Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Türkiye Kürdistan’ın hamisi mi oluyor?

Asya ile Avrupa arasındaki ‘jeopolitik konumu’ itibariyle Türkiye’ye yakıştırılan en belirgin sıfatlardan biri de ‘köprü’ masalıdır.
Doğu ile Batı arasındaki ‘hassas dengeler’ çoğu kez bu köprü üzerinden irdelenir, sorunlara bu temel üzerinde çözüm yolları aranır. 
Bir başka ifade ile Türkiye, bölgesinde ya bir ‘arabulucu’ rolündedir, yahut da ‘çöpçatan’. 
Dışarıdan bakanların büyük bir bölümü, aslında bu ‘köprü’ palavrasına pek fazla inanmaz. Doğulular bizi Batı’ya, Batılılar da Doğu’ya ait görür. Hazindir, ikisinin arasında ‘melez’ bir görüntü arz ettiğimizi ileri sürenler de yok değildir. 
Bizim, bizi ‘nasıl gördüğümüz’ise hayli çapraşık, içinden çıkılmaz bir denklem olarak nitelendirilebilir. 
Herkes kendi ‘mezhep’ve ‘meşrebine’ göre ülkenin imajına bir boya çalmaya kalkışır.
Yani biz kendimizi tam olarak tanımlayamadığımız için, dış dünyanın bize bakışı konusunda da söyleyecek fazlaca bir şey kalmıyor.
Uluslararası ilişkilerin omurgasını ‘karşılıklı menfaatler’ temeline oturtmayı prensip edinen Türkiye Cumhuriyeti devletini, ‘herkesle kanlı-bıçaklı’ gibi gösterenlerin durumu, işte bu farklı bakışların bir ürünüdür.

***

Üç kıtaya hükmeden muazzam imparatorluğun çöküşünün ardından Misak-ı Milli sınırları içine çekilmiş olan Türkiye’nin bütün iyi niyetli çabaları ne yazık ki sonuçsuz kalmış ve etrafımızı saran komşuların hemen her birinin, buldukları her fırsatta ‘topraklarımız’ ve ‘doğal kaynaklarımız’ üzerinde açık yahut gizli talepleri olmuştur.
‘Mahalle muhtarının’ ufkuna bile sahip olamayan iktidar sahipleri ise, ‘söz konusu talepler’ üzerinden ortaya çıkan gerilimleri sürekli olarak ‘kendilerinden önceki’ hükümetlere yükleme kolaylığına kaçmışlardır. 
Neyse k, son dönemde yaşanan bir takım gelişmeler, doğruyu görmek istemeseler bile, en azından dünyanın ‘onların söylediği şekilde’ dönmediğini onlara oy verenlerin anlayabilmesi açısından bir şanstır.
Bunu ‘Arap Baharı’ diye pompalanan yalancı rüzgarda, ABD’nin, AB’nin ve İsrail’in bölücülüğe karşı verilen mücadeledeki ‘ikiyüzlü’ tutumlarında görmüş olmalılar. 
Bunca olaya ve bunca somut gelişmeye rağmen hâlâ birtakım şeyleri görmek istememekte diretiyorlarsa, o da kendilerinin bileceği iştir. 
‘Gaflet’ ve ‘dalaletin’ varacağı en son nokta elbette ki ihanettir.

***

22 ülkenin ‘sınırlarını’ ve ‘rejimlerini’ değiştirmek üzere tedavüle sokulan Büyük Ortadoğu Projesi’nin nihai olarak ‘hangi ülkeyi’ hedef tahtasına oturtacağına ilişkin çok ince ayrıntıları artık sağır sultan bile duydu. 
Ama bizim kerameti kendinden menkul Sultan hazretleri ve taifesi, her seferinde bunu ‘AK Parti karşıtlarının uydurduğu bir masal’diye yutturma yoluna gittiler. 
Bir ara ‘Eşbaşkanlık’sevdası kapladı yüreklerini, umutlandılar; fakat işler ‘esrarengiz’ bir şekilde ters gitmeye başlayınca anında inkâr ve redde başladılar.
Olmadı, ‘medeniyetler ittifakı’ yaygarası tutturdular, ne yazık ki o da akim kaldı. 
Son ‘Arap Baharı’ palavrasının ise, malum projenin ‘kabuk değiştirmiş’ halinden başka bir şey olmadığı gün ışığı gibi ortaya çıktı. 
Yeni senaryoda kilit Suriye. 
‘Operasyonun’ Türkiye üzerinden yürütüldüğünü bugün itibariyle artık bilmeyen yok. 
Sınırda yaşanan ‘kontrollü’ çatışmalar sayesinde sıcak bir müdahale için ‘kamuoyu’ desteği de sağlanmış durumda.
Geriye şu soruların cevabı kaldı: 
Suriye’ye yönelik bir operasyonun sonucunda ‘nasıl bir yapı’ ortaya çıkacak, ülke ‘kaç parçaya’ bölünecek? 
Sınırdaki ‘fiili’ Kürt yapılanmasının geleceği ne olacak?

***

Uluslararası Kriz Grubu raportörlerinden Irak uzmanı Joots Hilterman, bir Alman gazetesine yaptığı açıklamada aynen şu ifadeleri kullanıyordu:
- “Orta Doğu’nun yeni dinamikleri, Türkiye’yi Büyük Kürdistan’ın hâmisi konumuna getirmek gibi bir paradoksal sonuç verebilir.” 
Emperyalizmin daimi taktiğidir:
Bugün sana ‘hâmilik’ gibi bir paye verirler ki yarın ‘ham yapması’ kolay olsun.

Yazarın Diğer Yazıları