Öldürme yetkisi ve Özgecan...

Özgecan’ın babası Mehmet Aslan, hunharca katledilen kızı için  “Dünyanın en ünlü psikoloğu olmak istiyordu. Sanırım bir şekilde de; böyle bir şekilde de olsa, oldu gibime geliyor” dedi ve  “Yaşasaydı, ben inanıyorum ki, gerçekten, içindeki sevgiyi bütün dünyaya akıtacaktı. Yine böyle bir etki olacaktı”  diye ekledi.

Genelde bütün Türkiye, derindeki asıl meselenin herkesin içinde bulunan “şiddet”  dürtüsü olduğunu gördü. Hemen hemen herkes bu olaydan dolayı sorumluluk hissetti. Elbette en büyük sorumluluk hissi annelik ve babalık duygusudur. Özgecan’ı katleden kişinin şiddet ortamında büyümüş olduğunun anlaşılması da gerçeği ortaya serdi. Dolayısıyla, hayatının hangi döneminde olursa olsun, özellikle ailede, okulda veya başka bir yerde ve zamanda şiddet görmüş insanların tedaviye ihtiyacı olduğu anlaşıldı. Bu tedaviyi hiçbir doktor, hiçbir psikolog yapamazdı. Özgecan hayatı pahasına böyle bir toplumsal tedaviyi başlatmış oldu.
***
Şiddet yüzünden, Türkiye’den koparılma noktasına getirilen Güneydoğu’dan yükselen tepkilerin, yurdun diğer bölgelerinden yükselen seslerle aynı olması da hepimize büyük bir aile olduğumuzu, millet olduğumuzu hatırlattı.
Özgecan’ın babası Cumhuriyet muhabiri Esra Açıkgöz’e  “Bir insanın düşüncesini aydınlatmak o insanın tüm dünyasını değiştirir. Hatta bütün dünyayı değiştirebilir. Allah kime ne kader yazmış, o bilinmiyor. Kimin hangi görevle geldiği de belli değil. Kızım, geldi, görevini yaptı, gitti. Her insan bu dünyaya bir armağanla gelirmiş, bırakır gidermiş. Güzel kızımın dünyaya bıraktığı hediye çok güzel oldu”  diye konuşurken, hepimize bizi insan yapan temel değerlerimizi hatırlatıyordu.
***
Tabii, her meseleyi şartlı bir refleksle ve siyasi çıkarlar açısından ele alanlar için hiçbir ders yeterli değildir.  “Amerika’da da her gün tecavüzler oluyor. Kapatın çenenizi” diyebilecek ölçüde konuyu  “Aman siyasi iktidarın aleyhine kullanılmasın”  korkusu ile görenler var. Üstelik bu sözleri kullanan kişi de bir kadın... Yazık...
Ahmet Davutoğlu da aynı endişe ile  “Kadına kalkan elleri kırarız”  gibi bir laf etti! Katil, Özgecan’ın ellerini kesmişti, Davutoğlu da kadına kalkan elleri kıracaklarını söylüyor! Bir zamanlar el kırma ayağında çok siyasi slogan üretildi ama hiçbiri doğru değildi. Şiddetin tedavisi şiddet değildir. Zaten bütün suçlar toplumsal olarak sahip olduğumuz bu zihniyetten doğuyor. Şiddet, dilimize bile o kadar yansımış ki el kırmanın çözüm olduğu söylemini herkes normal karşılıyor veya herkes kullanıyor diye Başbakan da kullanabiliyor. El kırma ile el kesme arasında ne fark var?
***
Meselenin şiddet dürtüsü olduğunu görmeyen siyasi iktidarın, hâkimlerin gözaltına alma yetkilerini polise devreden, polise şüphe halinde silah kullanma yetkisi tanıyan, yani şüpheyle adam öldürme yetkisi veren bir tasarıyı, milletvekillerine de tokmakla kabul ettirmeye çalışmasına ne demeli?
Güneydoğu’yu bir şiddet örgütüne teslim eden siyasi iktidar, örgütle yaptığı anlaşmanın açıklanması halinde doğacak tepkileri bastırmak için şiddet yasalarına ihtiyaç duyuyor. Bu itibarla, şiddete karşı yürüyen gençleri gaz fişeği ile öldürtmeyi veya palalı saldırganlara kovalatmayı yeterli bulmuyorlar. Bu arada şiddet kültürü o kadar beslendi ki kartopu oynayan yetişkin insanlara tahammül edemeyen bir kişi, bir gazeteciyi bıçaklayıp öldürdü. İktidar da öldürme yetkisi istiyor. Öldürme yetkisini isteyen polis değil, siyasi iktidardır. Zaten, ölümle sonuçlanan olaylarda da talimatı veren, siyasi iktidardı.

Yazarın Diğer Yazıları