Zor zaman dostları işbaşında!

İşte böyle olmalı 'düşman'!.. Zor durumda hemen imdada yetişmeli!..

Belediye seçimlerinden önce belediyelerin nasıl soyulduğu mu konuşuluyor? Belgeler mi ortaya saçılıyor... Meselâ Uğur Işılak'a Ramazan programı sunması için Meram Belediyesi'nin bir şirketinden KDV hariç 1.200.000 TL'lik fatura mı kesilmiş, halk mütedeyyin mütedeyyin mi soyulmuş?

Meram ilçesi istediği kadar mütedeyyin mütedeyyin soyulsun, çıkar bir Mine Kırıkkanat laik laik konuyu değiştirir... "Atatürk'e tapıyorum, o benim ilâhım" der, hem Atatürkçülere ihanet eder, hem de "Bakın biz haklıymışız" diyenlere servis yapmış olur... Ama daha önemlisi yolsuzluk ve soygun değil, kamplaşmadan beslenenlerin oluşturduğu gündem konuşulur...

Eh o vakit, mâlûm fatura ve faturalar da kesenin ve kesilenin yanına kâr kalır!.. Devran onların istediği gibi dönmeye devam eder!.. Dostluklar zor zamanda böyle belli olur!..

***

Herkes tuttuğu yerden malı götürürken başka belediyeci de boş durmamış tabii... Talana acımasız girişmiş... Sayıştay raporlarına göre bir metre hortuma 78 TL ödemiş...

Yani hortumu alan da kazanmış, satan da... Ortalık 'hortumland'e dönmüş resmen... Bir de hortumlanan var elbette... Tam seçimler öncesinde onun nasıl hortumlandığı konuşulacak ama mutlaka yetişiyor imdada Can Dündar gibiler...

Vatandaşın her gün yanan ağzıyla diliyle ilgilenmek yerine ibadetin diliyle uğraşarak yine konuyu hortumcuların arzu ettiği alana çekerler...

Vatandaşın parasıyla hortuma 78 misli para ödeyenler ellerini ovuştururlar böylece... Hortumu satan da buna razıdır, hortumu alan da... Hortumlanana gelince, onun işi, büzüle büzüle hortumlandığı mekâna geri dönmek ve 'kamp'taki yerini almaktır, ne yazık ki?

***

İki tipik ve kronik örnek olarak bu isimleri verdim... Yalnız değiller ve bunlardan siyasetçi, gazeteci, yazar, akademisyen olmak üzere bir yığın var...

Sözde muhalifler!.. Ne tuhaftır ki hep tuhaf bir zamanlamayla imdada yetişiyorlar... Halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamada zorlandığı ve tek gündeminin 'geçinmek' olduğu dönemlerde tartışma konusunu başka alanlara çekerek, adeta insanları ve gündemi afyonluyorlar...

Uzayıp giden faturalarla, elektrikle, suyla, doğal gazla, iflaslarla, konkordatolarla, büyüyen işsizlikle, enflasyonla, kaynakların israf edilmesiyle, lüks tutkusuyla, makam saltanatlarıyla, yani bir iktidara en çok hesap sorulması gereken alanlarla hiç ilgileri yok...

İşleri güçleri toplumsal sinir uçlarına dokunmak, yaraları kaşımak, artık yok olması gereken tartışma alanlarına çomak sokmak, tansiyon yükseltmek ve böylelikle seçmen adacıklarının tahkim edilmesine hizmet etmek...

Bu ve benzer tavırlar, aslında şikâyetçi olması gerekenlerde 'her şeye rağmen katlanma duygusu'nu harekete geçirmeye yarıyor... Birçok insan bu tavırlara bakarak 'gevşemekte olan saflarını sıklaştırma' ihtiyacı hissediyor...

Bunu anlamak veya anlamamak için yeterli asgarî zekâ nedir acaba?

***

Siyasî iktidarın tarihinde hiç olmadığı kadar büyüklükte bir 'ekonomik dert'le sınava çekileceği bir dönemde, tartışmayı oradan çekip alıp ideolojik alana taşımak hangi aklın ürünü olabilir ve son tahlilde kime hizmet eder?

Artık ekmeğinden yana düşünceli hâle gelmiş insana "Din mi, ekmek mi?" diye sorulmaz ki? Bırakmıyorlar ki ekmek konuşulsun!.. İzin vermiyorlar ki ekmeği küçülenler, ekmeği küçültenleri gündeme getirsin, kırılmasının hesabını sorsun!..

İdeolojik bağnazlıklarının yol açtığı ihtirasla, ülkeyi ve insanı doğru okuyamayanlar, kırılmış, gücenmiş, bağı gevşemiş olanları eski kamplarına doğru geri itmekte pek mahirler!.. Zor zamanda yine yetişirler 'düşman'larının imdadına!..

Böylece ideolojik bağnazlık bunların yanına kâr kalırken, Recep'te, Şaban'da, Ramazan'da fark etmez, bol sıfırlı fatura kesme ve bol hortumlu hayırlı alış veriş düzeni sağlıcakla devam eder!.. 

Yazarın Diğer Yazıları