Merkez Bankası, geçtiğimiz ay politika faizine dokunmadı. Gerekçe olarak da jeopolitik riskler gösterildi. Özellikle İran ve İsrail arasında yaşanan gerilim, “faiz indirimi için uygun bir zemin yok” mesajının arkasına saklandı.

Ancak şimdi o jeopolitik riskler, en azından sıcak gündem olmaktan çıktı. 24 Temmuz’da Merkez Bankası yeniden toplanacak. Piyasa rahat. Enflasyon düşüşte. Faiz indirimi için tüm şartlar oluşmuş gibi görünüyor. Ama…

Cumartesi sabahı öyle bir gelişme yaşandı ki, her şeyi yeniden tartışmaya açtı: Adıyaman, Adana ve Antalya belediye başkanlarının gözaltına alınması. Hukuki yönünü bir kenara bırakıyorum; bu operasyonların ekonomi üzerindeki etkisi çok daha derin.

Hatırlayalım: 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan soruşturma sonrası piyasadan yaklaşık 60 milyar dolar para çıktı. Bu sadece bir söylentiye karşı sermayenin verdiği tepkiydi. O parayı geri getirmek için yüksek faiz ödedik, kemer sıktık, vergi yükü altında ezildik. Sırf rezervler güçlü gözüksün diye.

Şimdi benzer bir dalganın eşiğindeyiz. Bu kez adı konmamış ama herkesin hissettiği bir “yerel risk” var. Gözaltı kararları, dışarıdan bakıldığında siyasi müdahale gibi algılanıyor. Yani yatırımcı nezdinde algı daha önemli hâle geliyor.

Şimdi Merkez Bankası ne yapacak? 24 Temmuz’da faiz indirimi gelir mi? Bu kararın ekonomik mantığı bir yana, siyasi iklimle de doğrudan bağı var. Ekonomi yönetimi, bir yandan faizle güven vermeye çalışırken, diğer yandan siyasi gelişmelerle bu güveni yerle bir eden bir tabloyla karşı karşıya.

Unutmayalım, Türkiye'de sermaye artık sadece ekonomik göstergelere değil, siyasi istikrara da bakıyor. O nedenle yabancı yatırımcı için Türkiye şu an cazip değil. Hukukun sadece muhalefete işlediği, her an yeni bir operasyonla gündemin değiştiği bir ülkede sermaye uzun süreli kalmaz. Gelse gelse “tefeci sermaye” gelir. O da vurur, kaçar.

Bu noktada artık top sadece Merkez Bankası’nda değil. Türkiye’nin yeni bir seçim sürecine girmesi elzem. Hangi parti kazanırsa kazansın; halk iradesinin bir kez daha tecelli etmesi gerekiyor. Sandıkla teyit edilmiş bir siyasi irade, en az faiz kadar güven verir bu ülkeye.

Yoksa... Döviz sıkıntısı çok yakında kapıyı çalabilir. Demirel’in o ünlü sözü kulağımızda çınlamaya başlar: “60 cente muhtaç olduk.”

Allah sonumuzu hayretsin.