Yumurtalık kistleri hangi hastalığın habercisi?

Yumurtalık kistleri hangi hastalığın habercisi?
"Kadınlar mutlaka her yıl jinekolojik muayeneden geçmeli. Muayene ile kistler ya da miyomlar, özellikle kansere dönüşebilecek olanlar daha erken fark edilebilir" Bu sözler Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Tuğçe Demir ait. Dr. Demir bakın kadınları nasıl uyardı?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Tuğçe Demir, yumurtalık kistlerinin, kadınlarda adet döneminden sonra, foliküllerin halk dilinde ‘erimemesine’ bağlı olarak, büyümesiyle oluşan kistler olduğuna dikkat çekti ve “Bazı kistler adet dönemlerinden sonra erimeyip ''persiste'' denilen durum geliştiğini ve büyümeye devam eder. Bu durumda hastalarımızın adet dönemlerinde kistin olduğu tarafta kasık ağrısı, adet dönemi dışında ise lekelenme tarzı kanamalar görülebiliyor. Bu kistlerin bazıları önemli sorunlara yol açabiliyor. Bazen anne olmayı bile engelleyebiliyor" diye konuştu.

KİST KAÇ SANTİMKEN TAKİP EDİLMELİ?

Dr. Demir, “Basit kistler dediğimiz kistler, hastamızda manilite dediğimiz kanser ihtimali oluşturmayan genellikle adet dönemlerinden sonra kanamayla birlikte atılan hormonların etkisi ile oluşan kistlerdir. Genellikle 7-8 santim büyüklüğüne ulaşabilirler. Biz bu kistleri belirli aralıklarla takip ediyoruz. Kistlerin manilite dediğimiz kötü huylu özelliklere sahip olma kriterleri var. Bunlar yüksekse kistin hangi patolojik tanıda olduğuna yönelik ameliyat öncesi görüntüleme yöntemlerine başvurarak hastanın durumunu değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu.

İYİ HUYLU KİSTLER HANGİ YÖNTEMLE ALINIR?

Dr. Demir, 7-8 santimi geçerek büyümeye devam eden iyi huylu kistleri almak için laparoskopi denilen kapalı yöntemi tercih ettiklerini vurgulayarak şöyle konuştu:

“ Kist, yumurtalık, rahim, ur, halk dilinde her ne şekilde söylenirse söylensin yılda bir jinekologlarına gelirseler, yumurtalık ve rahim taramaları da yapılmış olur. Gözden kaçan bazı kistler ya da miyomlar erkenden fark edilebilir. Özellikle yumurtalıkta oluşan kansere yol açacak tümörler, gelişebilir ki, bu da erken tanı olmadığı için hastanın daha uzun ve zorlu bir tedavi süreci yaşamasına yol açar.”

İlgili Haberler