Suriyelilerin adına yazılan ilaçlar depoda ele geçirildi. Yeniçağ 6 ay önce Türk halkına cebindeki hortumu duyurmuştu

Suriyelilerin adına yazılan ilaçlar depoda ele geçirildi. Yeniçağ 6 ay önce Türk halkına cebindeki hortumu duyurmuştu
Hatay Reyhanlı'daki bir depoda yabancı uyrukluların adına yazılan ilaçların da bulunduğu 10 bin kutu ilaç geçirildi. Büyük skandalı Haziran 2023'te ilk kez Yeniçağ'daki yazısı ile Fatih Ergin ortaya çıkarmıştı.

İl Emniyet Müdürlüğü tarafından Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde, bir depoda stoklandığı tespit edilen 10 bin kutu ilaç ele geçirildi.

Hatay Valiliği'nin konu ile ilgili yaptığı açıklamada, Emniyet ekipleri deprem döneminde getirilen bazı ilaçların Yenişehir Mahallesi'nde bir depoda stoklandığını tespit etti.

Yapılan operasyonda yabancı uyruklu kişiler adına yazılan ilaçların da bulunduğu belirlenen depoya operasyon düzenledi.

Aramada, diyabet, astım, bronşit, tansiyon gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan çeşitli markalarda 10 bin kutu ilaç ele geçirildi.

Olayla ilgili şüpheli H.C. gözaltına alındı.

YENİÇAĞ YAZARI FATİH ERGİN BÜYÜK SKANDALI ORTAYA ÇIKARMIŞTI

Reyhanlı'da ele geçirilen ilaçlar arasında yabancı uyrukluların adına yazılan ilaçların da çıkması akıllara gazeteci yazar Fatih Ergin'in "Suriyeliler SGK'yi hortumluyor" yazısını getirdi.

Ergin, Haziran 2023'te Yeniçağ'daki yazısında Suriyeli eczacıların Suriyelilerin üzerine yazdırdığı ve SGK'dan ödemesini aldığı ilaçları Suriye'ye sattığını ortaya koymuştu.

Türkiye'nin gündemine oturan bu skandal hakkında hem CHP hem de İYİ Parti tarafından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verilmişti.

İŞTE FATİH ERGİN'İN O YAZISI

Hatırlar mısınız bilmem?

Cumhuriyet tarihinin en büyük yıkım projelerinden biri olan çözüm süreci döneminde AKP’li Bülent Arınç, böbürlene böbürlene, “Çözüm süreci ile dağa çıkışlar daha nitelikli bir hale geldi” demişti.

“PKK silah bırakacak, analar ağlamayacak” diye pazarlanan bir süreç, dönemin hükümetinin en ağır isimlerinden biri tarafından bölücü terör örgütüne nitelik kazandırmakla övülüyordu…

Bu sözleri duyunca, “Şimdi ne yapmam gerekiyor” diye düşünmüştüm. Bir vatandaş olarak “sevinmem mi gerekiyor acaba” demiştim kendi kendime.

Çünkü Arınç, ağzı kulaklarında yaptığı bu açıklamasıyla, askerimizi, polisimizi, sivil vatandaşlarımızı artık nitelikli teröristlerin şehit edeceğini bir müjde gibi söylüyordu…

Yeniden şehitlerin gelmeye başladığı sonraki süreçte kaleme aldığım bir yazımda ise Arınç’a, “Bu şehitlerimizi nitelikli teröristler mi yoksa niteliksiz teröristler mi öldürdü?” diye sormuştum…

Aradan zaman geçti…

AKP iktidarının nitelik kazandırdığı başka şeyler de oldu.

Malum, hem işsiz sayısında hem de üniversiteli işsiz oranında olmak üzere iki kulvardan dünya liderliğine oynuyoruz.

Sağ olsun sayın iktidar sahipleri, işsizler ordumuza da nitelik kazandırdılar, kazandırıyorlar…

Peki diplomalı işsizler arasında son dönemde atağa kalkanların eczalık fakültesi mezunları olduğunu biliyor musunuz?

Bilin! Bilin ama nedenini daha iyi bilin…

Nedeni, eczacılık fakültesi sayısının plansızca artırılması, dolayısı ile de öğrenci ve mezun sayısında bir enflasyonun oluşması değil sadece…

Türkiye’de artık her 6 eczacıdan biri işsiz. Ancak madalyonun bir başka yüzü var ki, “Şimdi Suriyeli olmak vardı” dedirtiyor.

Çünkü SGK, eczacılık fakültesinden mezun olmuş bu ülkenin kendi evlatları ile yapmadığı anlaşmayı Suriyeli eczacılar ile yapıyor…

Edindiğim bilgilere göre, sadece İstanbul’da 200 civarında Suriyeli eczacı var ve hepsi SGK ile anlaşmalı.

Peki ne yapıyor Suriyeli eczaneler biliyor musunuz?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş, turp gibi sağlam Suriyelilerin üzerine ilaç yazdırıp o ilaçları Suriye’ye satıyor!

Hem de en pahalı ilaçları satıyorlar…

Bir ilaç ile iki kuş vuruyorlar sizin anlayacağınız. O ilacın hem SGK’dan ödemesini alıyorlar hem de o ilacı kaçak olarak soktukları Suriye’den para akışı sağlıyorlar…

Yani Suriyeli eczacılar Suriye ile ilaç ticareti yapabilsinler diye, SGK Türk halkının parasını onlara ödüyor.

Ne karlı ticaret ama!

Türk halkına, “Muhacir, ümmet” diye yutturulmaya çalışanlar, sığındıkları devletin bütçesini hortumluyor.

İşte o eczanelerden biri

Söz konusu Suriyeli eczacılardan biri İstanbul Fatih’te bulunuyor. Hatta bir hekimimizi de canından bezdirmiş durumdalar…

Olay şu; İstanbul’da Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir hastanede görev yapan bir doktorumuz kirada oturduğu sitede konut kredisi çekerek bir daire satın alıyor.

Satın aldığı dairede kiracı olarak karı-koca eczacı olan Suriyeli bir aile oturuyor.

Doktor, Suriyeli aileye kiracı oldukları evde kendisinin oturacağını, zira kendisinin kiradan kurtulmak için bu evi aldığını ve tapuda üzerine başka bir konut olmadığına dair bir ihtarname çekiyor ama sonuç alamıyor.

Üstüne tahliye davası açıyor.

Sen misin satın aldığın evde oturmak isteyen!

Suriyeli aile ve bu ailenin aynı sitede oturan erkek kardeşleri, doktorun yolunu keserek tehditler savuruyor. “Sen sonunu hazırladın” diyorlar…

Doktor ve ailesi, suç duyurusunda bulunuyor, uzaklaştırma istiyor ama savcılık “Kovuşturmaya yer olmadığına” dair bir karar veriyor.

Tahliye davası da, mahkemenin evi satın alan doktoru ‘samimi’ bulmaması ile sonuçlanıyor. Yani “Türk milleti adına” karar vermekle yetkili mahkeme, “Suriyeliler adına” karar veriyor.

Bizim doktor ise, halen oturmak zorunda kaldığı daireye 8 bin TL kira, satın alıp oturamadığı evine de ayda 12 bin TL kredi ödemeyi sürdürüyor.

Peki bizim doktorumuzun satın aldığı evi gasp eden bu Suriyeli aile kim? 7 yıl önce Türkiye’ye gelmişler, vatandaşlık almışlar.

Üstelik Türkçe ad ve soyadı almışlar…

Ardından da kolayca eczacılık denkliği alıp İstanbul’un ünlü bir hastanesinin karşısında eczanelerini açmışlar. Yani suyun başında!

Eczaneyi açtıktan sonra da yazlıklarını, lüks arabalarını almışlar.
Evin ilk sahibi, Suriyeli bu aileye tehditleri ve şüpheli hareketleri nedeniyle evi satmamış.

Şimdi şu soruları soralım;
Suriye’den devlet otoritesinin kaybolduğu bir dönemde ülkemize gelip eczacı olduklarını beyan eden bu aile kolayca eczacılık denkliğini nasıl alabiliyor?

Esad yönetimi ile ilişkiler kopmuşken, Suriye’de gerçekten eczacı oldukları nasıl teyid edildi?

Bu aile, evlerini satın alan doktorun haklı tahliye talebine rağmen nasıl oluyor da mahkemeyi kazanabiliyor?

Doktorumuzun ve ailesinin can güvenliği olmadığı halde, Suriyeli aile hakkında nasıl uzaklaştırma kararı verilmiyor?

Yoksa Suriye ile ilaç ticaretinin odağında olmalarından kaynaklı arkalarında bir güç mü var?

İstanbul Eczacılar Odası’nın bu eczaneden haberi var mı?

SGK soyulduğunun farkında mı?

fyznkj4xsaaok-c.jpg

İlgili Haberler