Program mı dileniyorsun?

Hıncal Uluç, köşesini TRT’yi savunma kalkanına dönüştüren Yavuz Baydar’ın kuruma açıktan alkış tutmasının, İbrahim Şahin’e “Beni ekrana çıkar” mesajı olduğunu savundu


Sabah’ın okur temsilcisi Yavuz Baydar’ın, TRT’nin Tuncay Güney yayınını “habercilik” olarak değerlendirmesine bozulan Sabah yazarı Hıncal Uluç, ağır bir yazı kaleme alarak “Yavuz Baydar’ın da TRT’nin o iğrenç, o utanç verici, o utanmazca yayınını ”Habercilik“ diye savunması inanın beni dehşete düşürdü ve Sabah’ın ”İktidar uşağı“ olduğunu iddia edenlere yeni bir koz verdi..  TRT anayasal bir kurum ve Türk halkının vergileriyle yaşıyor, reytinge ve reklama muhtaç olmasın, BBC gibi bağımsız yayın yapsın diye.. Bu mudur TRT’nin bağımsız yayıncılığı.. Utanmazlığın daniskasına bakar mısınız?.  Sabah da bu TRT’yi savunursa, yazıklar olsun.. Yerel seçimler yaklaştıkça, göreceğiz, Yüksel’le Yavuz’un sevgili TRT’lerini..” demişti.
Bazı boyun omurları değiştirilen Hıncal Uluç son on günü hastanede geçirdi. Yavuz Baydar da Uluç’un hastanede olduğu bu süre içinde hakkındaki eleştirilere “Hıncal Uluç okuduğunu anlamıyor” diyerek cevap verdi. Dün “meydanı boş bulanlar savulun” diyerek işbaşı yapan Uluç’un Baydar’a söyleyecek bir çift lafı vardı. İşte Uluç’un Baydar’ın TRT’den program dilendiğini ima ettiği yazısı:
Kin ve nefret kustu
“Beni daha içerde kalır sanıp, boş meydanda sallayanlardan birinin Yavuz Baydar olmasına hem şaşırdım, hem üzüldüm.. Pazartesi nasıl kin, nefret ve öfke kustuğunu okudunuz mu?.. ”Hıncal Uluç okuduğunu anlamıyor“ diyor ve ekliyor ”Benim bu koşullar altında yapabildiğim en iyi niyetli yorum budur..  “Hangi koşullar Yavuz?.. Elini tutan mı var?.. Bu gazeteyi yıllardan beri yaşatmak için çırpınan ve en çok okunan yazarına daha nasıl hakaret edersin, “O... çocuğu” diyerek mi?..
Yazın orda.. TRT’yi nasıl savunduğun “Efendim özel TV’ler neler yapıyormuş da” dediğin orda.. Ben de onu yazmadım mı zaten.. Yaşamak için reytinge muhtaç özel TV’lerle halkın vergileriyle yaşayan TRT’nin farklı kurumlar olması gerektiğini anlatmadım mı?.. Daha nasıl savunacaksın Yavuz?.. Açıktan alkış tutarak, TRT Genel Müdürü’nden program dilenerek mi?..
 “Bazı şeyler kapalı kapılar ardında konuşulmalı” diyen Yavuz, hem de Hıncal tarafından o köşeye yerleştirilen muhterem, Hıncal’a hem de tekrar tekrar “Dangalak” derken köşesinde nerdeydi peki?..
Hayır.. Yavuz gazeteyi eleştirir. Yavuz Hıncal’a söver.. Ama tam 20 yıldır Sabah’ı dimdik ayakta tutmak için hem de nelere katlanan Hıncal’ın söz hakkı yoktur öyle mi?..
Düpedüz yandaşlık
Bak Yavuz!..  Bu gazetenin ilk sahibi okurdur. Her sabah 400 bin kişi Sabah almasa, internet dahil her gün milyonlar Sabah okumasa, ne Ahmet Çalık’ın elindeki hisse senetlerinin, ne senin, ne benim kıymeti harbiyemiz olmaz.. O zaman her şey okurun gözü önünde olmalı.. Ben buna inanırım..
İki.. Ben herkesi eleştiriyorsam, kendi gazetemi, hatta kendimi de eleştirmeliyim.. Bu gazete internet sitesinde AKP Diyarbakır adayını manşet, CHP İstanbul adayını ara bul kısa haber yapıyorsa, ben bunu eleştirmeliyim.. Okur hassas, millet hassas.. Biz hassas olmazsak, Sabah’a “yandaş medya” damgası vurmaya çalışanların eline koz geçmez mi?..  Bazı kurumları ve kişileri kapalı kapılar ardında konuşuyorsak, o zaman herkes ve her kurum için öyle yapalım.. Sen de orda “Okur temsilcisi” sıfatıyla gazeteyi ve bizleri eleştirme..” 
Uluç’un yazısı böyle.  Uzun dönem TRT’de program yapan Baydar, devlet televizyonunun şefkatli kolları tarafından sarılıp sarmalanmaktan vazgeçemiyor mu? Eğer öyleyse, yazdıkları bunu sağlamaya yetecek mi? Bu soruların cevaplarını da, yine Sabah yazarlarından öğrenmemiz yakındır...

 


Avukat olsa bu kadar savunamazdı
Yavuz Baydar, TRT’yi eleştiren gazetecileri suçlayarak TRT Genel Müdürü Şahin’e destek vermişti.

Aralarında bir genel yayın yönetmeni ve bir TV kanalı yöneticisi de olan bu kişiler şunu sorup durdu ve hükmü verdi:
“TRT nasıl bunu yapar, bu adamı ulu orta konuşturur? TRT suç işlemiştir.”
Buna, sanki gazeteciliğin farklı kuralları varmış gibi, TRT  “kamu yayıncısı olduğu için büyük hata yapmıştır”  safsatası da eklendi.
Habercilik halkı doğru ve adaletli bilgilendirme aracı olarak değil, önceden belirlenmiş niyet ve hesapların, ideolojik ve kurumsal çıkara dayalı amaçlara ulaşmanın aracı olarak yapılmaya devam edilince böyle oluyor işte.
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin  “memurluk yerine gazetecilik yapıyoruz artık”  derken doğru bir tercihe işaret ediyor. TRT’den beklenen sıkı, güvene odaklı habercilik yapmasıdır.
Çarşamba günü Güney’in saydığı isimleri yayınlayan gruplara ait olup sonradan faturayı sadece TRT’ye kesmeye çalışan meslektaşlara ne denebilir peki?
“Adli süreçleri hiçe saymayı övmek”, bu meslekte meşru ve makul bir eleştiri tarzı değil, düpedüz ahlaksızlıktır. “
* Yavuz Baydar / Sabah

 

Banu Avar’ı İsveç’e jurnallemişti
Banu Avar, ‘Sınırlar Arasında’ programının TRT’de yayınlanan bölümlerinden birinde İsveç’e gitmiş ve Nobel ödüllerini dağıtan Vakfın Amerikan silah şirketlerinin hisse senetlerine yatırım yaparak para kazandığını veNobel ödüllerinin ABD’nin psikolojik operasyonlarında kullanıldığını ortaya çıkarmıştı. Bu programın ardından Sabah ve Milliyet’in başlattığı linç kampanyasına maruz kalan Avar, bir süre sonra TRT ile de yollarını ayırmak zorunda kalmıştı. Konuyu gündeme getiren Arslan Bulut, kampanyanın kaynağının Avar’ın programını “Abuk subuk ipe sapa gelmez yalanlar... Skandal... Rezalet... Utanç verici...” gibi ifaderle tanımlayan Yavuz Baydar olduğunu ilan etmiş, Avar’ı hem TRT’ye hem de İsveç’e jurnalleyen Baydar’ın ihbarları Yeniçağ’ın sürmanşetine taşınmıştı. Elif Şafak, Orhan Pamuk gibi isimler hakkında açılan davalara şiddetle karşı çıkan Baydar Avar’ı ‘İsveç’le ilgili siyasi skandala neden olan gazeteci’ diye hedef göstermekten ve TCK’nın 216. maddesinden yargılanmasını istemekten çekinmemişti.
Haberin üzerine giden Yeniçağ uzun süre eğitimi için gittiği İsveç’te yaşayan, ve İsveç Radyo Televizyon Kurumu’nda da çalışan Baydar’a “İsveç vatandaşı mısınız?” diye sormuş, “Özel bilgim. Sizinle paylaşmak istemiyorum” cevabını alabilmişti.


++++++


Yavuz Bey hatta Birol Bey

Dün enerjimi Yavuz Baydar’ın TRT’de program yapıp yapmadığını öğrenmeye ayırdım. Hatta arkadaşlarla seferber olduk. TRT Ankara, İstanbul Televizyonları, program müdürlükleri, tanıdığımız programcılar... TRT bünyesinde ulaşabildiğimiz herkese ulaştık. Ama sonuca ulaşamadık. ‘TRT’de yapılan bir programın adı gibi, çok basit bir sorunun cevabını öğrenebileceğimiz kimse yok mu kaç bin kişi arasında’ isyanımıza aldığımız son cevap, ‘Ben stajyerim bilmem’ oldu. ‘Stajyer olmayan bir muhatapa aktarın o zaman’ dediğimde ‘Öyle biri yok’ cevabını aldım... İşte devlet televizyonunun çalışma disiplini bu...
TRT eleştirilerimizden sonra düzeltme, uyarı veya bilgilendirme yapmak için arayan ve ‘keşke yazmadan önce sorsaydınız’ diyen Basın Dairesi Başkanı Birol Uzuner son adresim oldu. Israrla aradım, telefon bağlandı... Birol Bey, Yavuz Bey ile uzun bir telefon görüşmesi yaptığı için konuşmak kısmet olmadı. Ama Birol Bey’in benle konuşmasını beklerken Yavuz Bey’le şu sohbetine mecburen kulak misafiri oldum:  “Üstadım siz çok iyi yapmışsınız... Programcı Tuncay Güney’e “sayın” demiş, İbrahim Şahin programcının ağzına bant mı yapıştıracak yani?.. Siz çok güzel yazdınız, sorun yok... Hıncal Uluç’a niye bakıyorsunuz... Asıl Hıncal Uluç bütün bunları olimpiyatlara onu yorumcu olarak götürmediğimiz için yazıyor... Niye götürecekmişiz... Tuncay Güney hangi komutanın adını vermiş, Yavuz Bey hangi paşanın adı geçmiş Veli Küçük’ten başka... TRT Genel Müdürü’ne yüklenmenin alemi var mı? Kaç bin kişi var, bu işlerden sorumlu, programı İbrahm Şahin mi yapıyor?...”  Bu keyifli konuşma sürerken benim hattım çat etti ve Birol Bey’in telefonu bir daha açılmadı. Sorarak öğrenemesem de, tesadüfen duyduklarımı aktarayım da, yine ‘Bizi aramadan aklınıza göre yazıp çiziyorsunuz’ demesinler....


++++++

Adımız çıktı
Yezidi’ler Obama’ya gönderdikleri mektupta 1916 yılında Osmanlılar tarafından katliama uğradıklarını bildirmişler. Soykırım olarak kabulünü istiyorlar.
Ermeni, Pontus, Dersim, derken Yezidiler de soykırım kuyruğuna girdi demek.... Türkiye bu konuda umursamaz davrandıkça etrafımızdaki çember kalınlaşıyor. Çoğu zaman ruhumuz bile duymadan... Umursamazlığımız sürerse, dünyada adımız yakında “soykırımcı ülke”ye çıkacak..
* Melih Aşık / Milliyet


++++++


Mehmet BetiL açıkladı: Taraf  Amerika!
Yayın hayatına başladığı günden bu yana finans kaynağı merak konusu olan Taraf, 2009’a ”Mehmet Betil sıcak para verdi, gelecek on yılımızı kurtardık“ haberiyle girmişti. Sızdırma belgelerle yaptığı ve muhataplarınca yalanlanan haberlerinden sonra iyice tartışılan, reklamverenlerin ve okuyucunun gözünde güvenilirliğini tamamen yitiren Taraf’ın maaşları ödeyemez hale geldiği, Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan ve Yardımcısı Yasemin Çongar’ın yazılarına ara verdiği bir dönemde ”kurtarıcı“ olarak ortaya çıkan Betil, CNBC-e Business’e verdiği röportajda Taraf ile ilgili planlarını anlattı.
Düzel’in sponsoruymuş
Gazete ile ilişkisinin ’Neşe Düzel’e sponsor olarak’ başladığını zamanla bu desteğin bütün gazeteyi kapsadığı söyleyen Betil Taraf’a ortak olduğu yönündeki haberleri yalanlıyor. Şu anda bir işadamı olarak yapacağı yatırımla ilgili araştırma aşamasında olduğunu söyleyen ve ortaklık ihtimali için yüzde 50 diyen Betil, yine de soruları cevaplarken Taraf adına konuşma hakkını buluyor. Alacakları AB fonlarından yayın çizgilerine kadar birçok konuda kararlarını anlatıyor.
Taraf’ın mali destekçisinin verdiği bu röportaj, ”Taraf kimden Taraf?“, ”Misyonu ne?“ gibi oturmuş bazı soruları da cevaplıyor.
ABD’den öğreneceğiz
Betil’in bu konudaki sözleri şöyle:
”Amerika gibi bir ülke olmamamız için bir neden yok. “Onların parası var, onun için tüm dünyaya hükmediyorlar” diye bakmıyorum, tersten düşünüyorum ben. Onların özgürlükleri çok, o özgürlük içinde insana saygı gösteriyorlar, kurdukları üniversite sayısıyla, verdikleri burslarla bunu kendileri yaratıyor. “Mükemmeldir” demiyorum ama ABD’den öğrenilecek o kadar çok şey var ki...”
Anlaşma için ‘ortak nokta bulursak neden olmasın’ diyen Mehmet Betil’in Amerika’dan transefere alışık Taraf ile uyum problemi yaşamayacağı ortada.


++++++

Kıbrıs adına yarışan Zeliş’e..
Bu yılki Eurovision’da Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni temsil edecek adaylar arasında Zeliş adlı bir Türk sanatçı da var. Zeliş Hanım önceki akşam Star Haber’e katılarak müziğin evrensel olduğunu, zaten Kıbrıs adına katıldığını söylemiş.
Sorun bu değil mi zaten Zeliş?
Rumların idaresinde sayılan, egemen bir Türk devletini barındırmayan Kıbrıs adına katılman... Güney Kıbrıs adına katılsan durum bu kadar can acıtıcı olmazdı. Ama Kıbrıs adına katılman Kuzey Kıbrıs’ı yok sayman demek değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları