İŞTE CHP!.. (11. BÖLÜM)

Rahşan Ecevit, solun milliyetçi düşmanlığını yansıttı

Yeni hükümetin kuruluşu aşamasında ortaya çıkan krizle birlikte yaşanan süreç, 12 Eylül öncesinin kaos dönemi üzerinden yıllar geçmiş olsa bile sol zihniyetin Türk milliyetçileri hakkındaki haksız iftira ve önyargılarını bir türlü terk etmediğini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu

Darbe sonrası CHP kapatılmış, Ecevit ve diğer siyasi liderler siyasi yasaklı hale getirilmişti.

Siyasi yasakların kaldırılması için 1987’de yapılan referandum, Ecevit’in yeniden siyasete dönmesini mümkün kılmıştı. 1985’te CHP’nin eski yöneticileri ve tabanı arasında bölünmeler yaşandı. SHP, solun bir kısmını temsil etse de, Ecevit bu partinin lider kadrosunu ve politikalarını eleştirmişti. Bu durum, Ecevit’i kendi siyasi çizgisini sürdürebileceği yeni bir parti kurmaya yöneltti. Çünkü 12 Eylül öncesi CHP lideriyken parti teşkilatlarının Marksist kadroların sığınağı haline gelmesine seyirci kalmanın sıkıntılarını daha sonra çok ağır şekilde yaşamıştı. 19 Kasım 1985’te, eşi Rahşan Ecevit’in öncülüğünde Demokratik Sol Parti (DSP) kuruldu. Rahşan Ecevit, partinin kurucu genel başkanı olmuş, ancak Bülent Ecevit’in siyasi yasağının kalkmasıyla 1987’de genel başkanlığı devraldı.

12 Eylül’ün üzerinden neredeyse 20 yıl geçmişti. Yeni kurulan ve 1987’de siyasi yasakları kalkan partilerle birlikte seçimler yapılıyor, Türkiye yeni demokrasi deneyimleri edinmeye devam ediyordu. 18 Nisan 1999 seçimleri bu anlamda Türkiye’ye yeni ufuklar açacak sonuçları da beraberinde getirmişti.

2.jpg

1.jpg

DSP'nin ardından ikinci parti olan MHP 18 Nisan 1999 Genel Seçimleri'nin en büyük sürprizini yapan parti oldu. Başında Bülent Ecevit'in bulunduğu DSP, yüzde 22,19'luk oy oranıyla 6 milyon 919 bin 668 kişinin oyunu alıp 136 milletvekili ile birinci sırayı almıştı.

Yüzde 17,98'lik oy oranı ile 5 milyon 606 bin 634 kişinin oyunu alan MHP ise 129 milletvekili çıkararak iktidarın en güçlü adayı olduğunu göstermişti. Genel Başkanlığı'nı Mesut Yılmaz'ın yaptığı ANAP 86 milletvekili çıkarmıştı.

3.jpg

4.jpg

Cumhurbaşkanı Demirel’in görevlendirmesinin ardından Ecevit'in Başbakanlığı'nda kurulması planlanan DSP-MHP-ANAP koalisyonuna askerler, işadamları, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yeşil ışık yakmıştı. Görünürde üçlü koalisyon için her şey güzel gidiyordu. Ancak tam da bu sırada hiç beklenmeyen bir şey oldu.

8.jpg

GÜNDEME RAHŞAN ECEVİT BOMBASI

Yeni hükümetin kuruluşu aşamasında ortaya çıkan krizle birlikte yaşanan süreç, 12 Eylül öncesinin kaos dönemi üzerinden yıllar geçmiş olsa bile sol zihniyetin Türk milliyetçileri hakkındaki haksız iftira ve önyargılarını bir türlü terk etmediğini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.

5-001.jpg

DSP ile MHP'nin koalisyon pazarlığı yaptığı ve birlikte hükümet kurmaya çok yakın oldukları bir aşamada gündeme bomba gibi düşen bu açıklama Milliyet gazetesinin 15 Mayıs 1999 tarihli manşetinde "Rahşan Hanım'ın MHP Feryadı" başlığıyla yer alıyordu. Gazetenin yazarı Fikret Bila, Or- An'daki evinde ziyaret ettiği Rahşan Ecevit hakkındaki intibalarını aktararak başladığı yazısında gündemi sarsan bu görüşmeyi şöyle anlatıyordu:

Rahşan Ecevit sıkıntılı görünüyor.

Seçimin ortaya koyduğu tablo, Rahşan Hanım'ın, DSP'nin kazandığı zaferi hakkıyla duyumsamasına engel olmuş gibi...

DSP ile MHP'nin hükümet ortaklığından ciddi kuşkular duyuyor.

DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit duygu ve düşüncelerini şöyle açıyor:

"18 Nisan milletvekili seçimleri DSP ile MHP'nin hükümet ortaklığı kurmalarını Türkiye'nin gündemine getirdi.

Bu ortaklık zorunlu olabilir. Ama benim içimde de ve inanıyorum ki daha birçok kimsenin içinde de ciddi kuşkular var. Bu kuşkuları giderebilmenin başta gelen koşulu kuşkuları açığa vurmaktır. Ben de bunu yapmayı bir görev sayıyorum."

Rahşan Hanım, kuşkularım açığa vurmaya "Türk milleti" ve "milliyetçilik" anlayışından başlıyor:

"Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletini oluşturan insanlar, yalnız Orta Asya'dan gelip Anadolu'ya yerleşmiş atalarımızın değil, aynı zamanda yüzyıllar öncesinden beri değişik ülke veya kökenlerden gelmiş ve yüzyıllar boyunca bu topraklarda kaynaşmış insanların torunlarıdır.

Ama baktık ki, bir gün, 'Bizler Asena adlı bir dişi kurtla bir Türk'ten üreyen Türkleriz; o nedenle son Türk devletini korumak bize düşer' diyen kimseler ortaya çıktı. Bu iddiaya dayanan derneklerini partilerini kurdular."

Rahşan Hanım, 12 Eylül öncesini anımsatacak biçimde devam ediyor:

"Çocukları, gençleri örgütlediler, baskı altına aldılar, hatta silahlandırdılar. 'Ya bizden olacaksın ya canından' dediler. Yıllarca sayısız can yaktılar, canlar aldılar. Bunların acısını unutmak kolay mı?"

"KABA KUVVETLE SİYASET"

Bayan Ecevit, bu anlayışla siyaset yapılamayacağını vurguluyor:

"Normal olarak bir siyasi parti, sosyal ve ekonomik açıdan topluma ferahlık getirmek amacıyla kurulur, çalışmaları ve görüş ayrılıklarını buna dayandırır. Ama 'Biz Asena adlı kurttan üredik, Orta Asya'dan buralara geldik, bu ülkede egemenlik bizim hakkımızdır' iddiasıyla, üstelik de kaba kuvvetle siyaset yapmaya kalkışanlar, ne demokratik anlamda 'parti' sayılabilir ne de milli birliği güçlendirebilirler. Hele bir de buna din istismarını katarlarsa, milli birliği, toplum huzurunu, laikliği ve demokrasiyi büsbütün zedelerler."

Rahşan Hanım eleştirisini sürdürüyor:

"Üstelik, kaba kuvveti yalnız siyasal örgütlenme için değil, maddi çıkar için kullananlara da kucak açtılar. Mafyalarla, çetelerle kaynaştılar."

Rahşan Ecevit, "MHP değişti değişmedi" tartışmalarıyla ilgili olarak da şöyle konuşuyor:

"MHP'li bir hükümet ihtimali gündeme geldiğinden beri, gerçi, bazı iyimser çevreler, bu partinin artık değiştiğini öne sürüyorlar.

Böyle düşünenlere mi, yoksa bu partinin 'hayır değişmedik' diyen liderlerine mi inanalım, bilemiyorum.

Umarım ki ve temenni ederim ki, 'biz değişmedik' diyen yetkililere rağmen değişmiş olsunlar!

Yine umarım ki ve temenni ederim ki hayırlı bir hükümet ortaklığı kurulabilsin."

Böyle diyor Rahşan Ecevit... Bu duygu ve düşüncelerini Bülent Ecevit'le paylaşıp paylaşmadığını soruyoruz.

"Elbette" diye yanıtlıyor. Anlaşılıyor ki, Rahşan Hanım, MHP'li hükümet modelini içine sindirememiş durumda.

DSP - MHP eksenli hükümet modelinin zorunluluğu karşısında, kuşkularını dışa vurma gereksinimi duyuyor.

Duygu ve düşünceleri kuşkudan da öte anlamlar taşıyor. (Milliyet /15 Mayıs 1999)

MİLLİYETÇİ CAMİADA BÜYÜK İNFİAL

Ortalık toz dumandı... Pazarlık masası da... Koalisyon hükümetinin programının ana hatları da... Bakanlıkların paylaşımı da... Hepsi hepsi suya düşmüştü. Rahşan Ecevit'in sözleri MHP tabanında büyük infial neden oldu. MHP'nin temel direğini oluşturan Ülkücü kesim, Rahşan Ecevit'in açıklamasıyla bir anda 12 Eylül öncesinin Ecevit'lerini hatırladı... 5 bin Ülkücü şehidin akıttığı kanın vebalini taşıyanları gözünün önüne getirdi...

Rahşan Ecevit'in beklenmedik çıkışını "Pişmiş aşa su katmak" olarak değerlendiren Taha Akyol, "Ama belli ki, Rahşan Hanım hakaret ederek MHP'yi dışlamakla bir hükümet kurulmasını fevkalade zorlaştırmıştır. Acaba Rahşan Hanım acele bir erken seçimi kaçınılmaz kılmak mı istiyor?" yorumunda bulunuyordu (15 Mayıs 1999 / Milliyet)

BAHÇELİ: RAHŞAN HANIM ÖZÜR DİLESİN

Rahşan Ecevit'in sözleri MHP'de şok etkisi yarattı. Taha Akyol, kriz sonrasında MHP cephesini "Güvensizlik krizi" başlıklı yazısında şöyle aktarıyordu:

MHP'de dün sabah tabandan tepki yağıyordu!

Böyle koalisyon olmasın, olsa da yürümez çünkü!

Biz de 12 Eylül öncesinin hesabını Ecevit'lerden soralım...

Bizi baskı altına alıp koalisyonda silik, kişiliksiz bir parti durumuna düşürmek istiyorsa buna boyun eğmemiz mümkün değil.

Devlet Bahçeli, sinirleri yatıştırıp diyor ki:

Biz cevabımızda asla kaba bir dil kullanmayacağız. Nazik, diplomatik bir dille ama gerekli siyasi ağırlığa sahip bir cevap vereceğiz. Özür dilemesini isteyeceğiz.

MHP koalisyon kapısını kapatmıyor. Ama Rahşan Hanım "özür" diler mi? MHP'nin öyle sayabileceği yumuşatıcı bir tavır takınır mı?! (16 Mayıs 1999 / Milliyet)

SEVGİDE SERBESTİYET, SAYGIDA MECBURİYET

7.jpg

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit'in partisine yönelik açıklamalarının ardından hükümet konusunda diyalogun sürebilmesini, "özür dileme" şartına bağlıyor, krizle ilgini tavrını şu sözlerle ortaya koyuyurdu:

"Ecevit'in hükümet kurma çalışmaları devam ederken, Sayın Rahşan Ecevit'in her açıdan düşündürücü ve üzücü bir mahiyet arzeden açıklamalar yapmasını anlamak mümkün değildir. DSP'nin en yetkili yöneticilerinden biri tarafından yapılan ve siyasi nezaketle bağdaşmayan açıklamalar, partiler arasındaki diyalog ve uzlaşma çabalarının anlam ve öneminin kavranamadığını göstermektedir. Böyle bir durumda, başta hükümetin kuruluşu olmak üzere siyasi diyalog ve uzlaşma sürecinin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesinin DSP'nin milliyetçi ülkücü camiadan özür dilemesine bağlı olduğu açıktır."

Bahçeli, "Sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet vardır. Bu sözler Türk demokrasisinin gelişimine, hukuk devleti anlayışına indirilen çok ağır bir darbe olmuştur" diyerek açıklamasını noktalarken, DSP'nin özür dilememesi durumunda nasıl bir tavır sergileneceğine ilişkin soruya, "Metinde var" yanıtını vermekle yetiniyordu. (16 Mayıs 1999, Milliyet)

BÜLENT ECEVİT: ÖZÜRE GEREK YOK

6-001.jpg

Bahçeli, özür bekleyedursun Ecevitlerin hiç öyle bir niyeti yoktu. Bülent Ecevit, "özür dilemeye gerek olmadığı düşüncesinde misiniz?" sorusuna ise şu karşılığı veriyordu:

"Eşim Rahşan Ecevit, genel başkan yardımcılığı sıfatıyla kendisine düşen bir görevi yerine getirdi. Bizim örgütümüzde, milletvekillerimizin arasında ciddi kaygılar var. Hepsinin taşıdığı kaygılar var. Rahşan Ecevit parti tabanından, örgütümüzden ve milletvekillerimizden gelen kaygıları dile getirdi. Bir kere eşim adına, yardımcım adına ben özür dileyemem. Rahşan Hanım'ın da böyle bir gereksinme duyacağını sanmıyorum. Dediğim gibi Rahşan Ecevit, partinin her kesiminden gelen ve kamuoyunda bazı kesimlerinden gelen birtakım kaygıları yalnız geçmişle ilgili değil, geçmişten bugüne yansımaları bulunan bazı kaygıları dile getirmiştir." (16 Mayıs 1999 / Milliyet)

“İÇİMİZE SİNDİREMİYORUZ”

Partisinin grup toplantısında "MHP'yi içimize sindiremiyoruz. Kaygılarımız geçmişten geliyor, ama hayırlı da olabilir" diye konuşan Ecevit, şunları söylüyordu:

"Bugünkü MHP yönetiminden değil, geçmişten kaynaklanan bazı ciddi kaygılar var. Bugünkü yöneticilerin, 'Biz değişmedik' ifadesini sık sık kullanmaları da bu kaygıları derinleştiriyor.. Pek çok arkadaşımız, MHP'nin liselerde ve üniversitelerdeki doğrudan veya dolaylı örgütlenmesinin, yani ülkücü derneklerin örgütlenmesinin geçmişteki bazı acı olayları çağrıştırdığını söylediler. Rahşan Ecevit'in açıklaması, geçmişte yaşanan acı olayların yine yaşanmaması için bir hatırlatmadır. DSP'ye benden fazla emeği geçmiştir. Partiyi ve Türkiye'yi olası tehlikelerden esirgemeye çalışması doğaldır"

Ecevit'in bu sözleri sonrasında salon alkıştan yıkılıyordu...

“ÜLKÜCÜLER MUHATABIMIZ DEĞİL”

Bahçeli'nin "MHP değil de, milliyetçi ve ülkücü camia adına özür dilenmesini istemesini çok ilginç bulduğunu" belirten Ecevit son noktayı koyuyordu:

"Bizim muhatabımız ülkücü camia değil, MHP'dir. Milliyetçilik de herhangi bir camianın tekelinde değildir. Siyasi Partiler Yasası'na göre kurulmuş bir partinin, parti dışı bir örgütle eş kimliğe bürünmek izlenimi vermesi ciddi sakıncalar yaratabilir"

BİTTİ

ÖNCEKİ BÖLÜMLER:

İŞTE CHP! 1.BÖLÜM: CHP’nin Marksist ideolojisi
İŞTE CHP! 2.BÖLÜM:
Türk milliyetçilerine saldırdılar
İŞTE CHP! 3.BÖLÜM:
Bülent Ecevit Hükümeti
İŞTE CHP! 4.BÖLÜM: Komünist ideolojiye alan açtılar
İŞTE CHP! 5.BÖLÜM: CHP iktidarı işkenceci POL-DER’le insanlık suçu işledi
İŞTE CHP! 6.BÖLÜM: Büyük Yürüyüş’ün unutulmaz sloganı: ZULÜM, İŞKENCE; İŞTE CHP!
İŞTE CHP! 7.BÖLÜM: Milliyetçiler Marksist saldırılarla soykırıma uğratıldı
İŞTE CHP! 8.BÖLÜM: CHP’nin zulüm iktidarı sandıkta cezalandırıldı
İŞTE CHP! 9.BÖLÜM: Kan gölünde olgunlaşan askeri darbe
İŞTE CHP! 10.BÖLÜM: Bölücü temsilcilerini Meclis’e taşıdılar