Sırada yeni Vestel’ler var
Geçen hafta oldukça şaşırtıcı bir olay yaşandı. Hatta ekonomi dünyasında şok etkisi yaratan bir gelişme diyebiliriz. Türkiye’nin en önemli sanayi kuruluşlarından Vestel, ciddi bir açıklama yaparak yaklaşık 2.000 personelini işten çıkaracağını duyurdu.
Bu rakam, Vestel’in toplam çalışanlarının yaklaşık %10’una denk geliyor. Yani Vestel, personel sayısında %10 oranında bir küçülmeye gideceğini açıkladı. Tabii bu durum büyük yankı uyandırdı. Ancak kimse şunu sorgulamadı: Vestel neden bir anda bu kadar personeli işten çıkarıyor?
Evet, Vestel’in hataları vardı. Geleceğe dönük ciddi hesaplama hataları yapmıştı. Bana göre Vestel, yönetim açısından oldukça profesyonellikten uzak bir görüntü çizdi. Bu noktada, Vestel’in bu duruma gelmesinin en önemli nedenlerinden biri de bana göre Mehmet Şimşek ve ekonomi politikalarıdır. İşte bu politikaların ilk somut, açık ve net olumsuz sonucunu Vestel üzerinden gördük. Vestel, şu anda Mehmet Şimşek’in ekonomi politikalarının Türkiye’yi nereye getirdiğinin en belirgin örneğidir.
Vestel CEO’su her ne kadar çıkıp da "Yeniden yapılandırma amacıyla böyle bir karar aldık." gibi açıklamalar yapmış olsa da, gerçekte “Zarar ediyoruz.” demek istiyor. Evet, gerçekten de zarar etti. Zaten ihraç ettiği tahviller ciddi bir güven kaybına uğradı, “çöp” statüsünde işlem görmeye başladı. Yeniden borçlanamaz hâle geldi. Yaklaşık 5 milyar liralık devasa bir borcu var. Peki, Vestel neden bu hale geldi?
Bu soruya hemen yanıt vermek istiyorum. Vestel’in bu hale gelmesinin temel nedeni, dolar kurunun baskılanarak Türk lirasının değerli tutulmasıdır. Biliyorsunuz, ekonomi yönetimi enflasyonu düşürmek amacıyla değerli Türk lirası politikasını uyguluyor.
Türk lirası değerli tutulunca, dolar aylık enflasyonun altında artıyor. Şimdi Vestel’e bakalım: Manisa’da bir fabrikası var ve bu fabrikadan tüm dünyaya elektronik ürünler satıyor. Doğal olarak, anlaşmalarını euro üzerinden yapıyor.
Ancak Vestel, diğer markalarla kıyasıya bir rekabet içinde olduğu için ürünlerini daha ucuza satmak zorunda. Bugüne kadar bu farkı iç piyasadaki kur avantajıyla telafi ediyordu. Ama artık bu mümkün değil.
Türkiye’de işçilik maliyetleri enflasyona göre belirleniyor. Ücretler, vergiler, sigorta primleri ve diğer yan maliyetler Türk lirası bazında artıyor. Ancak gelir euro ile olduğundan ve kur yeterince artmadığından, Vestel’in mali dengesi tamamen bozuldu. Örneğin, 20 euroya mal ettiği bir ürünü Avrupa’da 30 euroya satarken artık bu maliyet 25-30 euroya çıktı.
Bu durumda, Almanya, Fransa, İtalya ya da Portekiz gibi ülkelere ihraç ettiği ürünlerde büyük zam yapma şansı yok. Çünkü dış piyasada çok ciddi bir rekabet var. Ne yaptı Vestel? Bu farkı geçici bir durum olarak görüp finanse etmeye çalıştı. Tahvil ihraç etti, yurt dışından borçlandı ama bu da çare olmadı. En sonunda “Yeter” dedi ve küçülmeye gitti.
Peki bundan sonra ne olacak?
Bundan sonra Vestel gibi daha birçok şirketin benzer durumlara düştüğünü göreceğiz. Zaten son dönemde Türk Hava Yolları zarar açıkladı. Türkiye’nin en büyük sanayi şirketlerinden Tüpraş’ın kârında büyük bir düşüş yaşandı. Ford Otosan gibi dev firmalarda da ciddi kâr kayıpları görülüyor. İşte tüm bunlar, “değerli Türk lirası” politikasının ağır sonuçlarıdır.
Peki bu faturayı kim ödeyecek? Asıl fatura henüz kesilmedi, ama yakında önümüze gelecek. Yakın gelecekte ciddi bir işsizlik fırtınasıyla karşılaşacağız. Türkiye’nin ihracatı ve üretimi düşecek. Fakat kimse bunu ciddiye almıyor.
Sürekli olarak “Nasıl olsa ihracat yapıyoruz.” deniyor. Oysa ihracat rekabetle yapılır. Rekabetçi fiyat sunabilmek için de üretim maliyetlerini düşürmeniz gerekir. Ama maalesef Türkiye artık pahalı bir ülke hâline geldi. Domates de pahalı, biber de pahalı, ekmek de pahalı… Hatta neredeyse nefes almak bile pahalı.
Böyle bir ülkede ucuza üretim yapamazsınız. Ucuza üretim yapamayınca da mecburen küçülürsünüz. Vestel gibi personel çıkarırsınız, kârınız düşer, belki zarar açıklarsınız. Bu ekonomik politikaların faturasını bir nesil daha ödeyecek.
Peki biz bu duruma nasıl geldik?
İşte acı olan şu: "Nas" uğruna geldik. Dünyada uygulanmamış, hiçbir uzmanın kabul etmeyeceği, ekonomi modeli bile sayılamayacak bir sistemle… Türk ekonomisi bu yüzden altüst oldu.
Beni en çok üzen ise şu: Evet, bir siyasetçi bu konuda ısrar edebilir. Ama ona koca koca profesörler nasıl destek verdi? O desteği veren ekonomistler, akademisyenler, Merkez Bankası yöneticileri… Bu vebali nasıl ödeyecekler?
İşsiz kaldığı için akşam evine ekmek götüremeyen o zavallı babanın, ondan bir ekmek ya da bir ayakkabı bekleyen çocuğun hüznünü, vicdan azabını bu insanlar nasıl taşıyacak?
Kritik hafta ve Merkez Bankası’nın zor kararı
Bankacıları Çok mutlu eden CEO (!)
“Alışır” dedi, alıştık
Devlet tuzak kurarsa!..
Borsa ne zaman yükselecek?
Tek kurtuluş seçim!
Merkez Bankası ne zaman faiz indirecek?
Sırada yeni Vestel’ler var
Mehmet Şimşek’e komplo mu?..
Vatandaşla dalga geçiyorlar









