Vatandaşın gündemi ile siyasetçinin gündemi artık çok farklı.

Siyasetçi vatandaşın sorunlarına çare ve çözüm üretmekten uzaklaşıyor. Ülke, Cumhurbaşkanı adaylığı üzerinden seçimlere kadar meşgul edecek bir tartışmanın içerisinde kalacak gibi görünüyor.

Gidecek mi, kalacak mı? Kim gelecek? Diploması, serveti! Hep beraber işi gücü bıraktık, en derinlemesine; kişiler üzerinden ülkeyi konuşuyoruz.

Ülkemizi ve tarihi meşgul eden birçok gelişmelere gözümüzü kapattık, vatandaşın geçim derdine sırtımızı döndük, bir adayın var olması, mevcut Cumhurbaşkanı’nın tekrar aday olması ile ilgili güne başlayıp, günleri tüketiyoruz…

Uzun zamandır, ha şimdi ha birazdan “azzz sonra” diye duyuruları yapılan İmarlıdaki caninin açıklaması, nihayet kamuoyuna duyuruldu!

Sanırım en çok Mümtaz’er hoca heyecanlandı. X de “Öcalan'ın çağrısı vatana millete, Türklere, Kürtlere hayırlı olsun. Çağrıda silah bırakmaktan daha önemli bir nokta var: Öcalan Ulus devlete kefil oluyor, federalizmi ve özerkliğin her türünü tartışma dışı bırakıyor. Öcalan, artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekasının en sağlam teminatlarından biri. Herkes her şeyi yeniden düşünsün.”

İmralı canisinin teminatı ile Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşayacağız! Ve en sağlam teminat bu imiş! Hoca ülkeyi “mülkiye” sanıyor galiba! Mülkiyeli Öcalan bayağı heyecanlandırıyor O’nu(!)

Ne oluyoruz demeye fırsat bile bırakmadan (ülkeyi düşünmeden karar vericilerin peşinde koşturarak biat etmenin bir gereği olarak) açıklamanın açılarına katkı sunmaya başladılar; “Türklerden başkasına yaşam hakkı yok diyorlar. Böyle bir şey yok, bu bir millet tanımıdır.

1000 yıldır bu topraklarda Türkler, Kürtler, Süryani, Abaza, Çerkez var. Vatandaşlık tanımı yeni anayasada gözden geçirilebilir. Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanı adaylığının yolu açılmalı, yeni anayasa bunu öngörmeli” deyiverdi, Sn. Binali Yıldırım.

Sn. Yıldırım’a göre ülkede ayrımcılık var gibi görünüyor ve bu konuda çalışma yapılabilir! Tek şartı var; Sn. Erdoğan’ın tekrar ve yeniden istediği müddetçe Cumhurbaşkanı olması!

Ülkede siyasi ayrımcılık olduğu gerçeğini bir yana bırakırsak(!) kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğrayan ve bu ayrımcılığın kanunlar çerçevesinde destek bulduğu tek bir olay var mıdır? Ülkede karmaşa çıkarmak için “Sevr’den” bu yana körüklenen ayrımcılık çabalarının, vatandaşta hiçbir karşılık bulmadığı gerçeğini görmezden gelenlerin niyetini anlamak artık çok zor değildir.

Aslında en çarpıcı tespit yine Sayın Turan Çömez’den geldi; İmralı’dan yansıyan fotoğrafta yer alan karede, Öcalan ve DEM Parti İmralı Heyeti’nin yanı sıra, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş da yer aldı. Terörsüz Türkiye dedikleri teröristlerin tutuklu bulundukları yerlerden “mütareke” yapmaları mıdır? Bu soruya kim nasıl cevap verecek?

Bu konularda en çok araştırma yapan Değerli yazar İrfan Sönmez’in kitapları var; terör ve bölücülüğü merkeze alan Ana Dille Eğitim - Milliyetçilik ve AB Hukuku, Kürt Sorunu mu? Devletleşme Sorunu mu? Ve Self-determinasyon Ayrılma Girişimleri ve Kürtler ve Kayıp Barış isimli yayımlanmış dört kitabı bulunmaktadır. Bu kitaplar tarihe ve millete bu günlerin anlaşılması için çok önemli eserler olarak, okuyucusu ile buluşuyor. Konuyu anlamak isteyenler için mutlaka tavsiye ediyorum.

Açıkça Türk milletine ve devletine tuzak kurulmuştur. Kamuoyunda yaratılan karmaşa ile milletin düşüncesi engellenip, geçim derdine düşürülen vatandaşın tepkisi yok edilmeye çalışılmaktadır. Siyaseti seçilenlerin asaleti veya rezaleti üzerinden bir sınıfa dönüştüren anlayışla, demokrasiye olan inançlar örselenmiştir.

İşte asıl tehlike burada yatmaktadır. Geleceğe olan inancı sarsılan vatandaşın önüne “kırk katır mı kırk satır mı” konuluyor. Buradan kendine ve siyasetçisine olan güveni ile savrulan vatandaş, kendi geleceğine kurulan tuzakların farkına varamayacak hale getirilmek isteniyor. Ve kısmen de başarılı olunmuş gibi tehlike kapımızdan içeri girmiş bulunuyor.

Değerli Yeniçağ okuyucusu bu süreçte siyaset; teslim olanların, gerekçe peşinde tuzağa katkı sağlayanların değil; tuzağı millete göstererek mücadele edenlerin yanında durmayı gerektirmektedir. Bu anlamda İYİ Parti ve lideri Sayın Dervişoğlu’nun sözlerinin çok anlamlı olduğunu vurgulamak isterim.

Son söz; “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!” N.F.K