10 Ağustos, Türkler için büyük fırsattır!

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İsrail’in Gazze’ye saldırısını değerlendirirken “Uluslararası toplumdan çıkan en yüksek ses olan ‘İsrail’in kendini savunma hakkını tanıyorum’ cümlesi, bu harekattan önce ve sonra söylenen en ahlaksız cümledir. Bu cümlenin ahlaksızlığı, İsrail’e ‘yaptığını yapmaya devam et’ çağrısıdır” dedi. “Bu süreçte İsrail’i kim durdurur” sorusuna ise Çelik, “Paris’teki toplantıya katılanlar bir tek Türkiye hariç ‘İsrail’in savunma hakkı’ var deyip destek verdiler” diye konuştu. 
Peki AKP veya Ömer Çelik bu konuda samimi mi? Elbette niyet ölçmeyeceğim. Fakat bu konuda kendi söylemleri var... Mesela Ömer Çelik, 2004 yılında köşe yazarlığı yaparken ABD’nin Fas’tan Endonezya’ya kadar bütün İslam Dünyası’nı kontrol altına alma stratejisine “Büyük vizyon” diyordu... Çelik, “Batı’nın Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya’da şeffaf düzenlere geçilmesini kolaylaştıran yaklaşımlar üretmesi, ’gerçekçiliği’ve ‘idealizmi’ aynı anda barındıran bir tutum olacaktır. Türkiye ise bu vizyonun nesnesi değil, önde gelen öznelerinden biri konumunda” görüşlerini savunarak, ABD projelerinde AKP iktidarının nasıl rol almakta olduğunu itiraf ediyordu. 

***

ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi’ndeki önceliklerden biri İsrail’in güvenliğidir. Dolayısıyla, Kerkük-Musul operasyonu görevi verilen IŞİD’den sonra İsrail’in Gazze’ye saldırısı da bu projenin gereğidir. Üstelik, IŞİD’i silahlandıran da AKP’dir. Yani AKP, İslam dünyasına ABD’nin ’Truva Atı’olarak sokulmuş bir tuzaktır! 
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail’in Gazze’ye saldırılarına ilişkin, kalıcı ve sürdürülebilir bir ateşkesin temini, acil yardımların bölgeye ulaştırılması, adil ve kalıcı bir barışın sağlanması konusunda Türkiye’nin üzerine düşeni yaptığını ve yapmaya devam edeceğini söyledi. 
Oysa Gül, 2007 yılında Çankaya Köşkü’nde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, İsrail’in güvenliği ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkına sahip olmasının, Türkiye’nin Orta Doğu politikasının değişmez önceliklerinden olduğunu söylemişti. 
Esasen, Türkiye’nin Orta Doğu politikası, İsrail’in güvenliğini sağlamak temeline oturtulmuştur! 
Biz o zaman, “Türkiye’nin temel önceliği, Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin güvenliğini sağlamaktır. Güneydoğu sınırları ve Kerkük Türkmenleri tehdit altında iken İsrail’in güvenliği için olağanüstü gayret göstermek, Türkiye’nin işi midir?” diye sormuştuk. 
Bu soru bugün da geçerli. Irak Türkmenleri AKP’nin silahlandırdığı bir grup tarafından kendi vatanlarından atıldı. AKP iktidarı, Türkmenlere, Gazze halkı veya Suriyeli göçmenler kadar değer vermiyor. 

***

İçeride ise Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, nasıl bir düzene doğru gidildiğini “Milletin oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı icranın başıdır. Bundan sonra Türkiye’de artık Başbakan değil, Bakanlar Kurulu Başkanı olur. Bu konuda kimsenin tereddüdü olmasın” diyerek özetlemiş oluyor. Tabii Erdoğan’ın seçilmesi halinde... 
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise “Cumhurbaşkanlığı seçimleri MHP’yi Sayın Bahçeli’den, CHP’yi de Sayın Kılıçdaroğlu’ndan kurtarmak, o partilerde değişim sürecini başlatmak için milletimizin önüne altın tepsiyle sunulmuş bir fırsattır” diyor. 
Olabilir ama asıl büyük fırsat, kendi programını uygulayabilmek için ABD ve AB’ye her türlü tavizi veren, yani kendi kişisel çıkarlarını müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştirerek Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı sıfatıyla, Türkiye’nin millet birliğini çözmeye çalışan Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak fırsatı değil midir?

Yazarın Diğer Yazıları