç’in NATO’ya girmesini imzaladı. Beklemiyor muyduk, tabii ki bekliyorduk. Çünkü bu iktidarın Batı’nın hiçbir talebine hayır diyemediğini bin defa görmüştük. Hani yazının başında İsrail vahşetinin etkilerinden bahsetmiştim ya, bu da o etkilerden biri. Hazır millet Filistin’e odaklanmışken karambole getirerek İsveç’i ödüllendiren karara imza attılar.

Diplomasi eyyyt, meyytt gibi çığırışlarla yapılmaz. Diplomasi tutarlılık, inandırıcılık, kararlılık ister. Her gün bir sözünü yutanları kimse ciddiye almaz. Nitekim iktidar kanadı esip gürlüyor, kimsenin umurunda değil. Sözü dinlenen bir ülke olmak için önce tutarlılık gerekir. İnişli, çıkışlı bir siyasetin dünyada itibarı olmaz. Türk hükûmetini ona oy verenlerden başka kimse ciddiye almıyor. Seçim döneminde Hollanda için neler söylenmişti. Söz konusu oy olunca neredeyse Hollanda’ya savaş ilan edilecekti. O tepkinin yüzde biri İsrail’e gösterilmedi. Gösterilsin, savaşa gidilsin demiyorum. Önceliğimiz kendi coğrafyamız, kutsal vatanımızdır. Ancak akraba topluluklara insani yardım da hem insani hem dini görevimizdir. Bu savaş sadece Filistin’in mazlum halkına zarar vermeyecek. Bizdeki selefiliği, radikalizmi besleyerek bize de zarar verecek. Batı da zaten aklını yutmuş, hurafelerle yönetilen bir İslam dünyası istiyor. Zincirlerimizi kırmadığımız müddetçe daha çoook felaketler yaşayacağız.

Yazarın Diğer Yazıları