Konyaspor'un Şair Eşref'ini açıkladı. Recep Çınar yazdı

Tanzimat döneminin hiciv şairlerinden…

Asıl mesleği Kaymakam olan Eşref, gözü kara da bir adammış…

Lafını çekinmeden söyleyenlerden olduğu için de, bazıları tarafından sevilir, bazıları tarafından ise hoş karşılanmazmış söyledikleri…

Şair Eşref’in “Akmayan Musluk” hikayesini okudum ve naçizane Konyaspor’a uyarladım…

Önce hikayeye göz atalım.

Akmayan Musluk

Eşref, Kırkağaç kaymakamlığına atanmış.

Hükümet Konağına bir gelmiş ki bina demeye yüz şahit gerek.

Her yer dökülmekte, merdivenler gıcırdamakta, bir de yağmur yağınca, bütün bina sular içinde…

Eşref hemen Dahiliye Nezareti'ne (İçişleri Bakanlığı) durumu bildirir ve tamir-tadilat için tahsisat (ödenek) ister.

Bürokrasi işte; o zamanda da aynı, suyu yokuşa sürmeye bayılıyor…

Bakanlıktan Eşref'in yazısına cevap: “Binadaki sorun tam olarak nedir ve nereleri akıyor?”

Şair Eşref ilk yazışmasında gerekli detayları anlattığı inancında ve sözü kısa kesiyor: “Binanın çeşitli yerleri akıyor…”

Bakanlıktan bir yazı daha: “Binanın nerelerinin aktığının tek tek ve en ayrıntılı şekilde yazılması...”

Burnundan soluyan Şair Eşref'ten karşılık: “Binanın muslukları dışında, her yeri akmaktadır...”

xxx

Gelelim Konyaspor’a…

Ömer Korkmaz...

Tam da Şair Eşref’in yaşadığının bir benzerini Konyaspor’da yaşıyor…

Konyaspor’un ismi dışında her yeri dökülüyor!

Nereye el atsa, elinde kalıyor garibimin…

“Garibim” dediğime bakmayın, lafın gelişi…

Aslında yürekli, fedakar ve bütün olumsuzluklara rağmen, Konyaspor’u düzlüğe çıkarmaya çabalayan bir başkan…

Tabii ki gücü ve cebi nispetinde…

Evet!

Konyaspor’un paraya ihtiyacı var…

Ama birliğe ve beraberliğe, morale ve desteğe de ihtiyacı var…

Özellikle bu hafta…

Ankaragücü maçında yani…

O tribünler, deyim yerindeyse, “iğne atsan yere düşmez” misali tıklım tıklım dolmalı…

Ömer Korkmaz’ın tek başına tribünleri dolduracak hali yok!

Bir taraftan para bulmakla, bir taraftan transferle, bir taraftan kapıda bekleyen alacaklılarla, bir taraftan eski yönetimin Konyaspor’a çaktığı! Uche Ikpeazu belasıyla ve bir taraftan da kulüp çalışanları ile boğuşuyor…

“Bir derdim var, bin dermana değişmem” durumu…

Ömer Korkmaz’ın derdi de Konyaspor…

Bir kamyon dolusu derdi olsa da, Konyaspor’u her haliyle seven, bütün olumsuzluklara rağmen, başkanlığı kabul eden ve armaya duyduğu tutkuyla yola çıkan Ömer Korkmaz’a destek verilmez de ne yapılır?

Bu kadar yükün altından kalkar mı?

Bilemiyorum…

Ama, işin bir ucundan tutulmalı…

Konyalı hiçbir şey yapamıyorsa, içeride oynanan maçlarda tribünleri doldurarak takıma destek vermeli…

Onu da yapamıyorlarsa, gölge etmesinler!

Adamın biri gelmiş, gemiyi batırmış!

Biri de gelmiş, “gemiyi nasıl yüzdürürüm, nasıl kıyıya yanaştırırım” diye savaş veriyor…

Birkaç Sanço Pançosuyla yel değirmenlerine saldıran Don Kişot misali!

Sivasspor’la oynanacak kupa maçı çokta önemli değil…

Olsa da olur, olmasa da olur…

Ama, Ankaragücü maçı öyle değil…

Galibiyet şart…

Yukarıda da altını çizdiğim gibi, şehrin kenetlenmesi, el ele vermesi ve birlik olması gerekiyor…

“Galibiyet” demek “taraftar” demek…

Tribünler tıklım tıklım olmadan galibiyet zor…

Diyeceksiniz ki, “taraftarlar mı oynayacak?”

Evet, bu maçı taraftarlar da oynayacak…

O zaman tribünler dolacak, oyuncular sahada taraftarlar tribünde maçın son saniyesine kadar ter dökecekler…

Şeytanın avukatlığını yapmıyorum; bu maç Konyaspor için “ölüm-kalım” maçı…

Şehir, üzerindeki ölü toprağını atmalı, şehri yönetenler, şehre atananlar, şehirden para kazanan sanayiciler, iş adamları “seferberlik” ilan edip, otobüslerle, tramvaylarla insanları stada taşımalılar…

Hem de ücretsiz olarak…

Yönetim ise bilet fiyatlarında indirime gitmeli ve tribünlerin dolmasına katkı sunmalı…

Daha önce de yazdım, “bugün sahip çıkılacak bir Konyaspor var, yarın sahip çıkacağımız bir Konyaspor olmayabilir” diye…

Konyaspor, bu ülkenin, bu şehrin değil de, İsrail’in Tel Aviv şehrinin takımı mıdır?

Silkinin ve kendinize gelin…

Maçtan maça, yani pazardan pazara Konyasporlu olmak, localarda oturup, bacak bacak üstüne atıp, 1-2 yazar-çizer bozuntusuyla poz verip, bunu da sosyal medyalarınızda paylaşmakla iyi Konyasporlu olunmuyor!

Tekrar söylüyorum; Konyaspor’u gerçekten seviyor ve bu takımın bu lige tutunmasını istiyorsanız, bütün bir şehir hareket geçmeli…

Konyaspor yanıyor…

Konyaspor’la birlikte Konya da yanıyor…

Ankaragücü maçı öyle-böyle değil, nefes alıp-verme kadar önemli…

Hangi sanayici, hangi iş adamı yangına su taşıyan karınca misali, özellikle Ankaragücü maçı öncesinde şehrin takımı Konyaspor için ne yapacak?

Konyaspor sadece Ömer Korkmaz ve arkadaşlarının takımı da, sizin takımınız değil mi?

Altını çizerek söylüyorum; bütün sanayiciler, bir kereye mahsus olmak üzere, yanlarında çalışan ve yüreği Konyaspor için çarpan kim varsa, onların Ankaragücü maçı bilet ücretlerini karşılasınlar, karşılamakla kalmayıp maça gitmeleri noktasında da teşvik de etsinler…

Seferberlik budur…

Çünkü, ortada olağanüstü bir durum var…

Konyaspor’un içerisinde bulunduğu durumu görüp, “buraya kadar, öldü, bitti, düştü” diyenlere inat yeniden kalkar ayağa...

Ve kalkacaktır…

Çünkü, “Konyaspor” demek “direnmek” demektir.

Yazarın Diğer Yazıları