Fehmi Koru, Erdoğan'dan ne bekliyordu?

Başbakan Tayyip Erdoğan, Güneydoğu Anadolu gezilerinde  “Biz tek millet dedik. Tek bayrak dedik. Tek vatan dedik. Tek devlet dedik. Buna kim karşı çıkabilir? Buna karşı çıkanın bu ülkede yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” dedi ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile terörle mücadele politikası konusunda hem Bakanlar Kurulu’nda hem Eğirdir Dağ Komando Okulu’nda olumlu fotoğraflar verdi diye, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kadim arkadaşı Fehmi Koru’nun hışmına uğradı. Öyle ki Koru, “Obama gibi geldiler, Bush’a benzediler” diyebildi.
Dengir Mir Mehmet Fırat’ın partideki görevlerinden istifa etmek zorunda kalması da Erdoğan’ın son tavırlarıyla ilgili olsa gerektir.
Ne bekliyordu acaba Fehmi Koru gibiler?
PKK’nın “demokratik özerklik” dediği programın başlatılmasını mı? Şu anda yapılmayan bir tek o kaldı da hani!

***

Tayyip Erdoğan’ı biz de çok eleştirdik, ama bu kadarını biz bile söylememiştik. Bush, bütün dünyada o kadar kötü bir şahsiyet olarak biliniyor ki, bu benzetmeyi yapmak aklımızın ucundan bile geçmedi! Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na bu çirkinliği yakıştıramadık.
Başbakan da Bağcılar’dan cevap verdi:
“Güya biz iktidara gelirken Obama gibi gelmişiz. Şimdi ise Bush olmuşuz... Sevsinler seni... Yazıklar olsun!
Biz ne Obama’yız, ne de Bush... Biz biziz. Herkesi kendi atmosferinde değerlendirsinler.
Obama bir siyahi. Siyah-beyaz ayrımlarının yapıldığı dönemlerde olimpiyatlarda başarı kazanmış bir siyahi sporcu sırtına ABD bayrağı alıp zafer turu atardı. Obama’ya tebrik mektupları yazan terör örgütü yandaşları bu ülkede sırtlarına Türk Bayrağı alıp koşabilirler mi? Benzetmeyi yapanlar ufka iyi baksınlar. Başlarını da iki ellerinin arasına alıp iyi düşünsünler.”

***

Bence Tayyip Erdoğan’ın milli kimlik ile ilgili fikirleri hâlâ bulanıktır, hatta zararlıdır. AKP, maalesef, Tayyip Bey’in söylediği gibi  “temel önceliğini millet olarak belirlemiş” veya “toplumun çevresiyle merkezini buluşturmuş”  da değildir. Bunun en açık delili, Tayyip Bey’in, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin çok net bir ifadesi olan “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü hâlâ benimseyememesi ve “Türk” kimliği yerine “Türkiye kimliği” ni yerleştirmeye çalışmasının yanında, partinin tamamen yabancı sermayeyle bütünleşerek, Türkiye’nin gelirini dışarıya aktaran TÜSİAD odaklı “egemen blok”a dayanmış olmasıdır.

***

Fakat, Tayyip Bey’in Bush’a benzetilmesinin yanlışlığını izah ederken kullandığı mantık mükemmeldir.
Obama, Amerikan kimliğini ve bayrağını yücelterek bugün bulunduğu makama geldi. Bu yüceltme, onun siyah kimliğinde veya renginde bir değişiklik meydana getirmedi. Seçmenleri, siyah olduğunu bilerek, ancak Amerika’ya ihanet etmeyeceğinden emin olarak ona oy verdiler.
Dolayısıyla Ertuğrul Özkök’ün “Türkiye’de Kürt cumhurbaşkanı seçilir mi?” sorusundaki benzetme de temelinden yanlıştır. Sonuçta TBMM, Kürt kökenli cumhurbaşkanı da seçmiştir. Ama kendi etnik kimliği üzerinden siyaset yapanların böyle bir şansı olamaz. Çünkü, bunu yapanlar, kendilerini ana kütleden ayırarak etnik ırkçılık batağına düşmekte, geniş kitlelerin nefretini kazanmaktadır. 

***

Erdoğan, “Türkiye’nin doğusunda kimlik siyaseti yapmak suretiyle vatandaşları istismar edenler var” dedi. “İstismarı bırakın da elinizdeki belediyelerle oralarda yaşayan vatandaşlarımı, affedersiniz pislik içinde yaşamaktan kurtarın”  diye ekledi.
Erdoğan, burada çuvaldızı kendisine da batırmalı ve kendisinin ne siyaseti yaptığını sorgulamalıdır.
Mesela türban istismarı bir dini kimlik siyaseti, din istismarı değil midir?

Yazarın Diğer Yazıları