Kürşad Zorlu, Habur'daki görüntüleri hatırlatarak sordu: Seçime ramak kala, Öcalan’ın mektubunu kim okuttu?

Kürşad Zorlu, Habur'daki görüntüleri hatırlatarak sordu: Seçime ramak kala, Öcalan’ın mektubunu kim okuttu?

İYİ Parti sözcüsü Kürşad Zorlu, iktidarın Millet İttifakı'na yönelik HDP ortaklığı iddialarına yanıt verdi. HDP'nin ittifakta olmadığını dile getiren Zorlu, iktidara "Öcalan'ın mektubunu kim okuttu?" sorusunu yöneltti.

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu bugün Ankara’da gazetecilerle bir araya geldi. 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere ve gündeme ilişkin açıklama yapan Zorlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kürşad Zorlu, AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Millet İttifakı'na yönelik iddialarına ilişkin konuştu. İktidar tarafından ortaya atılan "HDP ile ortaklık" iddialarının gerçek olmadığını kesin bir dille açıkladı.

Çözüm sürecinde Habur'daki görüntüleri hatırlatan Zorlu, "O süreci çok yakından bilirim, maalesef Habur’daki o görüntüler, Oslo, Dolmabahçe’deki, biliyorsunuz daha önce bu Öcalan ile görüşme konusunu inkar ettiler sonra kendilerinin yetkilileri gönderdiğini itiraf ettiler. Hendekler kazıldı, tuzaklar kuruldu 700’ün üzerinde şehidimiz maalesef ve en önemlisi milletimizin içerisine ayrıştırma tohumları da çoğunlukla o dönemde ekildi. Bunu kim yaptı? AK Parti. Öcalan’ın mektubunu kim okuttu? Biz mi yaptık bunu seçime ramak kala? Kim devletin kanalına çıkardı? HDP bizim ittifakımızın içerisinde yer almamaktadır" dedi.

Kürşad Zorlu'nun açıklamaları şu şekilde:

“BİZ MÜCADELE PARTİSİYİZ”

Biz İYİ Parti olarak bir mücadele partisiyiz aynı zamanda dolayısıyla şu anda net bir şekilde söyleyebilirim İYİ Parti hedefine doğru ilerliyor. Bize gelen şu anki anketlerde İYİ Parti yüzde 15’lerin üzerinde bir oy oranına şu anda taşınmış durumda tabi bu bizim için yeterli değil. Birinci parti olmayı hedefliyoruz. Önümüzde 15 günlük bir süreç var, hızlı bir biçimde yeniden o hedefe ulaşacağımıza inanıyoruz. Bir defa siyasette zaman zaman dalgalanmalar olur, olmaktadır fakat milletimizin feraseti her şeyin üzerindedir. Özellikle son 1 haftadır bunu net bir şekilde görebiliyoruz.

“HDP İTTİFAKIMIZIN İÇERİSİNDE YER ALMAMAKTADIR”

HDP konusuna gelince bu konuyu Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Genel Başkanımız da son günlerde yaptıkları toplantılarda açıkça net bir şekilde ortaya koydular. HDP bizim ittifakımızın içerisinde yer almamaktadır. Biz İYİ Parti olarak bizi bu konuyla yaftalamaya çalışan Cumhur İttifakı’nın üyelerine şunu hatırlatmak istiyorum. Özellikle ben bu sözde çözüm sürecinde milletimizin karşısında, huzurlarında kamuoyunda değerlendirme yapan bir isimdim. O süreci çok yakından bilirim, maalesef Habur’daki o görüntüler, Oslo, Dolmabahçe’deki, biliyorsunuz daha önce bu Öcalan ile görüşme konusunu inkar ettiler sonra kendilerinin yetkilileri gönderdiğini itiraf ettiler.

“ÖCALAN’IN MEKTUBUNU KİM OKUTTU? BİZ Mİ YAPTIK BUNU SEÇİME RAMAK KALA? KİM DEVLETİN KANALINA ÇIKARDI?”

Hendekler kazıldı, tuzaklar kuruldu 700’ün üzerinde şehidimiz maalesef ve en önemlisi milletimizin içerisine ayrıştırma tohumları da çoğunlukla o dönemde ekildi. Bunu kim yaptı? AK Parti. Öcalan’ın mektubunu kim okuttu? Biz mi yaptık bunu seçime ramak kala? Kim devletin kanalına çıkardı? Bu değerlendirmeleri vatandaşlarımız da görüyor arkadaşlar. Hüda Par meselesini görmezden geliyorlar. Böyle bir karartma politikası uygulanıyor. Geçtiğimiz günlerde bir AK Partili yetkili, ‘Hüda Par bizim ittifakımızın içerisinde değil’ gibi bir açıklama yaptı ama bunu milletimizin gözüne baka baka söylüyor. Yok içerisinde değil tam göbeğinde AK Parti’nin tam ortasında… Şimdi TBMM’ye hangi oylarla gidecekler? O partiye o ittifaka vurulan mühürle TBMM’ye girecekler. Bu onların tercihidir. Milletimiz de takdir edecektir. Nasıl uygun görürse başımızın üstüne elbette ama bu partinin programında birçok kabul edilemez şeyler var. Bazılarını hatırlatmak lazım. ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ifadesinin kaldırılması her yerden, Anayasa’daki vatandaşlık tanımının kaldırılması, ilk dört maddenin en son artık kendilerini durduramadılar çünkü bilinç atmaya devam ediyor. Türk bayrağının adını Türk bayrak demeyelim dediler. Bunları olmamış gibi kabul edip, Türk milliyetçiliğini her yerde itiraf eden, bunu gururla savunan, taşıyan Meral Akşener’e mi, İYİ Parti’ye mi söz söylüyorsunuz? Ve ellerinde bu yalan propagandanın dışında hiçbir araç kalmamış arkadaşlar. Oy getirmek adına, bizim bu kardeşlik hukukunu kurma idealimizi baltalamak adına karşı propagandayla aslında bir başka kardeşlik alanını bir kez daha baltalamaya, ayrıştırmaya çalışıyorlar. İnşallah 14 Mayıs’tan sonra bu karanlık tablonun bu yönüyle de değişeceğini, insanlarımızın barış ve huzur içerisinde bayrağımızın altında, vatan sevgisini insanlarımızın nasıl ölçebilirsiniz?

“İKTİDAR MİLLETİMİZİN GÖNÜL GÜCÜNÜ ÇOKTAN KAYBETMİŞ DURUMDA"

Bu mevcut siyasi iktidar bana kalırsa birkaç temel dönemde ortaya koyduğu vaatlerini ve taahhütlerini gerçekleştiremeyerek bu rekabet ortamında yani siyaseten rekabet ediyoruz. Bu ortamda milletimizin aslında gönül gücünü çoktan kaybetmiş durumda bunu sahada çok net bir şekilde görebiliyoruz. Birinci aşama, yaklaşık 12 yıl önce 2023 hedefleri adı altında milletimize bir hedefler bütünü konuldu ve yaşadığımız bu sürece kadar korkunçça yoğun bir biçimde bu hedefle ilgili taahhütlerin altı çizildi ve milletimize böyle bir propaganda yapıldı. Neydi o hedefler? Ülkemizi dünyanın en büyük teknolojisi arasına sokabilmekle ilgiliydi bu açıklandığında 17’nci sıradaydık şimdi 21’inci sıraya maalesef geldik. 25 bin dolarlık bir kişi başına milli gelir hedefi vardı bugün geldiğimiz noktada artık 10 bin doların altındayız ve dövizin Türk lirası karşısındaki bu eğilimi devam ettikçe alım gücü de hızla gerilemeye devam edecek. Bir başkası, 500 milyar dolarlık bir ihracat hedefi vardı. Bunun yarısına ulaşılamadı ama bir başka bir şey 500 milyar faiz ödemesine ulaştı ülkemiz…

“DÜŞÜRDÜKLERİNİ SÖYLEDİKLERİ ENFLASYON YÜZDE 70’LER DÜZEYİNDE”

İkincisi 24 Haziran 2018 seçimleri, burada da bir vaat vardı altı çizilen… Ne deniyordu? ‘Bize yetki verin ondan sonrasını görün’ o tarihte dolar 4,67 liraydı arkadaşlar. Bugün serbest piyasayla, Merkez Bankası döviz kuru arasında bir bütünlüğün kalmadığı noktaya geldik. Yani insanlarımız bunu çok iyi görmeli, devletimizin birçok kaynakları, bizlerin ödediğimizin vergiler yoluyla dövizi bu seviyede tutmak için çaba sarf eden, kontrolü kaybetmiş bir ekonomi yönetiminden bahsediyoruz. 24 Haziran 2018’de enflasyon yüzde 18 düzeyindeydi şu anda düşürdüklerini söyledikleri enflasyon rakamlarına bile göre hala TÜİK’in rakamlarında gıda enflasyonu yüzde 70’ler düzeyinde ve maalesef Ruanda ve Gana gibi ülkelerin de bu yönüyle gerisine düşmüş durumdayız.

“ARKA KAPI DİPLOMASİSİYLE NOTLAR BEŞTEPE’YE GELİYOR. SABAHA KARŞI KARARNAMEYE DÖNÜŞÜYOR”

Yine 24 Haziran 2018 tarihinde 5 bin 581 lira olan yoksulluk sınırı bugün 31 bin 500 lira düzeyine geldi arkadaşlar. Bir başka temel tarih Eylül 2021 yani bunca ülkemizin sistemini ekonomisini yerle bir eden bu neticelerin yanı sıra sözde çözüm getirmek için ortaya koydukları ‘Yeni Heterodoks’ uygulamalarla maalesef Türkiye’miz bir enflasyon sarmalına ve hayat pahalılığı çıkmazına sürüklendi. ‘Faiz sebep enflasyon sonuç’ denilen tırnak içinde, ‘nas’ tırnak içinde uygulamalarının maalesef bugün getirdiği nokta ülkemizi kontrolden çıkmış bir ekonomi… O tarihte 13 liraydı dolar kuru, kim yaptı bunu? Bunu Millet İttifakı mı yaptı, İYİ Parti mi yaptı? Hayır. Artık bir Milletvekili adayı olarak da sahaya inme imkanımız da oldu. Yaklaşık 1 haftadır çok yoğun bir biçimde benim seçim çevrem olan Yenimahalle, Etimesgut, Sincan, Nallıhan, Ayaş ve Beypazarı ilçelerimizden oluşuyor bu bölgemiz çok farklı meslek gruplarıyla, çevrelerle bazen pazarda bazen sokakta bazen AVM’de birçok yerde birlikte olduk. İnsanlarımız artık bunu hissediyorlar. Onun için mevcut siyasi iktidara bir haberim var, gitmektesiniz. Bunu çok net bir şekilde söyleyebilirim. Çünkü maalesef bir başka ülkemiz için hazin verici bir gelişme de yaşandı. Bir sistem değişikliğine gidildi. Bakın bunları anlatırken bir vatandaş olarak gerçekten üzülüyorum. Çünkü bu kadar problem alanları açabilecek hatalı politikalar ve kararlar alındı ki bir tanesi de mevcut getirilen bu adına Cumhurbaşkanlığı Sistemi olarak getirdikleri ama artık kendilerinin bile kullanmaktan vazgeçtikleri bir ad, neydi o da? Başkan, başkanlık… Aslında bu ince kırılmayı bile vatandaşlarımızın hissediyor olması gerekiyor. Ne oldu sistemin adını hemen başka bir şeye evrildiler. Çünkü kafalarındaki bir demokratik, birbirini kontrol eden bir denge denetim mekanizmasının olduğu bir sistem değildi. Maalesef bu sistemin devletin olmazsa olmazı dediğimiz ortak akıl, öngörülebilirlik, planlamadan denetim sürecine geçen süre kadar yönetim fonksiyonlarını yerle bir edilişidir. Birçok bürokraside değerli arkadaşımızdan zaman zaman edindiğimiz farklı yollarla veya tesadüfen edindiğimiz bilgiler de oluyor. Devletin bu anlamındaki önemli uyarıları ve tespitlerinin hiçe sayılarak kurumların, bir arka kapı diplomasisiyle notlar adım adım bir başka merkeze Beştepe’ye geliyor. Orada sabaha karşı kararnameye dönüşüyor ve milletimiz maalesef bu kararnamelerle yüzleşerek yeni problem alanlarına kavuşuyor.

“BUGÜN TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKEZ BUNLAR YOK. BUGÜN ALEVİ, SÜNNİ YOK. BUGÜN YOKSULLUKLA RANTÇILIĞIN MÜCADELESİ VAR”

Genel Başkanımız bu sistemin bu şekliyle gelmemesi için 2010 tarihinden itibaren mücadele veren en önemli, en öndeki liderdi arkadaşlar. Bunu gururla söylüyorum. Dolayısıyla İYİ Parti’nin başta Genel Başkanımız olmak üzere taahhütlerimizin hepsinin bir ölçüsü, güçlü bir alt yapısı var. Biz sırtımızı milletimize dayayarak, ondan güç alarak büyük bir aslında otoriter bize karşı yöneltilmiş birçok saldırılara karşı durmayı da bildik. Biliyorsunuz kurulduğumuzdan bu yana çok ciddi saldırılara uğradık. Başta Sayın Genel Başkanımız, hakaretlere, iftiralara hatta fiziki saldırılara bile teşebbüs edecek bir aymazlığa ilerlediler. Tabi Türkiye’nin cesur yüreği Genel Başkanımız ve bunların hepsini püskürtmeyi başardı. Bugün artık İYİ Parti çok şükür, çok net söylüyorum Türkiye’nin milli merkezi olma kararlılığındadır ve bu konuda çok ciddi bir zemin elde etmiştir. Bugün Türk, Kürt, Laz, Çerkez bunlar yok. Bugün Alevi, Sünni yok. Bugün yoksullukla rantçılığın mücadelesi var. Bugün sistemsizlikle Türk devlet geleneğini yeniden onarmanın mücadelesi var. Bu mücadelenin içerisinde elbette yolsuzluklarla, dürüst bir yönetimin mücadelesi var. Biz bunları vatandaşlarımızdan gelen geri dönütlerle de çok net görebiliyoruz.

“KILIÇDAROĞLU’NUN SEÇİLMESİ VE BAŞARMASI İÇİN ELİMİZDEN GELEN GAYRETİ GÖSTERİYORUZ”

6 Mart tarihinde İYİ Parti ve Genel Başkanımızın önerisiyle iki Büyükşehir Belediye Başkanı, Millet İttifakı’nın iki Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak milletimizin takdirine sunduk. Bugün artık bu kararımızın ve önerimizin ne kadar önemli sonuçları olduğunu milletimiz adım adım görmeye başladı ve bu çok şükür bizim oy oranımıza da doğru orantılı bir biçimde hızla yansımaya başladı. Bunu hem yaptığımız bazı araştırmalarda hem de sahada ben ve arkadaşlarımız gözlemleyebiliyoruz. Çünkü ülkemizin uzlaşmaya, istişare zeminine, o köklü sorunları ortadan kaldırabilecek ortak bir akıl yönetimine ihtiyacı var. Sayın Kılıçdaroğlu bizim 13’üncü Cumhurbaşkanı adayımız elbette İYİ Parti olarak Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi ve başarması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Fakat bir başka mücadele ettiğimiz alan var o da TBMM’de inşallah İYİ Parti birinci parti olma hedefi var. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme hızla geçebilecek çoğunluğu sağlayarak Sayın Genel Başkanımızın Başbakanlık hedefine ilerlemesini sağlayacağız bunu da başaracağız. İlk etapta Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Genel Başkanımızın ve iki Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da bu yapının içerisinde olması milletimizin istediği o fotoğrafı net bir biçimde ortaya çıkardı.

“HAYAT PAHALILIĞININ MİLLETİMİZİN EN ÖNEMLİ GÜNDEMİ OLDUĞU NET”

Sayın Mansur Yavaş’ın özellikle sosyal devlet ve sosyal belediyecilik anlamında Türkiye’de bugüne kadar yapılmayanları yaptığını hepimiz görüyoruz. Yaklaşık 270 bin aileye 800 milyon liraya varan büyük desteği ortaya koydu. Bunu yaparken biz insanlarımızı incitmeden, bakın çok önemli bir şey söylüyorum. İnsanlarımıza hak ettiği değeri vererek, doğal gazdan, et tüketimine kadar bu insanlarımızı desteklemeye çalıştı Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) şimdi inşallah 14 Mayıs’tan sonra bu anlayış, bu başarı tüm ülke sathına yayılacak ve her bir vatandaşımız bu kapsayıcı, nokta atışı sisteme onlarla buluşturacağız. Sayın Ekrem İmamoğlu da kentleşme, şehircilik konusunda elbet İBB’nin imkanları bu konuda önemli bir kapasiteye ulaşacak. Merkezi yönetimle yerel yönetimlerin iş birliğinin uzun zamandır unutulduğu bir ülkedeyiz. Bunu da sağlamış olacağız. En önemli şeylerden bir tanesi de deprem gerçeğine karşı mücadele etmek, hazırlıklı olmak, sonrasına doğru da hazırlıklar yapabilmek. Biliyorsunuz İstanbul’da kısmi anlamda da olsa belirli göçler yaşandığını biliyoruz deprem sebebiyle, insanlarımız bulunduğu binalarla ilgili kaygılılar. Şimdi İstanbul’dan başlayarak tüm ülkemizde bu şehircilik, yeniden imar, depreme karşı tedbir almak bunları da bu yapı içerisinde böyle bir hükümet modeliyle çok net bir biçimde gerçekleştireceğiz ve en önemlisi de hayat pahalılığının milletimizin en önemli gündemi olduğu net. Saha, sokak net bir şekilde bunu gösteriyor. Biz halkımızın başta güven duyacağı bir ekonomi modeli ortaya koyacağız.

“KOMPOZİSYON 14 MAYIS’TAKİ MİLLETİMİZİN VERECEĞİ OYLARLA ŞEKİLLENECEKTİR”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı adaylarımız, bellidir. Partilerin Genel Başkanları ve iki Büyükşehir Belediye Başkanı bununla birlikte bu söylediğiniz kompozisyonun nasıl şekilleneceği 14 Mayıs’taki milletimizin vereceği oylarla şekillenecektir. Biz en azından İYİ Parti olarak bu iradeyi ortaya koyuyoruz. Onun için de Genel Başkanımızın milletimizle paylaştığı bir motto var bir oy Kemal’e bir oy Meral’e aslında bir oy İYİ Parti’ye diyerek ve bunun da vücut bulmakta olduğunu büyük bir memnuniyetle söyleyebilirim. Her yerde artık biz söylemeden vatandaşlarımız, ‘hiç merak etmeyin bir oy Kemal’e bir oy Meral’e diyorlar. İnsanlarımız ortak bir yönetim istiyor. Evet ekonomi yönetimini üstlenmek istiyoruz bu konuda da Genel Başkanımızın ortaya koyduğu üzere Prof. Dr. Bilge Yılmaz ki alanında dünyanın en önde gelen ekonomistlerinden gelen biri, şimdiden dünyanın önemli uluslararası kuruluşlarının Sayın Bilge Yılmaz ile ilgili ortaya koyduğu olumlu değerlendirmeler, beklentiler inşallah 15 Mayıs sabahı belki bakın önemli, vatandaşlarımızın ekonomik olarak bir anda çok daha kendilerini rahat hissedecekleri bir sabaha uyanmalarına sebep olabilir, döviz kuru başta olmak üzere…

İlgili Haberler