Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Kitleleri afyonlayan çok önemli iki araç

Öncelikle kabul etmek gerekir ki ‘top çevirmek’ her babayiğidin harcı değildir.

Öyle ‘her önüne gelen’ meşin yuvarlağı dilediği gibi yönlendirip filelere gönderemez.

Yeryüzünde milyarlarca insanın büyülenmiş gibi futbol topuna kilitlenip kalmaları, tribünlerin tek ses halinde haykırışı, adeta ‘dini bir ritüeli’ andırır.

‘Renklere gönül vermenin coşkusu’ olarak savuşturulamaz bir ‘trans’ halidir bu.

Öyle ki herhangi bir haklı sebebe dayanmadan ‘kan dökecek’, ‘kanını verecek’ kadar tutkunları vardır futbolun.

‘Amigonun’ bir ıslığı, bir el işareti, bir tek hareketi dalga dalga yayılır stadyumda. Tezahürat kimi zaman aniden kopan bir kasırga misali ‘önüne ne katarsa’ sürükler.

O coşkulu yığınların ‘övgü naraları’ altında ‘altın çağını’ yaşayan futbolcular türer; adları dillerde, anıları nesilden nesile aktarılan ‘altın ayaklar’ olarak anılırlar.

Dünyanın her yerinde her kesimden ve her yaştan hayranları olur; ‘takımdan takıma geçişleri’ olaydır; ‘milyon dolarları’ cebe indirir indirmez, ‘gece aleminin aranan kazları’ durumuna gelirler.

Hasılı futbol, kitleleri tövbe haşa ‘stadyum’ adı verilen o ‘modern ötesi’ mabette ‘hakemi’, ‘oyuncusu’, ‘teknik adamı’ ile uyuşturan, oyalayan, gerçeklerden uzaklaştıran ‘bir garip ayin’ gibi varlığını her dem sürdürür.

* * * 

Geniş halk yığınları üzerinde en az futbol kadar etkili olan bir başka olgu da müziktir. Hatta futboldan bir kademe daha yukarıda, ‘kendine has felsefesini’ de beraberinde dayatan bir takım ekoller vardır müzik sektöründe.

Artık hit olmuş şarkıcılar sadece gırtlaklarından çıkan nağmelerle değil, ‘yedikleri’, ‘içtikleri’, ‘giydikleri’ ve ‘yaptıkları’ ile de kitleler üzerinde iz bırakırlar.

Bazen onların kullanmaya başladıkları bir atkı bir anda yeryüzündeki genç kuşağın tamamının omuzları üzerinde kendini gösterir.

‘Saç’ kesimleri, ‘makyaj’ stilleri, ‘dudak’ boyaları, vücutlarına yaptırdıkları garip dövmelere kadar sayın sayabildiğiniz kadar.

Öyle ki yerleşik değerler ile çelişen ‘gayriahlaki’ bir takım hal ve hareketleri bile ‘kuşakların öykündüğü’ sivrilikler olarak belirir.

Tıpkı futbol camiasında olduğu gibi o sektörde de milyon, hatta milyar dolarlar döner.

Bir albümün satış rakamı, bir poster, bir konser bileti, bir canlı yayın, bazen ‘bir çok ülkenin bütçesine’ taş çıkartacak meblağlara ulaşır.

Taklitlerinin ‘taklitleri’ sahneleri doldurmaya başlar; ‘benzerlerine’ şans kapıları açılır; devlet büyükleri önlerinde eğilir kimi şarkıcıların.

Bir anda ‘insanlığın ortak dili’ olur çıkar bazı şarkıcıların sözleri.

* * * 

‘Futbol’ ve ‘müzik’ adı verilen olgunun arka planında dönen gariplikleri çok fazla abarttığımızı düşünüyorsanız eğer, yanılıyorsunuz.

Düşünün ki, futbol ve müzik üzerine ‘dünyanın önde gelen’ üniversitelerinde bir takım bilim insanları çalışmalar yapıyor.

Derin yapılar, ünlü futbolcu ve şarkıcılar üzerinden ‘algı operasyonları’ düzenliyor. ‘İstihbarat faaliyetlerinde’ kullanılanları oluyor bu iki grupta üne kavuşmuş isimler. Kimi zaman ‘siyasete’ soyunuyorlar; ‘sivil toplum kuruluşlarında’ boy gösteriyorlar.

Bazen ‘algı operasyonlarına’ malzeme olan gösterilerin ön saflarında yer alıyorlar.

Fakat, bütün bunlara rağmen şu sorunun cevabı bugüne kadar henüz alınmış değil:

- “Futbol insanlığa, adalete, paylaşıma, gelir dağılımına ne tür bir katkı sağlar? Müziğin insanların daha vicdanlı ve ahlaklı yaşamasına nasıl bir etkisi vardır?”

‘Top çevirme’ becerimiz olmadığı gibi, ‘laf çevirmekten’ de pek fazla hazzetmediğimiz için daha açık soralım:

- “Futbol ve müzik gibi Doğu toplumlarının pek de yerine oturtamadığı ve maleyani diye tanımladığı iki etkinlikle bile insanlar büyülenip, kendilerinden geçebiliyorsa; içerisine azıcık ‘din’ sosu atılmış ve ‘dava’ diye yutturulmuş kavramlarla neler yapılamaz ki?”

* * * 

Bir takım insanların, “Cebimdeki parayı çaldığını görsem bile yine inadına falana oy vereceğim” diye tutturmaları ‘vahim bir çürümenin’ çok tehlikeli işaretidir.

Bu korkunç gerçek, ‘narkoz’ ile uyuşturulan kitlelerin ferdi planda yaşadıkları yıkımın ancak ‘genele’ yayılmasından sonra anlaşılacak.

O zaman da iş işten geçmiş olacak.

Yazarın Diğer Yazıları