Yok hükmündeki bir yönetim sistemi!

"Hukuk zaten, iktidarda olanların gönlünden geçenleri sınırlandırmak için vardır!" ana fikirli yazımı, Facebook'ta bir kişi "kelime oyunu" diye nitelendirdi! Oysa bu yazı, gerçek bir hukuk sancısının ifadesiydi. Nitekim Türkiye'nin önemli hukukçularından Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, konu ile ilgili görüşlerini benimle paylaştı ve "Gönlüm razı olmadı ifadesi, bir itiraftır: keyfi yönetimin itirafıdır." dedi.

Selçuk, Halide Edip Adıvar'ın anılarında geçen bir olayı hatırlattı.

Demirci Mehmet Efe, Halide onbaşı ile Eğirdir'e girerken kimsenin kendisini karşılamaya gelmemesine çok öfkelenir ve kızanlarına "karşınıza ilk çıkan adamı asın" diye emir verir. Oysa halk korkudan eve kapanmıştır. O sırada tarladan evine dönmekte olan bir delikanlıyı yakalayıp asarlar. Halide Edip, delikanlıyı kurtarmaya çalışır ama başaramaz. Delikanlı ölür. Halide Edip, gözyaşları içinde, "Yakıştı mı senin efeliğine, efelik töresi bu mudur?" der. Demirci Mehmet Efe, "İnsanlar ya ilimle ya da zulümle yönetilir. Bizde ilim yok. Ne yapalım, zulümle yönetiyoruz!"  diye cevap verir.

***

Sami Selçuk, "Bugün hukuk bilinci, devleti yönetenleri bir tarafa bırakın, Anayasa hukuku hocalarında bile olmayabiliyor. Bizim zamanımızda iki tane hukuk fakültesi vardı. Şimdi 100'e yakın hukuk fakültesi var, YSK'nın 2017 referandumunda mühürsüz oyları geçerli saymasına karşı hiçbirinden ses çıkmadı. Oysa bugün Türkiye, o yok hükmündeki karara bağlı olarak yönetiliyor. Bu oylama yok hükmünde olduğu için yeniden yapılmalıydı." dedi.

Selçuk'un daha önce de kitap yazarak açıkladığı bu konudaki görüşleri özetle şöyle:

"Anayasa Mahkemesi'nin görev alanına giren anayasa normuna aykırılık iddiası söz konusu ise bu konuda Yargıtay ya da Danıştay yahut da YSK gibi yarı yargısal bir merci, kendisini yetkili görerek karar verirse kurulan hüküm, 'görev gaspı' nedeniyle 'yokluk' yaptırımı ile sakattır; hukuk dünyasında doğmamış, hukuksal varlık kazanmamış olur. Bu durum, sözgelimi, kaymakamın boşanma kararı vermesi ya da iddianame düzenlemesi gibidir. Böyle bir kararı ya da iddianameyi hiçbir nüfus memuru ya da mahkeme gözetmez, gözetemez. YSK'nin bu konuda verdiği karar da tıpkı böyledir ve hukuk dünyasında hukuksal varlık kazanıp doğmamıştır."

***

Sadece referandum değil, Meclis'teki Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili oylama da hukuken geçersizdi. Çünkü Cumhur İttifakı'na mensup iki partinin milletvekilleri, gizli oylama esas olduğu halde görevlendirilmiş milletvekilleri tarafından, oy kabinleri başında, kabul oyu verdiklerini ispat etmeye mecbur edilmiştir!

Evet atı alan Üsküdar'ı geçmiştir ama at çalmak meşru bir iş değildir ki geçerli kabul edilsin! Milletvekillerinin oylarına bile müdahale edilen bir uygulamadan, mühürsüz yani geçersiz oyların geçerli sayılmasına kadar bütün işlemler, yok hükmündedir.

***

Bugün iktidarın bilimi rehber kabul ettiği "İHA ve SİHA projesi" gibi "Mavi vatan" gibi alanlar da var elbette ama özellikle gazetecilere ve muhalif basına yapılan baskılar artık zulüm düzeyindedir. 18 yıl içinde, üniversiteye giriş sınavları, hâkim savcı sınavları, polis sınavları dahil hayatın bütün alanlarında hak ihlalleri ve partizanlık yapılmıştır, halen yapılmaktadır ve hak aranacak kurum olan yargı da siyasallaştırılmıştır! Bunlar zulüm değil midir? Devlet, kuruluş rayından da çıkarılmıştır ve iktidar mensubu bazı kişilerin artık gizlemeye de gerek duymadığı Anayasa dışı hedeflere doğru sürüklenmektedir. Halkın kaderde, tasada, kıvançta birliğini yok ettikleri için devletin geleceğini tehlikeye atmışlardır. 

Bilimle yönetseler böyle mi olurdu?

 

dfs-004-001-011-001-001-001-002-016.jpg

Yazarın Diğer Yazıları