Mehmet Ali Öztürk'ün hukuku kime emanet?

Mehmet Ali Öztürk, bir fuara katılmak için gittiği Birleşik Arap Emirlikleri'nde önce gözaltına alındı, sonra tutuklandı ve tam 10 ay doğru dürüst neyle suçlandığı bile bilinmeden hapis yattıktan sonra ömür boyu hapis cezası aldı...

Bu ceza sadece Mehmet Ali Öztürk'e değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin pasaportuna ve de Türkiye Cumhuriyeti'ne verilmiştir... Ama kimin umurundadır, işte orası meçhul...

Bu süreçte Dışişleri Bakanlığı da Kızılay da ağır töhmet altındadır... Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir büyük devlet bir vatandaşını böylesine sahipsiz bırakmazdı...

Ömrünü başta Türkmen çocuklar olmak üzere mazlumlarla dayanışmaya adamış, Türkmen-Der ve Bayır Bucak Türkmen Dağı Kültür Eğitim ve Yardımlaşma Derneği başkanlıklarını yapmış olan Mehmet Ali Öztürk, devletin yetişemediği yerlere yetişmeye çalışmış, yardımları Kızılay'ın bilgisi dâhilinde yapmıştı...

***

Öztürk'e, 'terör örgütlerine yardım' iftirası atıldı... Üstelik ÖSO ve Nusra aynı cümlede zikredilerek!..

O, çocukların yaralarını sarmaya çalışırken, üstelik devlet kurumlarının bundan bilgisi varken, düşmanlığın hedefi oldu...

'Teröristlere yardım' gibi ağır bir ithamın muhatabı olduğunu bilseydi, ABD'nin tamamen kontrolündeki bir ülke olan BAE'deki bir fuara, üstelik eşiyle birlikte, gider miydi?

Bu komploda, pasaportunu taşıyan vatandaşına sahip çıkma iradesi gösterecek bir devlet ve kurumları lazımdı... Maalesef yeterli hassasiyet gösterilmediği için Mehmet Ali Öztürk, sözde mahkeme tarafından ömür boyu hapse mahkûm edildi...

Yardımların belgesini istedikleri Kızılay, topu Dışişleri Bakanlığı'na, Dışişleri Bakanlığı ise Kızılay'a attı... Türkiye Cumhuriyeti bu davaya ağırlık koyamadı, koymadı ve mazlumlara yardım taşımaktan başka bir suçu olmayan vatandaşı, devletimizin itibarıyla birlikte cezalandırıldı...

***

Oysa başkaları böyle davranmıyor... Teröristini bile çekip alıyor, muhatabının elinden...

Papaz Brunson için neler denmişti değil mi? Papaz, PKK ve FETÖ'ye yardım eden teröristti, Gezi'yi organize etmişti, 15 Temmuz başarılı olsa CIA Başkanı olacaktı, vs. vs...

Sonuç: Süre verdiler... Mahkeme kararı daha çıkmadan, onu götürecek özel uçak havaalanına gelmişti bile...

Aynı zamanda Almanya vatandaşı olan Die Welt muhabiri Deniz Yücel 14 Şubat 2017'de, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik' ve 'terör örgütü propagandası yapmak'tan gözaltına alınmış, ardından tutuklanmıştı...

Sonuç: Merkel bastırdı, söke söke aldı... Deniz Yücel, özel uçağa binip Almanya'ya doğru hareket ettiğinde bile elinde 'tutukluluk hâlinin devam ettiğine' dair evrak vardı üstelik!..

Temmuz 2017'de Fransız gazeteci Loup Bureau, Habur'dan geçerken yakalamıştı... YPG üyesi olduğu gerekçesiyle Ağustos ayı başında tutuklanmış ve Şırnak T Tipi Cezaevi'ne gönderilmişti...

Sonuç: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, devletimizi yönetenlerden Bureau'nun acilen serbest bırakılmasını ve Fransa'ya gönderilmesini istemişti... Bir ay içinde de tahliye sınır dışı işlemi gerçekleşmişti...

***

Büyük devletler ve onları yönetenler böyle davranıyorlar işte... Pasaportunu taşıyanların hukukuna 'terörist bile olsalar' sahip çıkıyorlar, koparıp alıyorlar... Biz ise mazlumlara yardım edenimize, sahipsizlere ekmek götüren aktivistimize sahip çıkamadık... Diğerleriyle aynı kararlılığı gösterip, bu komplonun elinden kurtaramadık...

Sadece dile vuran büyüklük edebiyatı, pasaportun itibarını korumaya gelince para etmedi maalesef... Başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere, devletin ilgili kurumları Mehmet Ali Öztürk'ün hukukunu korumak için harekete geçmek mecburiyetindedir...

Yukarıda örnekleri saydık... Büyük devletsen büyüklüğünü resepsiyonlarda, salonlarda, basın toplantılarında değil, sahada göstereceksin... Dünyanın neresinde olursa olsun vatandaşına sahip çıkacak, hukukunu savunmayı varlık gerekçesi olarak göreceksin...

 

Yazarın Diğer Yazıları