'Emekli Olmaya Gör...'

'Emekli Olmaya Gör...'

Bir gün telefonda, "Biz emekliyiz, karnımızı do­yuramıyoruz... Yazın bunları... yazın..." diyor ve arkasını getiremiyordu. Hıçkırıklarını duyuyordum. Yaşlı insanlar çabuk duygulanır.

Türkiye'de bütün insanların mutlu olmaya hakları vardır ama yaşlı insanlar daha çok mutlu olmayı hak etmişlerdir. Yeni nesli onlar yetiştirmişler, devletine, milletine onlar hizmetlerini itmam etmişlerdir. Artık emekliliklerini huzur içinde geçirmek isteyeceklerdir.

Aslında Türkiye'de, bütün partilerin üzerinde mutabakata varacağı bir sosyal güvenlik kurumunu geliştirmek gerekir. Memleketimizde hiç kimsenin dilenmesine yol açılmamalıdır. Kendisine bakamayan, yalnızlıktan bunalmış her­kese sahip çıkılmalı ve onların ihtiyacı karşılanmalıdır.

Biz, mümkün olmayan bir şeyden bahsetmiyoruz...

Türkiye'de olmayacak, olmaması gereken şeylerin kavgası veriliyor. Kavgasının yapılması gereken şeyler göz ardı ediliyor. "Politika" dediğimiz zaman kaygan bir zemin, "politikacı" dediğimiz zaman "kaypak" insan anlaşılıyorsa, bunları halkımızın kafasından silmek zordur. Ancak imkânsız değildir.

İnsanlar geçinememenin kıskacı içinde bunalıyor. İnsanlar çaresiz... Başvuracak merci bulamıyor. İnsanlar ağlıyor. Evet, Türk insanı bu noktaya getirildi. Çarenin hiçbir zaman tükenmeyeceğini söyleyenler, çareyi mutsuzlukta mı arıyorlar?

Türkiye'de okul bitirmek bir dert, bitirdikten sonra ise iş yok... Bir inşaat mühendisi işsizlik yüzünden, planını çizmesi gereken binanın kumunu eleyip harcını karıyorsa, bunun üzerinde biraz düşünmek gerekmez mi?

Eğer fuhuşta patlama görülüyorsa bunun sebeplerini hiç araştırmıyor musunuz? İktidarlar, sırtına basa basa geldiği halkın karnını doyuramıyor, diğer yandan ahlâksızlığı teşvik eden bütün yolları açıyorsa, fuhuş neden artıyor diye so­ramaz. Ancak halkın öfkesini sinesine çekmek zorunda kalır... Bu sine bir gün öfkeyi göğüsleyemez; yıkılıp gider.

*

Buraya kadar okuduğunuz yazı, bugünü anlatıyor ama dün yazılıp bugün yayınlanan yazı değil. Bir başka gazetede 20 Ağustos 1992'de bizim kalemimizden çıktı. "Kovulacak Güçler" kitabımızda yer alır.

Biliyorsunuz o dönemde ANAP iktidardaydı. Yazının devamında, ANAP yerine Ak Parti'yi, Turgut Özal yerine Recep Tayyip Erdoğan'ı, hayalî ihracat yerine ihaleleri koyun... Eski paradan beş sıfırı atın... Değişen bir şey yok. Yalnız bir fark var: Yazımızın çıktığı tarihte 1 dolar 7 lira idi. Bugün ise 1 dolar 20 lira.

*

Yazımızın devamını okuyalım:

Özellikle ANAP iktidarları döneminde haksız kazanca yol açılmıştır. Hayalî ihracat denen hırsızlık Türkiye'nin bütçesinin üstündedir ve bu para yalnız birkaç yüz kişinin ce­bine girmiştir. Hayalî ihracat var dendikçe devrin başbakanı Özal, olayın üzerine gidileceğine, "Başlattığımız ihracat seferberliği baltalanmak istendiği için çirkin iftiralarda bulunuyorlar." diye açıklamalar yapabiliyordu. Şimdi her şey açığa çıktı. Bu insanlar kendilerini nasıl savunurlar bi­lemiyoruz. Daha doğrusu ne yüzle çıkıp politika yaparlar anlamak mümkün değil...

Türkiye'de politika basit Şark kurnazlıklarıyla yürütülüyor. Bunun için hiçbir konuda politikacılar mutabık kalamadıkları gibi, halka güven de vermiyorlar. Politika, insan unsuru göz önüne alınarak yapılır. Politikada her şey insanın mutluluğu içindir. Ancak gelin görün ki, insanı mutlu etmek şöyle dursun, hakkını arayamayan insanlar daha da eziliyorlar.

Emeklilerin bitmeyen dramı, kaç gündür yine kamuoyunu işgal ediyor.

Aylar önce telefonda ağlayan ses aklıma geliyor. Sonra televizyonda, kilometreyi bulan kuyrukta 300-500 bin için bekleyen kadın, "Cebimde 500 TL. var." diyor. Ala­cağı paraya güveniyordu. Para alamayınca o insanın ne hâle geleceğini göz önüne getiriniz.

Politikacılarımız halkımızı aldatmışlardır. Emeklileri umutla bankaların önüne dizmişler, sonra elleri boş gerisin geriye, umutlarını kırarak göndermişlerdir. Bu resmen cinayettir! (20 Ağustos 1992)

*

O sıra 1989'da Cumhurbaşkanı seçilen Turgut Özal, dönemin şartlarında, resmen partili değildir ama ANAP, yine onun partisidir ve her fırsata müdahale eder. Bugün yeni sistemde Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanıdır.

Dönemler fark etmiyor... Emekli eziliyor... Hele işçi emeklisi! Asgarî ücretin de altında. Aklınız alıyor mu?!

ANAP dönemiyle Ak Parti dönemi, daha açığı T. Özal dönemiyle, R. T. Erdoğan dönemi karşılaştırılırsa, nerede yanlış yapıldığı bir bir ortaya dökülecektir.

Yazarın Diğer Yazıları