Ekonomist Meriç Köyatası kur garantili mevduatın sonunu açıkladı. Her dediği çıkan adam garsonun hesabı kime kilitleyeceğini yazdı

Ekonomist Meriç Köyatası kur garantili mevduatın sonunu açıkladı. Her dediği çıkan adam garsonun hesabı kime kilitleyeceğini yazdı
Ekonomist Meriç Köyatası, “Hazine açıkları ve enflasyon beklentileri nedeniyle döviz kuru yine artacak. Kur garantili mevduat için üç ay, altı ay ve bir yıllık vade koydular. Üç aylık vadeli TL mevduatı artar. Üç ay sonra da Hazine büyük bir açıkla karşı karşıya kalır” diye yazdı.

Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda hükümetin ekonomi politikalarını sert dille eleştirdi.

“Eyyy TÜSİAD dediler, bankaların ve sanayinin ödemesi gereken yükü, milletin sırtına yüklediler… faiz lobisiyle Sevr anlaşması imzaladılar” diyen Köyatası, “Kur garantili otoyollardan sonra kur garantili faizimiz de oldu… üç haneli enflasyona hazır olun. Ne oldu da yüksek kur ve ihracata dayalı Türk modelinden iki gün içinde vazgeçtiniz? fırtına poyrazdan eserken aniden lodosa drise etti kaptan çaresiz” diye yazdı.

Köyatası’nı yazısının tamamı şu şekilde:

“Döviz kurlarında ve piyasalarda fiyatların ani bir şekilde yükselmesi de, ani bir şekilde düşmesi de istikrarsızlık göstergesidir ve sağlıklı değildir. İstikrar önemlidir. Dövizde son 4 ayda yaşanan spekülatif yükselişin normal şartlarda faiz artışı ve bütçeden tasarruflarla engellenmesi gerekirken, Saray Yönetimi, faize kur garantisi vererek örtülü faiz artırımı yaptı. Bu kur garantisinin bütün yükü ve riskleri Hazine’nin üstüne yıkıldı. Hazinenin, dolayısı ile Türk milletinin sırtındaki kur garantili otoyollar, köprüler, havaalanları, şehir hastanelere, şimdi de kur garantili faiz yükü bindi.

Faiz, borç alanla borç veren arasındaki bir fiyattır. Başka bir ifade ile mevduat sahibi ile banka arasında ve kredi alanla banka arasındaki fiyattır. Şimdi devlet mevduat sahibine diyor ki, “Sen paranı Türk Lirası ile bankaya yatır. Faiz ne kadar düşük olursa olsun fark etmez, dönem sonunda döviz kuru ne kadar arttıysa, aradaki farkı ben vereceğim.” FAİZİ ÖDEMESİ GEREKEN BANKALAR VE KREDİ KULLANAN İŞADAMLARI YERİNE, BU PARAYI HAZİNE’YE VE TÜRK MİLLETİNE ÖDETİYOR.

Karar açıklandığında sıcağı sıcağına akşam saatlerinde Facebook hesabımda paylaşmıştım. Bu karar, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık satışından da beter bir fatura çıkaracak.

Saray yönetimi ve yandaşları, bundan iki gün öncesine kadar “Kuru bilinçli olarak yükseltiyoruz. İhracata dayalı yerli ve milli Türk modeli uygulayacağız” derken ani bir U dönüşü çektiler, örtülü olarak faizi yükselttiler. Ne oldu ya da neyin farkına vardılar ki, bu U dönüşünü yapmaya mecbur kaldılar? Hiçbir dayanağı olmayan yüksek kura dayalı Türk Modeli hayallerinin ömrü nasıl kısa olduysa, bu modelin ömrü de o kadar kısa olacaktır.

Bir taraftan “Eyyy TÜSİAD biz sizin cibilliyetinizi biliyoruz” derken, diğer taraftan bankalar ve kredi kullanan işadamlarının üzerindeki tüm riskleri milletin sırtına yüklediler. Belli ki, döviz kurundaki büyük artışlar; dış borcu bulunan bankalar ve özel sektörü uçurumun kenarına getirmiş. Anlaşılan kötü ekonomi yönetimi nedeniyle, bankalar ve dış borcu bulunan özel sektör şirketleri kurtarılmaya çalışılıyor. Bedeli de Türk Hazinesinin iflası olarak ödenecek.

Esasında olan biten, sevgili dostum ekonomist Cüneyt Akman’ın tweetinde belirttiği gibi, Ekonomi Yönetiminin Faiz Lobisi ile Sevr Anlaşması imzalamasıdır. Bu anlaşma ile sıcak parayı Türkiye’ye davet etmektir.

Bu modelde ısrar edilirse neler olacağını özetleyelim. Bankalar mevduata düşük faiz verecek. Artan kur farkını Hazine bütçede olmayan para ile karşılamaya çalışacak. Ya bugünden çok daha yüksek faizle borçlanarak ve bu borcu Türk Milletinden toplayacağı vergilerle ödeyecek. Ya da dönüp Merkez Bankasına para bas bana ver diyecek. Bunların her ikisi de üç haneli enflasyon demektir. Ve elbette, eğitim, sağlık başta olmak üzere birçok devlet hizmeti daha da aksayacak.

Para piyasalarında kısa süreli döviz düşüşü görülebilir. Kamu bankaları aracılığı ile Merkez Bankası’ndan döviz satıyor olabilirler. Ya da yurt dışından Katar, BAE ya da bıyıklı Türklerin paralarını da getirmiş olabilirler. Bunu birkaç gün içinde anlayacağız. Bu düşüş uzun sürmez. Şunu söylemek, bir iktisatçı olarak boynumun borcu... Hazinede ve bütçede karşılığı olmayan garanti nedeniyle Türkiye’nin riskleri kendiliğinden artar. Dolar 8.5 lira ve Merkez Bankası faizi yüzde 19 iken Hazine yüzde 17 ile borçlanıyordu. Dolar 18’e çıkıp Merkez Bankası faizi yüzde 14’e düştüğünde, Hazine faizi düşmedi aksine yüzde 25’e tırmandı. Çok kısa bir süre içinde önce Hazine borçlanma faizi daha da artacak, Hazine açıkları ve enflasyon beklentileri nedeniyle döviz kuru yine artacak. Kur garantili mevduat için üç ay, altı ay ve bir yıllık vade koydular. Üç aylık vadeli TL mevduatı artar. Üç ay sonra da Hazine büyük bir açıkla karşı karşıya kalır.

Önümüzdeki aylar birçok belirsizliğe gebe… Fırtına poyrazdan eserken aniden lodosa dönüyor. Geminin kaptanı ise şaşkın… Dalgayı baş omuzluktan karşılamak yerine bir iskele bordadan, bir sancak bordadan alıp sürekli yalpaya düşüyor. Umarım kayalıklara bindirip gemiyi parçalamaz.

Ekonomide var olan güven sorunun giderilmesi bu saatten sonra mümkün değildir. Bu da istikrarsızlığa neden oluyor. AKP iktidarının ekonomide teknik olarak alacağı hiçbir önlem kalmamıştır. Biran önce bırakıp gitmelidirler. Eğer bu ülkeyi birazcık sevip düşünüyorlarsa da, gidinceye kadar olan sürede, biraz faizi yükseltip bütçe harcamalarını kısmak ve piyasaların sakinleşmesini sağlamaktır. Bunu saray yönetiminden beklemenin bir hayal olduğunu biliyorum ama yine de bir temenni olarak aktarmak istiyorum.

İlgili Haberler