Alevîlik meselesi ne meselesi?! (4)

Alevîlik meselesi ne meselesi?! (4)

Mustafa Kemal Atatürk''ün, bir yönüyle, Osmanlı Devleti sistemini takip ederek "şeyhülislamlık" diyebileceğimiz Diyanet İşleri Bakanlığı''nı kurmasını neye yorumlarsınız?

İslâm kategorisi içine giren, bütün mezhep ve akımları sıkı bir tarassutla bu çatı altında toplamasının bir manası olmalı.

Mustafa Kemal tarihi ve İslâmı çok iyi biliyor. Konuşmalarını okuyanlar fark etmişlerdir. Yorumlarken taşları yerine oturtuyor. Alevîliğe ayrı sayfa açmaması, muhakkak ki, İslâm dairesine giren yapıları "bütüncü" görmesindendir.

Mahallinde Alevîlik ve Bektaşîlik araştırmalarım, bana, Alevîlikte, tarihî şartların getirdiği "saklanma" dürtüsünden, öbek öbek inanç grupları teşekkül ettiğini ayan beyan göstermiştir. "Alevîyim" diyenler de birbirleriyle irtibatsız Alevî yapılanmalarını özellikle vurgulamışlardır. 

Mustafa Kemal, Sünnîler yanında Millî Mücadele''de, Alevîleri/Bektaşîleri Millî Mücadele''ye katmanın yollarını aramıştır.

Mazhar Müfit Kansu (1872-1948), Mustafa Kemal hakkında özel bilgilere sahip. Başta hep yanında idi. "Erzurum''dan Ölümüne Kadar Atatürk''le Beraber" kitabında Mustafa Kemal''in Hacıbektaş''a geliş sebebini yazar:

"Hacıbektaş''a da uğranılacaktı. Bu mühim bir merkezdi. Bütün Anadolu''daki üç, dört milyondan daha ziyade miktara baliğ olan Alevilerin merbut bulundukları Çelebi, Hacıbektaş kariyesinde oturmakta idi. O zaman Çelebi Cemalettin Efendi ve Dedebaba Postu Vekili Niyazi Salih Baba idi. Milyonlara varan Alevi-Bektaşiler, gerçi bitaraf bir vaziyette görülüyorsa da bunlar, Çelebi''nin, Dedebaba Vekili''nin emir ve iradesine tabi olduklarından bu zat ile görüşmek, onları tarafımıza çekmek için gerekliydi..."

Salih Niyazi Dedebaba (1876-1941), Mustafa Kemal ve beraberindekileri karşılıyor. Sonra Çelebi Cemalettin Efendi''yle (1864-1923) görüşülüyor ve Millî Mücadele''ye destek alınıyor. Hatta Cemalettin Efendi, Mustafa Kemal''e "cumhuriyet" taraftarlığını ihsas ettirmiş, Mustafa Kemal, daha Millî Mücadele''nin başlarında, bir açıklama yapmak istememiştir.

(Ara not: Mustafa Kemal, M. M. Kansu''ya, daha Erzurum kongresi sırasında "cumhuriyet" hakkında fikrini söylemişti. Şu notu da ekleyeyim: Salih Niyazi, Bektaşîlerin son Dedebabasıdır. 1925''te tekkeler ve zaviyeler kapatılınca, Türkiye''de fazla kalmayarak 1930''da doğduğu yer olan Arnavutluk''a gitti. Tiran''da Bektaşîlerin dergâhında, avlu içinde kapalı alanda, dedebabaların mezarı vardır. Orada yatıyor. Gittiğimde ziyaret etmiştim.)

Türkiye içinde de Türkiye dışında da Alevîliği İslâm dışı göstermek isteyenler bulunuyor. Son zamanlarda, Avrupa''da, özellikle Alevî derneklerine imtiyazlar tanınması, hatta ayrı din gibi görülmesi, "dinî" bağlantı tartışmalarını alevlendirdi.

Bu tartışmalara bir uç isimden cevap geldi. Eski CHP Tunceli milletvekili "Alevî" Hüseyin Aygün "Avrupa''daki kimi Alevi kurum yöneticilerinin, ''Alevilik kendine özgü bir inançtır'', ''Hiçbir dinin şemsiyesi altında değiliz'' lafları apaçık bir bilgisizlik." dedikten sonra şöyle devam etti:

"Alevilik, hiç tartışmasız, Hak-Muhammed-Ali yoludur, Ehlibeyt ve 12 İmam yoludur. (...) Aleviliğin ''İslam olmadığını'', tarihte sadece Alevileri katletmek, yakmak isteyenler söylemişlerdir. İslam''ın binlerce yorumu vardır; Alevilik, Bektaşilik, Kızılbaşlık, Tahtacılık, Nusayrilik, bu yorumlar içinde yer alır. Aleviliği, diğer pek çoğundan ayıran temel şey; namaz, hac, zekâta değil; ''İslam''ın batıni'' yorumuna değer vermesidir."

R. T. Erdoğan, maalesef, bütün hesabını, ihtiyaç üzerinden değil, oy üzerinden yapıyor. Derûnunda nelerin yattığını tahmin etmek zor değil.   Dolayısıyla Alevîlerden hiçbir surette oy alamaz. Sünnîler gibi Alevîlerin de "devlet" çatısı altında bir araya getirilmek istenmesi, sağlanacak imkânlar Alevîler için bir kazanç.

Unutmayalım ki, boşlukta kalan istismar edilir.

Yazarın Diğer Yazıları