Sahiplenmesek de başkaları mutlu olur
İnsan yaşamında ilişkiler önemli…
Her ne olunursa olunsun…
Her ne durumda olursa olsun insanın insana ihtiyacı var.
İnsan, insanla hemhal olmalı…
İşte o hemhal olmak da ilişkilerin başlangıcını ortaya koyar.
Öyle olunca da insan ilişkisini; “İnsanın beyninde ve yüreğinde, bir arada bulunan ve duruma göre şekillenen ve karşısındakine yönelik bir davranış biçimidir.”
En basit anlamıyla ben öyle biliyorum.
*
Çünkü bir kişi, bir başka kişi için beyninde ve yüreğinde neyi düşünüyorsa ona, o kadar yakınlaşır veya uzaklaşır.
Yani ilişkilerini kurar veya kurmaz…
Mesafeyi açık tutar veya yakınlaşır.
Vesaire…
*
İnsanın, içinde (Yüreğinde ve beyninde) besleyip büyüttüğü ‘ilişki’ denilen şey, zaten insanın kendisini yansıtır.
O ilişki de başlar gelişir.
Gelişim sürecinde sıkıntılar, güzellikler, hoşluklar, hoşnutsuzluklar yaşanır, sonra da o ilişkiler, suyun akarı gibi yolunu bulur.
Devam ettirerek bulur ya da o ilişkiyi bitirerek bulur.
*
İlişkilerin en tehlikeli ya da keyifli süreci, gelişim sürecidir ki bütün kopukluklar, insanın iç dünyasında taşıdıkları, tam da bu süreçte ortaya çıkar.
İlişkilerin samimi veya değil oluşu, işte bu süreçte anlaşılır…
*
Sürdürülebilir ilişkilerde söz hep en öndedir ve o söz ağızdan çıkmadan önce, hep bir adım sonrası hesap edilmeli, diye düşünüyorum.
Onun için “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” denilmemiş midir?
Söz ağızdan çıkmadan önce birkaç kez yutkunulması gerekir…
Çünkü ilişkilerin sağlıklı veya hastalıklı oluşunu sağlayan en önemli elemandır söz.
Yani konuşmadan önce esirimiz olan, konuştuktan sonra da esiri olduğumuz şeyidir.
*
İnsan ilişkilerinde önemsediğim bir söz vardır ki onu da sizinle paylaşmak isterim.
Denilir ki; “Dostlarınızla öyle yaşayınız ki yarın düşman olduğunuzda arkanızdan konuşacak sözü olmasın; düşmanlarınızla öyle yaşayınız ki yarın dost olduğunuzda yüzüne bakacak yüzünüz olsun.”
Yanlış mı?
Bir anlamda da insan olmamızın hassasiyetini yansıtmıyor mu bu güzel söz?
Ve bence ilişkilerin temelinde de bu yatıyor.
O nedenle, bakılacak yüze bakabilecek yüz olmak, yatıyor işin içinde!
*
O nedenle, ağızdan çıkanlara gereken hassasiyet gösterilmeli.
En çok da makam mevki sahipleri göstermeliler.
Mademki aynı geminin içindeyiz, mademki bir arada yaşıyoruz, ağzımızdan çıkana da kalemimizin yazdığına da olanca hassasiyetimizi göstereceğiz…
İlişkilerimiz, bir fidanın yetiştirilmesi gibidir.
Onu toprağa diktiğimizde (Yani ilişkimizi başlattığımızda) ne kadar çok sahiplenirsek o da yeşil, canlı ve bütün güzelliği ile bize yansır.
Ve işte o zaman her iki taraf olarak mutlu oluruz.
Sahiplenmezsek de başkaları mutlu olur.
Olmaz mı?
Biraz daha aklıselim söylemler mi kullansak
Vicdanlar gerçekten yaralandı
Allah aşkına, burada bir yanlışlık yok mu?
“Acımız çok büyük, daha fazla büyütmesek mi?” diyorum.
Hayaller ulaşılamayacak kadar uzak
Ne dersiniz öyle olur mu?
Benim de dileğim budur!
Benim aklıma gelenler bunlardır
“Turpların büyüğü heybede!” de…
Bugünleri tarih yazacak da nasıl yazacak?









