Türk futbolunu kimler yönetiyor? Konya'nın ciğerini bilen Recep Çınar acı gerçekleri tek tek sıraladı

Türk futbolunu kimler yönetiyor? Konya'nın ciğerini bilen Recep Çınar acı gerçekleri tek tek sıraladı

Recep Çınar

Özellikle sosyal medyada Kuntz’un gitmesi, yerine de bir Türk hocanın getirilmesi için, adeta kampanyalar başlatıldı…

Olur ya da olmaz, gider ya da kalır, bilemem, ama esas gitmesi gereken Kuntz mu?
Bütün mesele bu…

Bence Kuntz’dan önce gitmesi gereken Türkiye Futbol Federasyonu’nun başındaki Mehmet Büyükekşi değil mi?

Elindeki beş benzemezle, kendisini eleştirenlere “rest” çeken Mehmet Büyükekşi’nin 1-1’lik Ermenistan maçından sonra söylediği “en azından berabere bitti çok şükür” cümlesi, Türk futbolunun marka değerini artıracağını söyleyen bir yöneticiye yakıştı mı?
Dolayısıyla da, güreşi güreşçi, tekvandoyu tekvandocu, halteri halterci bir başkan yönetiyorsa, futbolu da futbolun içerisinden gelmiş birisinin yönetmesi elzem kere elzemdir…

Türkiye’de futbolun marka değeri, sanayiciler ya da siyasetin güdümünde olanların yönetmesiyle bir ileri, iki geriden öte bir yere gitmez.

*

İsmi önemli değil…
Biraz cüzdanı şişkin, sırtını dayadığı dayısı da olunca, bulunduğu şehrin futbol takımlarından birisinin başkanlık koltuğuna oturmuş…
Daha doğrusu oturtmuşlar…
Biraz da havaya sokmuşlar, “sen bu işi layıkıyla yaparsın, sen aslansın, kaplansın” diyerek gazı da yiyince, bir anda kendini başkanlık koltuğunda bulmuş…

Ve fakat, bu sırtı kalın abinin tek sıkıntısı futbolun “f”sinden bile anlamamakmış…
Sadece televizyonlardan aşina olduğu sihirli meşin yuvarlağa, bu kadar yakın olmak, ister istemez kendisini tedirgin etmiş, ama soyunmuş bu işe bir kere…

Kaçış yok…

Kendisine yakın olan, biraz da toptan tüfekten anlayan bir yönetimle “bismillah” deyip çıkmışlar yola…

Tabi bu arada, televizyonların, gazetelerin ve taraftarların kendisine olan ilgisi daha çok hoşuna gitmeye başlamış ve “tamam” demiş, “bu iş tam da benim” yapacağım iş diyerek sıvamış kolları…

Transfer sezonu gelmiş, yeni oyuncular, yeni malzemeler ve vesair ihtiyaçlar söz konusu olmuş…

Başkan, bir antrenman esnasında futbolcuları izlerken, yanına gelen teknik direktöre çalışmaların nasıl gittiğini sormuş…

Ne desin Hoca, “gayet iyi başkanım, ama bir sorunumuz var” demiş başkanı…
“Ne sorunu hocam?” demiş başkan ister istemez…
Hocanın futbolcu isteyeceğini filan zannetmiş, biraz tedirgin olmuş haliyle…
Çünkü, bir kamyon dolusu para vererek, 14-15 oyuncu almışlar, dolayısıyla topçu alımını, yani transferi kapatmış başkan…

Gözüne “far” tutulmuş tavşan gibi gözleri büyüyen başkanı, sakinleştiren hoca olmuş ve isteğini iletmiş…
Başkan “ne istiyorsun, söyle deyince” hoca, “Başkanım bizim Mikasa top almamız lazım” demiş…
Başkanın verdiği cevap mı?
“Hocam ben de önemli bir sorun var zannettim, ne bikasası kardeşim, gidin beş-altı kasa alın” demiş!
Bu bir.

*

Yine aynı başkan…
TFF’nin Riva’daki tesislerinde gerçekleştirilen fikstür çekimine katılmış…
Buraya kadar her şey normal…
Kura çekme sırası kendilerine gelmiş ve torbadan “BAY” çekmişler…

Başkan, merakla yanındaki arkadaşına “bu BAY nerenin takımı, nasıl bir takım” diye sorunca, yanındaki başlamış gülmeye…
Sonra da toparlamış kendini ve “BAY”ın bir takım olmadığını, haftayı boş geçirecekleri anlamına geldiğini söyleyince, başkan hiç bozuntuya vermemiş ve fikstür çekimini takip etmeye devam etmiş…
Bu da iki.

*

Şansal abinin yazısı okuyunca, aklıma bu olay geldi…
Yukarıda yazdığım bir hikaye ya da bir kurgu değil…
Yaşanmış bir olay…
Ve bunu birebir yaşayan bir arkadaşım anlatmıştı…
“Türk futbolunu kimler yönetiyor” sorusunun en çarpıcı örneklerinden birisi…
Özellikle Anadolu kulüplerinde bunun gibi ne hikayeler vardır…
Mesela bir kulüp başkanının soyunma odalarını karıştırıp, devre arasında misafir takımın soyunma odasına girip oyunculara fırça attığını, dahası, “böyle top oynarsanız harçlıklarınızı keserim” diyerek tehdit ettiğini bilmeyen yoktur Konya’da!
Adam takımını tanımıyor, oyuncularını tanımıyor, sadece aynı renkleri taşıdığı için rakip takımın soyunma odasına dalıyor, asıyor, kesiyor!

*

Bu ülkede sadece sporcu yetiştirmek yetmiyor…
Spor adamları da yetiştirmek gerekiyor…
Şerafettin Tilki'nin ismini vermediği yönetici her kimse, Almanya Ligi Bundesliga’yı bilmiyor ve Türkiye Futbol Federasyonu’nda görev alıyorsa, bu onun suçu değil, onu TFF yönetimine alanların suçudur…
Bunlar Türk futbolunun marka değerini yükseltecekler, öyle mi?

Bu yazıyı Hazreti Mevlana’nın şu veciz sözleri ile noktalayalım.
Kamış, ses verince; NEY oldum sanır,
Abdal, ata binince; BEY oldum sanır,
Kupa, sarhoş elinde MEY oldum sanır,
Cebir, zorba emrinde; REY oldum sanır.

Yazarın Diğer Yazıları