Çözüm, derin millette!

Herkes,  “Ne yapacağız?”  diye soruyor! Aslında insanlar sadece yaptıklarından dolayı değil, yapmadıklardından dolayı da sorumludur. Yanıbaşınızda bir suç işlenirken sessiz kalırsanız, o suça siz de iştirak etmiş sayılırsınız. 
Dolayısıyla Türkiye’nin bugünkü durumundan her an suç işleyen iktidar kadar, onun işlediği suçlara seyirci kalan herkes sorumludur. 
***
Tayyip Erdoğan,  “Al bayrağı şerefle, gururla göklerde dalgalandırmak, üzerinde bu bayrağın bulunduğu pasaportun itibarını yükseltmekle olur. Bu milletin onurunu korumak, onun refah seviyesini yükseltmekle olur. Biz, başkaları gibi hamasetle, lafla, sözle, bağırarak, çağırarak değil, işte bu şekilde Türkiye’mize hizmet ediyoruz”  diyor!  
Nasıl hizmet etiklerini, bir cümlede ifade edelim!
Barzani ordusunun Türk subayları tarafından eğitilmesi, Libya, Suriye, Yemen ve Nijerya’da sözde İslâmcı ama görevleri İslâm’ı terörist göstermek olan CIA’nın kurduğu örgütlere lojistik destek verilerek bu ülkelerin, iç savaş ortamına sürüklenmesi, PKK ile özerklik pazarlığı yapılarak vatan topraklarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti dışında bir gücün egemenliğine bırakılması, Ege’de, 16 Türk adasının Yunanistan tarafından ilhak edilmesine göz yumulması, Süleyman Şah türbesinin tahrip edilerek Türk toprağının terk edilmesi, 17-25 Aralık’ta ortaya çıkan para sıfırlama olayı ve rüşvet pazarlıkları, yine vatan topraklarının ve stratejik kuruluşların yabancılara satılması, kumpas kurularak Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin psikolojik olarak çökertilmesi ve zaafa uğratılması, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin ülkenin işgal edilmesi durumu iiçin geliştirdiği direniş plânları ve listelerinin, yargı eliyle deşifre edilerek büyük ihtimalle yabancı istihbarat örgütlerinin eline geçmesine yol verilmesi gibi olaylar, hep AKP iktidarının Türkiye’ye hizmetleridir!  
***
Bu kadar vahim olaylar karşısında, iktidar, halkın oyları ile alaşağı edilemiyorsa ve ülkeyi gerçekten milli ve cumhuriyete bağlı partiler yönetemiyorsa, bunda kusuru dışarıda aramak, başını kuma gömmek olur.   
Evet mevcut siyasi yapıların, Türkiye’nin başındaki belâları defetmek gibi bir gündemi yoktur. Yönetim kademelerinde küçük çekirdek gruplar halinde iç veya dış istihbarat örgütleri tarafından kurgulanmış durumdadırlar. 
Dolayısıyla bu yapıları eleştirmek, bugüne kadar hiçbir işe yaramadı, yaramaz! Çünkü yine istihbarat yöntemleri kullanılarak, eleştirenler iftiralarla, çamurlarla etkisizleştirilir, böylece alternatif üretme imkânları tamamen yok edilirek halk seçimlerde mevcut yapılara mecbur bırakılır! 
Dolayısıyla, dışarıdan kurgulanan Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesi içinde, herkes kendi rolünü oynarken mücadele, kimin ülkeye daha iyi hizmet edeceği üzerinde değil, kimin mevcut sisteme iyi hizmet edeceği üzerinde yoğunlaşır. 
***
Seçimler gelip çatınca, elbette kişisel ve kurumsal konumlarını korumak veya daha iyi bir seviyeye yükseltmek isteyenler olur! İşte o zaman vatan, millet, din nutukları yeniden başlar’85 Hızını alamayanlar, camide bile siyasi vaaz vermeye başlar. Ülkenin çivisi çıkmıştır nasıl olsa. Yasal olarak hesap sormaya kalkan, çeşitli suçlamalarla özgürlüğünden de edilir. 
Meseleyi bu şekilde görenler ve çare arayanlar da halkın genelinin destek vermeyeceği, küçük yapılar içinde eritilir. 
***
Peki bir milletin direnci, bütün örgütlü yapıların bir şekilde kontrol edilmesi ile çöker mi? 
Çökmez! Millet, bir ruhtur! Gerçi o ruhu yok etmek için de binbir çeşit program uygulanmaktadır ama bu iş öyle bir insan hayatı kadar kısa bür süre içinde halledilemez. Dolayısı ile millet, eğer varolacaksa bu saldırıya mutlaka bir çözüm geliştirir! 
Derin devletten değil, milletin derin gücünden bahsediyorum. 

 

Yazarın Diğer Yazıları