Saraylar yöneticilere itibar halka kaldı!

Artık ‘İtibardan tasarruf olmaz’ denilen yeni Türkiye’deyiz... İtibarın hukukla, adaletle, insafla, vicdanla değil, dev saraylarla, köşklerle, mermerlerle, granitlerle, altın varaklı kadehlerle, ipek halılarla, lüks ötesi uçak ve arabalarla ölçüldüğü yeni Türkiye’de...
Hayatları boyunca İslâm’ın adâletini ve onun yöneticilerinin mütevazılığını propaganda ede ede iktidarı yakalamışlardı... ‘Mağdur mağdur’ dolaşırken “İktidarı bir ele geçirelim, en güzel ormanlarınızı halledip, içine saraylar inşa edeceğiz” diyen olmamıştı...
Her şey ‘mutlak iktidar’a kadarmış... Her sıkışılan yerde ‘Hacıların çocuğuyum, ben hacılar çocuğuyum’ şeklinde devreye giren Emrah modu çoktan geride kaldı... Alçak gönüllü görünümden Arap şeyhlerinin muslukları altından mâmûl tuvaletli hayatlarına zıplayan bir anlayış elbette ‘bulaşıcı’olacaktır... O yüzden Diyanet İşleri Başkanı’nın lüks arabası “Benim neyim eksik?” sorusuna kendi vicdanından aldığı cevabın sonucudur...
Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapmış Anayasa profesörünün “Gerekirse Anayasa Mahkemesi’ni kaldırırız” dediği yerde, Adalet Bakanı’nın ‘adalet’i, İçişleri Bakanı’nın ‘ülke güvenliği’ni, Milli Savunma Bakanlığı’nın ‘parasızlar’ı öptüğü yerde, Diyanet İşleri Başkanı da ‘israfla mücadele’yi öpecektir!..
***
Demirel ve Sezer şahsen çok eleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlarıydı... Ama âdil olalım, bir konuda haklarını yemeyelim... İkisi de kendi evlerinde yaşıyorlar... Ya Abdullah Gül... Hani ‘halktan biri, demircinin oğlu’ Abdullah Gül... Huber Köşkü’nü boşaltamadı gitti... Gören bunları, köşksüz yapamayan, mürebbiyelerle, dadılarla büyümüş sanabilir!.. İnsan gerçekten hayret ediyor!..
Dedik ya bu iş bulaşıcı... İçişleri Bakanı kimden aşağı... Onun da gücü Ankara Valisi’ne yetti... Ne de olsa memuru, itiraz edemez... O da valilere tahsis edilen Ankara Vali Konağı’na yerleşti... Artık Vali’ye de düşen şimdilik kayınvalidenin yanına yerleşmek değil tabii!..
Devletin tepesindeki kültür böyle maalesef... Kimin gücü kime yeterse... Herkesin gücü halka yettiğine göre ‘itibardan tasarruf’ yapılamıyor!.. Ama kabul edelim ki saraylara, köşklere, para rezervlerine değişilmeyecek o mukaddes itibar da halka kalıyor!.. Ya pozisyonlar değişseydi, saraylar, köşkler, lüks arabalar halkın payına, itibar ise ülkeyi yönetenlerin payına düşseydi, ne kötüydü değil mi?
Diyanet açıklama yapıyor “Vakıf parasından değil” diye... Duyan da paranın armut ağacından toplandığını zannedecek!.. Öyle ya ‘genel bütçe’nin parası paradan ve israftan sayılmıyor!.. Akarsu kenarında bile abdest alınırken suyun israf edilmemesi gerektiğini öğütleyen din hangi dinse!..
***
Bu işin bulaşıcılığıyla ilgili küçük bir örnek aktarmak istiyorum... Başka bir konuyla ilgili twitter’da “Yalancıyı Diyanet’in ‘kutsal Mercedes’i çarpsın” diye mesaj atmıştım... İslâmcı bir gazetede yazarlık yapan hanımefendi cevap yazmış bana... 1 milyonluk Mercedes haberinin doğru olmadığının ortaya çıktığını ifade ederek ‘Size geçmiş olsun’ demiş ve cümlenin sonuna dalga geçme anlamına gelen ‘gülücük’ işareti koyarak, kendince taşı gediğini yerleştirmiş!..
Ondan sonraki diyaloğu aynen aktarıyorum: SA: Bu mesajda 1 milyon nerede geçiyor? Açıklamada kutsal Mercedes inkar edilmiyor ki! Bence size geçmiş olsun:)))  SD: 322 bin tl’lik mercedese bizde kutsal mercedes değil vasat mercedes denir:)) SA: Eh saray muhafızlarına da bu tavır yakışırdı zaten:))) SD: 90’lı yıllarda takılmışsınız, sorun değil:)) SA: Tabii siz uzay çağını temsil ediyorsunuz ekselansların dizinin dibinde!
Sonra devam etmedi muhafazakâr yazar bacımız!.. Bana 90’lı yılları hatırlatana 14 asır önceyi hatırlatmak çözüm olur muydu acaba? Keşke bu örnek istisna olsa... Çok geniş bir İslâmcı kesim bu anlayışın esiri durumunda... Ne Allah rasulü, ne Hz. Ömer, ne Ebu Zerr örnekleri ‘Yeni Türkiye’nin yeni İslâmcıları’na galiba pek ‘demode’ geliyor!.. Vicdan sahibi İslâmcılar istisna elbette...

Yazarın Diğer Yazıları